Translate.vc / Portuguese → Turkish / Avó
Avó translate Turkish
13,689 parallel translation
- Avó, o que é isto?
- Anane niye bana bunu anlatıyorsun şimdi?
- A tua avó.
- Ananen.
Na altura, a tua avó insistia que havia algo estranho em ti.
Ananen "Bu kızda bir çıkıntılık var." diye ta o zaman tutturmuştu.
- Avó.
- Anane.
Foi uma surpresa quando a tua avó me convidou.
Çok şaşırdım ananen beni düğüne çağırınca.
Na verdade, eu... Claro que te ia convidar. Mas a minha avó antecipou-se.
Yok, ben aslında, tabii ki ben çağıracaktım da ananem Peyker Hanım benden önce davranmış.
Avó, disseste-me há um mês que ele era a minha última hipótese.
Anane, bir ay önce demiştin ki : "Bu çocuk senin son şansın."
E fui mandar limpar o anel da minha avó.
Sonra da anneannemin yüzüğünü temizlettim.
A tua avó na Rússia.
Rusya'daki büyükannenden.
Eu disse a avó que enviava-lhe uma SMS quando aterrássemos
- Otelde vardır. İnince büyükanneme mesaj atacaktım.
Bem, decidi vestir o vestido de noiva da avó Kuchenski.
Büyükanne Kuchenski'nin gelinliğini giymeye karar verdim.
Esperem até verem o vestido da avó Kuchenski.
Büyükanne Kuchenski'nin elbisesini görene dek bekleyin.
Sophie, a tua avó era a Guardiã da Cripta?
Sophie, büyükannen mahzen bekçisi miydi?
A avó Flanders pode cuidar das crianças.
Büyükanne Flanders çocuklara göz kulak olabilir.
A avó Flanders faleceu.
Büyükanne Flanders hakkın rahmetine kavuşmuş.
- Foram-se. Parece que assim que a avó se tornou em pó, eles inalaram-no.
Görünüşe göre büyükanne tozlanmaya başlayınca üzerine daha da toz atmışlar.
Acho que a vossa avó quer andar por cá para ver esses rapazes a crescer.
Sanırım büyükanneniz bu ufaklıkların büyümesine yardımcı olmak için can atıyor.
A tua avó tricotou isto para ti, por isso age como se a usasses o tempo todo.
Anneannen bunu sana ördü, sen de hep giyiyormuş gibi yap.
Pára com isso, a casa de banho da tua avó não é uma caixa de brinquedos.
Kesin şunu, anneannenizin banyosu oyuncak sandığı değil!
Chego a casa da avó daqui a uma hora.
1 saate kadar büyükannende olurum.
A avó vai ensinar-me a fazer torta de banana.
Aslında büyükannem bana muz kremalı turta yapmayı öğretecek.
É melhor se a levar para a avó dela.
Bence en iyisi onu büyükannesine götürmen olacak.
E quantas vezes foste visitar a avó?
Sen büyükanneni kaç kez ziyaret ettin peki?
Eu serei avó, Iris.
Ben de büyükanne olurum Iris.
A avó está a fazer brownies na cozinha.
Büyükannen mutfakta çikolatalı kek yaptı.
Não vais disparar contra a avó daquela pobre criança.
O zavallı çocuğun büyükannesini vuramazsın.
É possível que a minha avó tenha.
Ninem de erişmiş olabilir.
Somos a tua mãe, o teu pai, a tua avó, tudo num só.
Biz annen, baban ve büyükannenin birleşimiyiz.
Quando eu morava com a minha avó, ela mandava-me postais.
Büyükannemle yaşarken bana kartpostal yollardı.
Recebi pouco antes de minha avó morrer.
Büyükannem ölmeden hemen önce almıştım.
A minha avó.
Anneannem.
Lembrei-me da minha avó em Eichen House.
Anneannemi Eichen Ev'inde hatırladım.
- A tua avó nunca te disse isso?
- Büyük annen bunu anlatmadı mı?
A minha avó não tinha galinhas.
Büyük annemin tavukları yoktu.
- A avó Marnie está aqui!
- Nine Marnie geldi!
Eles acham que a avó é de Wisconsin.
Nana'ları, Wisconsin'de.
Vou buscar a minha avó.
- Anneannemi alacağım. - Tabii.
A avó Stahma gosta tanto de pénis violeta de Feiticeiros que se esqueceu do teu papá Alak.
Büyükanne Stahma mor derili büyücünün çükünü o kadar seviyor ki baban Alak hakkında olanların hepsini unutuverdi.
E agora o avô Datak tem de ir pôr uma bala no cérebro do Feiticeiro para compensar a embaraçosa fraqueza feminina da avó.
Şimdi büyükbaba Datak'ın dışarı çıkıp o büyücünün beynini uçurması gerekiyor. Böylece büyükannenin kadınlık zaaflarının telafisini sağlayacak.
Até há um ano atrás ele não saberia o nome da avó. Faz um favor a todos.
Bir sene öncesine kadar büyükannesinin ismini yanlış biliyordu.
A avó foi atropelada Por uma rena
# Büyükannem bir ren geyiği tarafından ezildi #
A avó pediu-me que a procurasse.
Büyükanneniz ona uğramamı istedi.
Honestamente, a avó disse não.
- Doğrusu. Büyükannen söylemememi istedi.
Tenho algumas coisas a fazer e prometi que me encontraria com a avó às 11h.
Yapacak işlerim var ve 11'de Büyükannenle buluşacağıma söz verdim.
O Dr. Clarkson quer conquistar a sua mãe para o lado da avó.
Dr. Clarkson Büyükannenin takımına anneni kazandırmak istiyor.
Como está a avó?
- Büyükannen nasıl?
Se eu conheço a avó, ele terá que assumir um lado.
Eğer Büyükanneni tanıyorsam, almak zorunda kalacaktır.
A minha avó nasceu aqui.
Büyükannem burada doğmuş.
A minha avó está morta há dez anos, mas tinha razão.
Büyükannem öleli 10 yıl oldu, ama haklıydı.
- Parabéns, avó...
-... anneciğim -... anneanneciğim
Avó Kuchenski, por favor me perdoa-me pelo que estou prestes a fazer.
Büyükanne Kuchenski, yapmak üzere olduğum şey için beni affet lütfen.