Translate.vc / Portuguese → Turkish / Babam
Babam translate Turkish
66,998 parallel translation
Tive uma visita muito difícil do meu pai mas estou grata por estar aqui.
Babamın ziyareti çok zor geçti ama burada olduğum için müteşekkirim.
Quando o meu pai morreu, tornou-se mais difícil com o passar do tempo.
Babam öldüğünde zamanla daha fena koydu.
O meu pai levava a família ao Denny's.
Babam bizi Denny's'e götürürdü.
Hideo Yamane, o nome dele está no caderno do meu pai.
Hideo Yamane. Adı babamın not defterinde var.
Uma das últimas coisas que o meu pai me disse quando me deu os Retalhos, foi que eles têm um poder que muitas pessoas nem imaginam, que eu precisava respeitar e proteger esse poder, não abusar dele.
Babamın, paçavraları verirken bana söylediği son şeylerden biri paçavraların, birçok insanın hayal bile edemeyeceği bir güçlerinin olduğuydu ve bu güce saygı gösterip korumam, suistimal etmememdi.
Os meus pais estão mortos.
Annem ve babam öldü.
Foi o tempo que o meu pai ficou debaixo de água antes de morrer.
Babam ölmeden önce suyun altında bu kadar can çekişmiş.
De acordo com a autópsia, a tua flecha acertou-lhe na aorta, mas não o matou.
Babamın otopsi raporuna göre attığın ok aort kıvrımını delmiş fakat onu öldürmemiş.
O meu pai disse-me uma vez para não ter centenas de rublos, mas centenas de amigos.
Babam bir keresinde "yüz liran olacağına yüz arkadaşın olsun daha iyi" demişti.
Mataste o meu pai porque ele era um nome da lista.
Babamı sırf listende bir isim olduğu için öldürdün.
Vesti o capuz para resolver os erros do meu pai, mas a base disso, a fundação disso, do que fizeste, do que o Dig fez, do que a equipa fez em meu nome, tudo se baseou numa mentira.
Babamın yanlışlarını düzeltmek için kostüm giydim. Ama işin temelinde, esasında senin yaptıkların, Dig'in yaptıkları, ekibin benim için yaptıkları aslında hepsi bir yalana dayanıyordu.
- O meu pai adorava aviões antigos, levava-me sempre com ele.
Babam antika uçaklara bayılırdı. Beni sürekli bindirirdi.
Está a incriminar o nosso pai.
Belli ki babamıza tuzak kuruyor.
O meu pai está a ser incriminado, precisamos de o provar.
Babamıza tuzak kuruluyor ve bunu kanıtlamaya başlamamız lazım.
É isso que vais fazer se o pai for culpado.
Çünkü babamızın suçlu olduğunu öğrenirsek bunu yapmış olacaksın.
Os nossos pais não são santos.
Ya öyleyse? Annemle babam sütten çıkmış ak kaşık değildi.
O que ele está a fazer, este plano todo, é para me convencer que os nossos pais eram iguais.
Yaptığı şey, tüm bu kurmaca babamızın da bir katil olduğuna beni ikna etmek.
O nosso pai era muitas coisas.
Babamız birçok şey olabilir.
Eu sei. O meu pai já me trouxe aqui.
Biliyorum, küçükken babam getirmişti beni buraya.
É sobre as notícias sobre o nosso pai.
Babamız hakkında yakın zamanda çıkan haberlerle ilgili.
Eu sei o homem que o nosso pai era.
Babamızın nasıl bir adam olduğunu biliyorum.
O pai deve tê-las confiscado.
Babam bunu örtbas etmiş olmalı.
Antes de morrer, o pai disse-me, "Oliver, eu não sou o homem que tu pensas que sou."
Babamız ölmeden önce bana şöyle söyledi "Oliver, ben senin düşündüğün kişi değilim."
Entre ele, a mãe e ser criada pelo pai...
O ve annem arasında olanlar ve babamız tarafından büyütülmemiz...
E o pai também não era.
Babam da değildi.
Porque ele pediu-lhe para tomar conta de mim.
Çünkü babam ona göz kulak olmamı istedi.
Tudo o que fiz... Tudo... Foi para honrá-lo de alguma forma.
Yaptığım her şey bir şekilde babamı gururlandırmak içindi.
Eu não sou o meu pai.
Ben babam değilim.
Um homem que vai morrer a saber que o legado do meu pai matará toda a gente da cidade que ele tanto ama.
Evet, babamın mirasının çok sevdiği şehirdeki herkesi yok ettiğini bilerek ölecek adamsın.
O que é que tem de engraçado sobre o legado do meu pai?
Babamın mirasının nesi komik?
O meu pai não era perfeito.
Babam mükemmel değildi.
Mas não quero que penses que estás destinada a ser o nosso pai, mãe ou o Merlyn.
Ama sonunun bir şekilde annem, babam ya da Merlyn gibi olacağını düşünme.
Os nossos pais eram complexos, Thea.
Anne, babamız karmaşık insanlardı, Thea.
Gostava de falar com todos sobre o meu pai.
Sizlerle babam hakkında konuşmak istiyorum.
O nosso pai.
Babamız.
O meu pai não está aqui para se defender.
Babam artık kendini savunacak konumda değil.
Como o meu pai sonhou com uma vida melhor para mim e para a minha irmã.
Tıpkı babamın ben ve kız kardeşim için hayal ettiği gibi.
O que é engraçado sobre o legado do meu pai?
Babamın mirasının neresi komik? !
Quando era pequena, o meu pai disse-me para vir aqui.
Küçükken babam burayı ziyaret etmemi istemişti.
Ela já não vai levar o pai.
Artık bundan sonra babamı uzaklaştıramayacak.
O meu padrasto encontrou-me logo a seguir.
Üvey babam beni kısa bir süre sonra bulmuştu.
Eu assassinei o meu padrasto.
Üvey babamı öldürdüm.
O meu pai é um homem de palavra.
Babam sözünün eridir.
O meu pai mencionou um certo ponto nas costas de um homem onde o apunhalamos através da coluna e do coração.
Babam, bana birini sırtından bıçakladığında hem kalbini hem omurunu delebileceğin bir nokta öğretti.
Aquele ponto nas costas de um homem, o pai também me disse onde era.
İnsanın sırtındaki o noktayı babam bana da öğretti.
O meu avô conheceu-o naquela altura e agora...
Büyük babam onu biliyordu ve artık...
O meu pai... observava-me na multidão.
Babam kalabalığın içinden beni izliyordu.
Mesmo antes do meu pai adoecer.
Babamın hastalığının da öncesinde.
Uma amiga do papá, é empregada de mesa.
Babamın arkadaşı. Garson.
- O meu avô saiu do armário.
Büyük babam yönelimini yeni açıkladı. Muhteşem. İlhan verici.
Este é meu pai.
Babam için.