Translate.vc / Portuguese → Turkish / Café
Café translate Turkish
24,861 parallel translation
Achas que não consigo largar o café?
Kahveyi bırakamaz mıyım sence?
Se beber mais café, vou saltar para fora da minha pele.
Biraz daha kahve içersem derimden fırlayacağım.
É o melhor café que já tomei.
İçtiğim en iyi kahve.
- Vamos tomar um café.
- Bir kahve içelim.
O Vasily Zhirov quer tomar café comigo.
Vasily Zhirov beni kahve içmeye çağırıyor.
É melhor começares a habituar-te ao café.
Kahveye alışsan iyi edersin.
É uma mistura de álcool isopropílico, descalcificador de máquinas de café e uma merda que encontrei a gotejar atrás do aparelho de ar condicionado.
Bu ispirto, kahve makinesi kireç çözücüsü ve klima motorunun arkasından damlayan boktan bir şeyin karışımı.
Vou fazer café.
Ben kahve yapayım.
Continuem a aparecer-lhe com latas de café e serras elétricas e vão desejar nunca ter nascido.
Böyle kahve kutusu ve elektrikli testereyle onun üstüne gelmeye devam ederseniz hiç doğmamış olmayı dilersiniz.
Pois vive dentro de uma lata de café.
Çünkü kahve kutusunun içinde yaşıyor.
- Para dentro da lata de café?
- Kahve kutusuna mı?
Cá está. Querem café?
Kahve alır mısınız?
O seu café, sra Grant.
Kahveniz, Bayan Grant.
Mesmo que uma discussão seja eficiente, da próxima vez que te zangares com alguma coisa... - vamos tomar um café.
Bir daha bir şeye sinirlendiğinde kahve içmek, tekme ve yumruğun yerine geçebilir.
- O café está pronto?
- Kahve hazır mı artık?
O café só precisa de não ter vodka.
Votka yoksa gereken tek şey kahvedir.
Queres fazer-lhe um café?
Ona kahve yapmak ister misin?
Acaba de beber o café.
Kahveni bitir.
Sim, um pouco sobre o belo sexo, com café e conhaque.
Tabii ki kahve ve konyak içerken kadınlardan da bahsettik.
Porque, afinal, o que é uma caneca, de viagem, senão um armário para o café?
Nihayetinde termos kupa da kahvemiz için bir dolap değil midir?
- Quer tomar um café?
Olur.
Amarro meu sapato, e desço para fazer o café.
Ben de bağlıyorum ayakkabı bağlarımı İniyorum aşağıya kahve koymaya...
" Comi as ameixas da caixa de gelo... que provavelmente estava guardando para o café da manhã.
"Buzdolabındaki, muhtemelen kahvaltı için bırakmış olduğun erikleri yedim"
Café terrível.
Ne berbat bir kahve.
Se me servirem comida ou café ou uma coca ou o que for, está tudo perfeitamente.
Yemek, kahve, kola ya da başka bir şey istersem hiç bir sorun çıkmaz..
Podíamos ir tomar um café.
Bir kahve içebiliriz.
Ia agora mesmo fazer café.
Kahve yapmaya gidiyordum.
Vamos beber café com as raparigas da reunião.
Toplantıdaki kızlarla kahve içmeye gidiyoruz.
Obrigada pelo café.
Kahve için teşekkürler.
De que outra forma poderá difundir notas inspiradoras e fotos de arte com café?
Başka türlü nasıl ünlü sözleriyle kahve köpüğü sanatını paylaşır?
"Café de abóbora com canela, boa!"
Kabak aromalı latte, yaşasın!
Esteban deverá ser encontrado no Café Aventura, em frente ao Museu Nacional.
Esteban, Ulusal Müze'nin karşısındaki... Cafe Aventura'da buluşmak isteyecek.
Vejo que a minha máquina de café não foi abrangida, mas eu cá me arranjo.
Şimdi bizimkilerle buluşmaya gidiyorum. Espresso makinem elemeleri geçememiş ama idare edeceğim artık.
Tragam-me um café puro, sem açúcar.
Bana bir demlik sade kahve getirin. Şekersiz olsun.
Só estava a pensar... estarias interessada em tomar um café comigo um dia destes?
Sadece benimle kahve içmek ister misin diye soracaktım.
O carrinho do café está no corredor até às 16 : 00. Obrigado, Claire.
Kahve arabası saat 4'e kadar lobide olacak.
É um café muito procurado.
Alında çok satılan bir kahve formu.
Um idiota qualquer levou a última caneca de café.
Hıyarın teki son kahveyi almış.
Licor de café. Fui eu.
Hepsi benim eserim.
Mantenha o café fresco até que outro homicídio caia na sua secretária.
Başka bir cinayet davası gelene kadar kahveyi taze tut.
- São canecas de café.
- O Starbucks'tandı.
Talvez esta seja a forma de Deus dizer, "Seattle, demasiado café."
Belki de bu Tanrı'nın, sakinleş çok fazla kahve içtin demeseydi.
Não é apenas um café qualquer.
Herhangi bir kahve değil.
O Positivities tem o melhor café de Seattle, analisado pelas três melhores sondagens semanais dos leitores locais, servido pela empregada mais gira da cidade.
Positivities, Seattle'daki en iyi kahvecidir. Haftalık anketler ile 3 kere bu ödülü kazanmış. Şehrin en kurnaz kasiyerleri servis yapıyor.
O dono do prédio diz que alguém retirou os parafusos do apartamento vazio por cima do café.
Bina sahibi birilerinin koruma demirlerini söktüğünü söyledi. Kahve dükkanının üstündeki boş bir dairede hem de.
Parece que a Pam roubou a caixa do café.
Görünüşe göre Pam kahve dükkanının kasasından para çalmış.
É o proprietário do café do outro lado da rua.
- Sokağın karşısında bir kahve dükkanı var.
Mas o café da Leslie ganhou o prémio nos últimos três anos.
- Ama son 3 yıldır o ödülü Leslie'nin yeri alıyor.
O "Seattle's Daily Grind" usa exactamente o mesmo café.
Seattle'ın kahvecileri hep aynı kahveyi kullanıyor.
Dá-lhe café.
Kahve ver.
Se nos separarmos vamos reagrupar-nos por trás daquele café onde tomamos o pequeno-almoço, está bem? Por trás do café!
Havana kolay.