English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Bara

Bara translate Turkish

2,293 parallel translation
O Mozzie disse-me para vir a este bar porque tinhas um plano e agora estou sem 200 dólares, e disseste-lhe o meu nome.
Mozzie bir planın olduğunu söylediği için bara gelmemi söyledi ama şimdi 200 dolar kaybettim ve bir de adımı ortaya çıkardın.
Ele termina cedo, atravessa a rua para ir a um bar, ainda com o seu figurino e maquilhagem.
İşten erken çıkıyor, bara gitmek için sokakta yürürken, kostümü ve makyajı hala üzeride.
Diz-me quem a mandou matar, ou digo a todos os presentes que estás a fazer jogo duplo.
Bana vur emrini kimin verdiğini söyle ya da iki taraf için de çalıştığını bütün bara anlatırım.
Olha querida, não deverias de estar num bar ou assim, em vez chateares as enfermeiras?
Dinle beni tatlım, hastabakıcıları gıcık edeceğine bir bara gidip, küfelik olana kadar içsen daha iyi olmaz mı?
Pub? Olha, eu sei.
Bara ne dersin?
Tínhamos estado num bar, um bom sítio, meti conversa com uma empregada, a Karen não gostou e ao voltar ao hotel andámos às turras.
Bir bara gitmiştik,... güzel bir yer, garson kızlardan biriyle sohbet etmeye başladım,... Karen'ın hoşuna gitmedi bu, biz de... otele geri döndük,... bunun yüzünden tartışmaya başladık.
Querem ir ao bar comemorar?
Bara gelip kutlamak ister misin?
Porque não vamos ao bar?
Neden bara gitmiyoruz?
Seja como for, não perderia a festa de aniversário da tua mãe por nada. Apesar de que quase tive de arrancar esse convite à força.
Her neyse, annenin doğum günü partisini hayatta kaçırmazdım, hatta senin tarafından köhne bir bara davet edilmiş olsam bile.
Alguém pode cuidar do bar?
Bara bakabilecek olanınız var mı?
A Barbara era cliente habitual num estabelecimento na cidade chamado "Porta Vermelha".
Barbara, The Red Door adında bir bara gidermiş.
Há três meses não aparece no bar.
Üç aydır bara gelmiyordu.
Apareceu no bar de manhã.
Bara uğradı.
Investi todas as minhas economias no bar e não estou a conseguir arrendar o quarto do Jamie porque ninguém quer morar por cima de um cinzeiro gigante.
Bütün birikimimi bu bara koydum ben. Ve Jamie'nin çatı katındaki odasını kiraya veremiyorum. Çünkü kimse dev gibi bir kül tablasının üzerinde yaşamak istemiyor.
Ele costumava ir ao meu bar.
Benim bara takılır.
Se fosse, tinha ido a um bar ou a uma esquina há semanas.
Öyle olsaydım, haftalar önce bir bara ya da herhangi bir sokak köşesine giderdim.
Fomos para um bar.
Bir bara gittik.
Na noite em que fui raptada, tinha ido a um bar.
Kaçırıldığım gece bir bara gitmiştim.
Pensei que me tinham visto lá, por isso voltei lá noite após noite, com esperança de voltar a encontrar um deles.
Beni orada gözlerine kestirdiklerini düşündüğüm için onlardan birinin geleceğini umarak her gece aynı bara gitmeye başladım.
Se obter uma educação Fae é visitar bares, então, já tenho a escola.
Fae eğitimi almak bara gitmekten ibaretse her şeyi çoktan öğrenmişimdir.
- Trick pede sua presença no bar.
- Trick bara gitmeni istiyor.
É sobre o teu desaparecimento do pub ontem.
Dün kaybolup bara gitmenle alakalı.
- A quantos pubs já fomos?
Şimdiye dek kaç bara gittik?
Esqueçam a corrida. Vamos voltar para o bar.
Yarışı falan unutup bara dönelim hadi.
Pode voltar a fita até ao bar?
Kaseti bara kadar geri sarabilir misin?
Diz-me onde ele está,... ou não serão as tuas mãos que pico para o bar da próxima vez.
Nerede olduğunu söyle yoksa gelecek sefer bara tutturacağım şey elin olmayacak.
Depois, este patetinha giro levou a um bar chamado MacLaren's, mesmo debaixo do seu apartamento.
Sonra bu tatlışko beni hemen evinin altındaki MacLaren's isimli bara götürdü.
Qualquer anedota que comece com um animal a entrar num bar perde cientificamente a piada.
Bir hayvanın bara girmesiyle başlayan her fıkra bilimsel olarak komik değildir.
- Vamos estar no bar.
Bara gideceğim.
Regressando ao bar.
Bara geri dönüyorum.
- Um bode entra num bar...
- Bir keçi bir bara girmiş- -
Levei-a ao meu bar habitual.
'Onu takıIdığım bara götürdüm.
Está bem, que tal tomarmos algo e irmos a um clube diurno?
Pekâlâ, birkaç miyav miyav atıp, bir bara gitmeye ne dersin?
Furei um dos pneus do carro dela, antes de ir para o bar.
Bara gitmeden önce onun lastiklerini patlatmıştım.
Ir a um bar, conhecer com alguém.
Bara gitmeyi falan
Então, Satanás entra num bar...
Bir gün şeytan bir bara gelmiş...
Bar? Agora?
Pekala, bara gidelim mi?
A Polícia levou-as de volta para o bar.
Polis kızları tekrardan bara iade etmiş.
Creio que o bar foi revistado porque o Tanjo, o dono, recusou-se a pagar a este homem.
Bara baskın yapılmasının nedenini, sahibi Tanjo'nun bu adama ödemesi gereken parayı reddettiği için olduğunu düşünüyorum.
- Tomas-me aqui conta do bar?
- Bara göz kulak olur musun?
Ela disse para deslocar-me a um bar fora da cidade. Para ir sozinho.
Şehrin dışındaki bir bara yalnız gitmemi istedi.
Aquela vez que fomos de bar em bar em Soho... foi o mais próximo que cheguei.
Sense hâlâ taş gibisin. Soho'da bardan bara gezerken feci yaklaşmıştım.
Em toda a tua vida já ouviste falar de alguém chegar a um bar e dizer "Senhor, quero um Seven e Squirt"?
Yani hayatın boyunca hiç böyle bir bara gelip de "Bayım" "bir tane 7 ve Squirt alabilir miyim?" dediğini duydun mu?
Quando me pedirem para comprar as bebidas para o bar não vou voltar a ser forreta com a Seven-Up.
Bara tekrar mal aldığımda, bir daha asla 7-Up konusunda cimrilik yapmayacağım.
Meu, vamos para o bar.
Bir bara gidelim hadi kanka.
- Já verificaste o bar?
Bara uğradın mı hiç?
Então foste ao bar.
Bara gittin.
Então o Nathan levou-o até ao pub, não levou?
Yani Nathan da bara mı götürdü?
Pensei que iamos a um bar para ver um pouco de wrestling?
Güreş izlemek için bara gideceğiz sanıyordum.
Não, quem quer ir a um bar?
Bara kim gitmek ister ki?
- Queres ir ao meu bar habitual? - Pode ser.
- TakıIdığım bara gidelim mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]