Translate.vc / Portuguese → Turkish / Cameraman
Cameraman translate Turkish
92 parallel translation
( Um excerto do Diário de um "Cameraman" )
Film kameramanının seyir defterinden elde edilmiştir.
Teria tido uma excelente foto de um rinoceronte a carregar, mas o cameraman assustou-se.
Saldırıya geçmiş bir gergedanın gösterişli bir filmine sahip oldum ama kameramanın korkudan ödü patlamıştı.
Desde então nunca mais tive cameraman.
O andan beri kameramanlarla uğraşmıyorum.
Autenticada pela defesa como sendo uma gravação original feita em Strand por Ted Fitzgerald, cameraman, para um noticiário, apresento este filme como a primeira prova do Estado.
Strand'de haber kameramanı Ted Fitzgerald tarafından çekilmiş olan gerçek bir film kaydını, savunma avukatlarının da onayıyla savcılığın bir numaralı kanıtı olarak sunuyorum.
O cameraman disse :
Kameraman dedi ki :
Temos um cameraman extremamente baixo, que foi eliminado completamente.
Öyle kısa boylu bir kameramanımız vardı ki, onu tamamıyla kaldırdık.
Onde está o "cameraman"?
- Kameraman nerede? Onu buraya getir!
Leve um dos melhores... cameraman contigo.
En iyi kameramanlardan birini yanına al.
- É um cameraman...
O bir fotoğrafçı.
- E o meu cameraman?
- Ya kameramanın.
Pessoal, eu comunico com o cameraman pelos auscultadores.
Arkadaşlar, kulaklıktan kameramanla konuşacağım.
Obrigada, cameraman meu...
Teşekkür ederim. Kendi kameramanım.
Diz ao Merino que ela precisa do cameraman de Miami.
Merino'ya söyle, Tally'yi mutlu etmek istiyorsa Miami'deki bir kameramanı getirtsin.
Como sabem, Tally Atwater do Channel 7, e o cameraman Jackson continuam na Prisão de Holmesburg de onde têm transmitido em exclusivo para a WFlL.
Bildiğiniz gibi Tally Atwater ve kameramanımız Ned Jackson WFIL için haber yaparken Holmesburg Hapishanesi'nde kaldı.
Criar uma ideia ou um movimento. O Jack dá os toques finais do que o cameraman precisa para ser editado.
Bir fikir bir hareketi oynamak Jack, filmi düzenlerken... gerekli yerlerde son dokunuşları yapacak.
- Mehmet é um cameraman de uma rede privada.
- Mehmet, özel bir televizyonda kameramanlık yapıyor.
Daquele ângulo, o cameraman devia aparecer no espelho.
Açıdan dolayı kameraman aynada gözükmeliydi.
Mal este momento sentimental tinha terminado, os nossos heróis foram detidos por dois agentes e um "cameraman"
Olamaz. Bu duygusal anlar sona ererken kahramanlarımız iki polis tarafından durduruldu.
Mas só quero dizer à família do meu cameraman Kenny, que sinto muito.
Sadece aileme ve... kameramanima bir seyler soylicem, Cok uzgunum.
O cameraman também tem um.
Kameramanda da bir tane var.
Explica ao cameraman...
Kameraya açıkla.
A transmitir-vos em directo enquanto dois jovens médicos tentam reanimar o meu "cameraman".
İki genç doktorun kameramanımı canlandırmaya çalışmasını size canlı olarak aktarıyorum.
Como é que está o meu "cameraman"?
Kameramanım nasıl?
Eu queria... uma coisa, eu queria um cameraman estrangeiro.
- Yabancı bir kameraman istiyorum.
- Porque eles dão uma textura ao trabalho... que nunca consiguirias com um cameraman americano. Eles têm uma certa mobilidade.
Amerikalıların yakalayamadıkları bir doku,... bir hareket yakalıyorlar.
Val quer usar um cameraman estrangeiro, o que eu concordo em dar-lhe um.
Anlatsana. Val yabancı bir kameraman istiyor.
Um, ele escolheu o Kow Chan, cameraman chinês... que fez um trabalho surpreendente, principalmente com o exército vermelho.
Kov Çhan'i seçti. Çinli bir kameraman. Çok başarılı işler çıkarmış.
- Eu cedi no cameraman chinês.
Çinli kameramanı kabul ettim.
É verdade que o teu cameraman só fala chinês?
Kameramanınızın sadece Çince bildiği doğru mu?
Hoje em dia é muito difícil encontrar um bom cameraman cantonês.
Kantonca bilen kameraman bulmak zor.
- Parece que está a correr tudo bem? Ele gasta demasiado tempo a falar com o seu cameraman através do tradutor... e isso leva tempo, mas eu tenho o meu pé no acelerador.
Çevirmeni aracılığıyla sürekli kameramana danışması zaman alıyor.
Eu pensei quê... Bem, ninguém vê os meus diálogos excepto eu e o meu cameraman.
Sadece ben ve kameramanım çekimleri görebilir.
Porque é que não despedimos o cameraman e ficamos com o tradutor?
Kameramanı kovalım, çevirmen kalsın!
O cameraman lançou o seu pequeno ataque e eu já tou a perder o meu sentido de humor... porque as coisas agora estão loucas.
İşler çığırından çıktı. Kör oldu.
Ela é a única além do cameraman e do novo tradutor... que o Val deixa vêr os diálogos.
Kameraman ve yeni çevirmen dışında Val'in günlük çekimleri gösterdiği tek kişi o.
Mitch, você não pode simplesmente empurrar o cameraman.
Mitch, içeride bir kameramanı ittiremezsin.
Ele conduziu-me ao quarto mas disse ao cameraman para ficar fora.
Beni yatak odasına götürdü, ama kameraman dışarıda kalacaktı.
Clyde apresentou-me para o seu cameraman.
Clyde beni kameramanıyla tanıştırdı ; Bob Maxwell'le.
Bob é o cameraman.
Nora makyajcıdır, Bob da görüntü yönetmeni.
Perdemos contacto com o nosso cameraman, Watanabe e o Sooma, o nosso técnico de som.
Kameramanımız Watanabe'ye de ulaşamıyoruz. Kayıt sorumlumuz Sooma'ya da.
Vikram Ray, 28 anos, cameraman.
Vikram Ray, 28 yaşında kameraman.
Ouve, sou apenas um cameraman... e não tenho um pau mágico como tu. Então que sei eu, certo?
Şimdi bak, ben bir kameramanım ve senin gibi sihirli bir aletim de yok, öyleyse ben ne bilirim, değil mi?
Herb, o cameraman...
Kameramanımız, Herb.
Não, vou ser cameraman nos jogos de futebol das segundas à noite.
Hayır. Ben Pazartesi Gecesi Futbolu'nda kameraman olacağım.
Onde está o teu cameraman?
Kameramanın nerede?
O piloto deu-nos o nome do cameraman, que nos deu a cassete voluntariamente.
Pilot gönüllü olarak kaydı yapan kameramanın adını verdi.
Fui o cameraman dela durante dois anos.
İki yıl onun kameramanlığını yaptım.
Este é Miyajima, o nosso cameraman.
Bu Miyajima, kameramanımız.
Ele despediu o cameraman.
Kameramanı kovmuş.
Porque está sempre conferenciando com o cameraman através do tradutor.
Çünkü çevirmeni aracılığıyla sürekli kameramana danışıyor.
Porque está sempre conferenciando com o cameraman através do tradutor. Como estavam?
Günlük çekimler nasıldı?