Translate.vc / Portuguese → Turkish / Bella
Bella translate Turkish
1,173 parallel translation
Charles e Theresa, Bella e Jacob, até Wilhemina e o Dr. Grainger.
Charles ve Theresa, Bella ve Jacob hatta Wilhemina ve Dr. Grainger.
Na sessão da noite passada, colocaram uma questão a Bella Tanios :
Dün akşamki seansta Bella Tanios'a şu soru soruldu :
O que me dizes, Bella?
Ne diyorsun, Bella?
A lealdade, Bella.
Sadakat, Bella.
- Bella, pense bem...
- Bella, iyi düşün...
É uma decisão corajosa, Bella.
- Cesurca bir karar, Bella.
Nessa noite, confrontei Bella, em privado, e ela acabou por confessar.
O akşam Bella'ya sordum ve o da itiraf etti.
Charles e Theresa, Bella e Jacob...
Charles ve Theresa, Bella ve Jacob...
Bella, fala John Grainger.
Bella, ben John Grainger.
Quem era, Bella?
Arayan kimdi, Bella?
Bella, pára!
Bella, dur!
Bella, coloque as suas coisas no quarto de hóspedes.
Bella, eşyalarınızı boş odaya koyun.
Bella, diz-me o que se passa.
Bella! Neler olduğunu söyle.
Isto é verdade, Bella?
- Bu doğru mu, Bella?
- Bella!
- Bella!
Porquê, Bella?
- Neden, Bella? Neden?
Odeias-me, Bella?
Benden nefret mi ediyorsun, Bella?
Moto bella!
Molto bella!
- Che bella!
Che bella!
- Bella ( linda ). Lugosi.
Lugosi.
Amo-te, Bella.
Seni seviyorum, bella.
Eu disse : "Amo-te, Bella."
"Seni seviyorum Bella" dedim.
- Sou Bella.
Ben, Bella.
- Um arraso, Bella.
Bela gibi, Bella.
O Sr. Tchai sempre gosta daquela mesa. E só com Bella.
Bay Tchai her zaman o masada oturmaktan hoşlanır ve sadece Bella ile.
- Bella vem aqui? - A vadia?
- Bella buraya geliyor mu?
- E a Bella?
- Bella'ya ne oldu?
- O que houve com a Bella?
Bella'ya ne oldu?
- Não sei nada sobre isso.
Bella, bunların hiçbirinden haberim yok.
- Pena o que houve com Bella.
- Zevkti. Bella hakkında ne düşünüyorsun?
Aquela vadia da Bella.
Şu Bella sürtüğü beni sattı.
Ela me dedurou. Sabe o que eu queria? Encher ela de porrada.
Bella sürtüğü beni sattı ve ne yapmam gerekti biliyorsun onun ağzına sıçmam gerekti.
É a sósia de... - Bella, esta é a Anna.
Yüce Tanrım, sen tıpkı...
Bella, pode dizer-me onde é...
- Ahh. - Tamam.
- Ao fundo do corredor, à direita.
Bella, lütfen bana şeyi nerede bulacağımı söyler misin? Ah, üzgünüm.
Tessa, esta é Bella, a minha mulher.
Kensington Park Bahçesi. - Tessa, bu Bella, karım.
- Onde está a Bella?
- Bella nerede?
"Napolles, la citta piu bella del mondo."
Nepal, la citta piu bella del mondo.
E que fazia o Bello?
- Bella ne yapıyordu?
Fazia a vigia de roubos na mesma rua.
- Bella sokağın başka bir yerindeki soygunda gözcülük ediyordu.
Quando era muito novo veio cá a Bela Abzug para uma circuncisão.
Bir keresinde, yani ben genç biriyken.. Ve ben... Bella Abzug boygöstermişti...
Ciao, bella!
Ciao, bella.
A pobre Bella ficou lá para vender o rancho e eu vim tentar encontrar um sítio para morarmos.
Bella, çiftliği satmak için orada kaldı. Ben de buraya, yaşayabileceğimiz bir yer bulmaya geldim.
Não há nada como o casamento, verdade seja dita.
Evlilik gibisi yoktur. Bella'yla tanıştığım gün kendimi bulmuş gibi oldum. Gerçek bu.
Quando conhecia a Bella foi como se me tivesse encontrado a mim. Desde esse dia sou um homem totalmente diferente.
O günden beri bambaşka bir insanım.
E Beka pediu que tocasse alguns álbuns de rock da colecção de música dela, e tu tocaste uma erupção vulcânica em Terra Bella Menor.
ve Beka onun müzik koleksiyonundan bazı rock şarkıları dinletti, ve sen Terra Bella Minor üzerinde volkanik patlama gösterdin.
O Mikey e a Jo-Jo tinham a sala Bella Vista marcada para as 3.
Mikey ve Jo-Jo da Bella Vista Room'u 3'e ayırtmıştı.
A sala Bella Vista é mais pequena e não tem janelas.
Bella Vista Room daha küçük ve penceresizdi.
- Olá.
- Bella.
Bella podia vê-lo por dentro.
Bella ona yardım edebilirdi.
Obrigado, Bella.
Teşekkür ederim, Bella.