Translate.vc / Portuguese → Turkish / Amôr
Amôr translate Turkish
57,899 parallel translation
Amor?
Tatlım?
A loja é definitivamente o meu amor.
Dükkan benim bebeğim sayılır.
Estás a escrever uma carta de amor à Arden?
- Peki. - Arden'a aşk mektubu mu yazıyorsun?
Ás vezes o amor pode ser assustador.
Bazen sevgi korkutucu olabiliyor.
Ás vezes o amor pode ser surpreendente.
Bazen sevgi şaşırtıcı da olabiliyor.
Mas o amor é para sempre.
Ama aşk sonsuza kadardır.
Ele duvida do meu amor por ele?
Ona olan aşkımdan şüphe mi duyuyor?
Não é o meu amor por ele que dura há 15 anos, é o meu rancor.
Mesele 15 yıldan sonra Nathan'a olan unutamadığım aşk değil. Mesele ona olan dargınlığım.
São crianças, por amor de Deus.
Onlar daha çocuk Allah aşkına.
O trono para o meu irmão esses presentes para mim está a tentar equilibrar o seu amor?
Ağabeyime taht'ı verdikten sonra... Bana bu armağanlar la telafi mı ediyorsun?
Para um homem de 60 anos que ainda está solteiro como eu posso falar-lhe sobre amor?
Aşkını bana tarif et ve hala anlamıyorsam, sonra benimle alay et.
Tendo vivido nesta terra por todos esses anos nunca desfrutei em qualquer lugar ou a qualquer momento se pegarmos nestes 2 pássaros de amor mariná-los com sal e pimenta assá-los em fogo baixo para ferver e come-los.
Onu yakalarız ve biraz tuz ve biber bulup avcarlarsak ve yavaşça ateşe pişirirsek cennet tadında olur!
Krishna o amor de Radha senhor com a crista de penas de pavão
"Dinlen, tanrım..."
Mas senhor a princesa parece estar a cantar canções de amor para esse pobre coitado mas isso não passa de uma fofoca.
Haremdeki dedikodular bu yöndeyöişr. - Bu aptal için mi? - Evet efendim.
Eu Devasena estou a divertir-me com esse sentimento celestial de amor
"Devsena sadece sana ait."
Com o seu amor tão misericordioso fez a nossa vida ter significado
"Lordum, ihtiyacımız da bize hep yardım et."
Pelo amor de Baahubali.
Devsena için.
Tens que entrar no quarto, amor.
Odaya girmelisin, tatlım.
Pelo amor de Deus.
Allah aşkına.
Muito amor para se ter.
Yaşanacak çok fazla aşk vardı.
Mas safamo-nos, não é verdade, amor? Onde é o quarto da Sylvie?
Sylvie'nin odası nerede?
Amor, não.
Aşk, yok.
Sim, meu amor.
Evet, canım.
Podes chamar-me Karen, por amor de Deus?
Bana Karen der misin, Allah aşkına?
Meu amor.
Aşkım.
Achas que estou a falar de amor?
Sence ben aşktan mı bahsediyorum?
O amor não significa nada comparado com sobrevivência.
Aşk hayatta kalma ile karşılaştırıldığında hiçbir şey ifade etmez.
Mesmo quando transformou a tua gente em pedra, o teu amor por ela nunca vacilou.
Hatta senin türünü taşa çevirdiğini gördüğün halde. Onun için olan sevgin hiç sarsılmadı.
Vamos já fazer amor em cima da mesa agora mesmo.
Hadi şu masanın üstünde sevişelim.
Depois de discutirmos, é muito frequente, fazermos... Fazermos amor.
Kavga ettikten sonra genelde sevişiyoruz.
Não sei se se pode chamar "fazer amor", há muita raiva à mistura e...
Bence sevişmek biraz hafif kalır. Daha çok... Yani içine fazlasıyla öfke karışıyor.
Estou triste porque porque o meu marido duvida do meu amor por ele.
Üzgünüm çünkü çünkü kocam ona aşkımdan şüphe duyuyor.
Esta peça fala de amor, de racismo, de casamentos do mesmo sexo, tudo temas redentores, conversas que esta comunidade deve ter.
Bu oyunun odağında aşk var. Irçılık ve eşcinsel evlilik var. Hepsi de üzerinde durulması gereken temalar.
És um amor.
Çok naziksin.
Não. És um amor, mas não precisas de me vir ver de 5 em 5 minutos.
Hayır, endişelendiğini biliyorum tatlım ama beş dakikada bir kontrol etmene gerek yok.
Porque quando fazemos amor há sempre uma componente de raiva.
İçinde olduğumuz öfke dolu cinsellik.
Fizemos amor, quando ele estava para sair.
Bu sabah yola çıkmadan önce seviştik.
Acho positivo que considere que fazem amor, porque nem sempre o sexo é fazer amor.
En azından bunu sevişme olarak tanımlaman güzel. Çünkü seksle sevişme her zaman aynı şey olmayabiliyor.
Foi por amor?
Aşk mıydı?
É com amor e agrado que vos recebo na minha casa e no meu dia, o meu dia favorito do ano.
Sizleri evimde ağırlamak hem şeref hem zevk. Hem de kendi günümde, yılın en sevdiğim gününde.
Não têm lealdade nem amor.
Hiçbirinde sadakat ve aşk yok.
São deuses, por amor de Deus!
Tanrı aşkına, onlar tanrılar!
Este é o teu dia, meu amor.
Bugün senin günün aşkım.
Tudo bem, amor. Falamos depois.
Tamam dostum, sonra konuşuruz.
O amor é tão verdadeiro.
Adamı öyle böyle sevmiyor yani.
Amor, tudo bem. Esquece.
- Bebeğim, önemli değil.
Eu também, amor.
- Ben de seni seviyorum.
As coisas por que estou mais grata foi ter conhecido o amor da minha vida.
En müteşekkir olduğum şey, hayatımın aşkıyla tanışmış olmam.
E não só ter conhecido o amor da minha vida, mas ele sentir o mesmo por mim, de forma a podermos construir uma vida em conjunto neste pequeno paraíso encantador a que chamamos casa, aqui sob o glorioso sinal de Hollywood.
Sadece tanışmış olmak da değil, onun da benim için aynı duyguları beslemesi birlikte bir hayat kurmamızı sağladı. Evimiz diyebileceğimiz bu cennet gibi harika bir yerde, tam da muhteşem Hollywood simgesinin altında.
É só um aglomerado gigante de alegria e amor.
Aşk ve neşeden oluşan devasa bir yığın.
Este chama-se "Amor Louco".
Bunu adı "Çılgın Aşk."