Translate.vc / Portuguese → Turkish / Chris
Chris translate Turkish
9,360 parallel translation
- Chris, é o fim-de-semana do pai.
- Chris, babanın hafta sonu ama.
Mas não podes usar Nick para te reconciliares com o Chris.
Ama Chris'le aranı düzeltmek için Nick'i kullanamazsın.
Olá, fala o Chris.
Ben Chris.
Está bem, vou falar ao Chris e a Brody da escalada.
Ben de Chris ve Brody'yi tırmanmayla alakalı bilgilendiririm.
Como é que te chamas? - Chris.
- Chris.
- Está bem, Chris.
- Pekâlâ, Chris.
Chris Feasel era o vice-procurador que aconselhou a REACT no caso.
Chris Feasel, REACT'e olayla ilgili danışmanlık yapan savcı vekiliydi.
Talvez até tenha matado o meu parceiro, o Chris Amador.
Ortağım Chris Amador'u öldüren de oydu belki.
Nem acredito que o Chris consegue 4 milhões de visualizações só por atravessar a rua.
Sadece yoldan karşıdan karşıya geçen Chris'in 4 milyon izlenmesi şaka gibi.
Eu estive envolvida com um Agente da divisão alguns anos atrás... Chris Amador.
Birkaç yıl önce, ofisten bir ajanla yakınlığımız olmuştu, Chris Amador.
- Chris!
Chris!
Chris, estás aí em cima?
Chris sen misin?
Oh, Céus. Fizeste-me "bu"?
Tanrım. Chris? Chris?
Ela disse : "Chris Lasalle não é nada além de um sorriso e um rio de promessas vazias."
"Chris Lasalle bir gülümseme ve boş sözler yuvasından başka bir şey değil." dedi.
Chris e Sal são bebés.
Chris ve Sal bebek değiller.
Vestido são para meninas, Chris.
Kıyafet değiştirme işi kızlar içindir Chris.
- E tu deixaste... Chris e Sally sozinhos com ela?
- Ve sen Chris ve Sally'i onunla yalnız mı bıraktın?
Dá-me... a arma, Chris.
- Silahı ver Chris.
Era tudo pelo dinheiro, não era, Chris?
Her şey parayla alâkalıydı değil mi Chris?
Estás presa pelos assassinatos de Chris Benton, Jason Hughes...
Chris Benton ve Jason Hughes'u öldürme suçundan tutuklusun.
O Chris e eu fomos sair.
Chris ile dışarı çıktım.
O tipo apareceu do nada e começou a bater no Chris.
Sonra o adam ortaya çıktı ve Chris'i dövmeye başladı.
- Chris Rock!
- Chris Rock!
Chris!
Chris!
Não te vás embora.
Gitme. Kal, Chris.
Tu consegues, Chris.
Yapabilirsin, Chris.
- Chris?
- Chris?
Chris?
Chris?
Onde está o Chris?
Chris nerede?
Eu e o Chris até estávamos sintonizados, por instantes.
Chris ve ben bir iki dakika gayet iyi gidiyorduk.
- Mas... o que se passou?
- Ama... - Hemen Chris.
- Agora, Chris.
- Ne oldu ki?
Se o Chris estivesse em perigo, farias tudo para o proteger, não é verdade?
Chris tehlikede olsaydı, onu korumak için her şeyi yapardın değil mi?
Irá ver no que dará este tipo de decisões. Chris.
- Doğru olanı yapmanın başınıza ne işler açacağını göreceksiniz.
Se isto der para o torto, se vires alguma coisa, vai-te embora.
- Chris. İşler planladığımız gibi gitmezse, bir şey görürseniz sürüp gidin.
Chris, vai correr tudo bem.
Chris, size bir şey olmayacak.
E o Chris?
Chris ne olacak?
- Onde está o Chris?
- Chris nerede?
- Chris!
- Chris!
- Diz ao Chris que fui eu.
- Chris'e benim yaptığımı söyle.
- Chris, onde é que estás?
- Chris, neredesin?
Devias estar em casa com o Chris caso liguem.
Birinin araması ihtimaline karşı Chris'le evde beklemelisin. O benim çocuğum.
Chris, é uma emergência!
Chris, durum acil oğlum.
Ir buscar a Alicia, a Liza, e a Chris e partir até sabermos o que é isso.
Alicia, Liza ve Chris'i alıp bu olayın ne olduğunu öğrenene kadar uzaklaşalım.
Nem a Liza, nem a Chris.
Ne Liza Ne Chris.
O Chris já voltou da escola?
- Chris okuldan döndü mi?
Muito bem, Chris.
Chris, bak.
Não sei, Chris.
Bilmiyorum Chris. Neden bunu istediğini bilmiyorum.
Fica, Chris.
Kal.
- Chris.
- Chris.
- Ele está a ignorar-me.
Chris yüzüme kapıyor.