Translate.vc / Portuguese → Turkish / Ciné
Ciné translate Turkish
105 parallel translation
Lembre-se, sempre se deve dizer a verdade para um génio.
Unutma, bir cine daima doğruyu söylemelisin.
E que a veríamos só no cine jornal. Quando terminará?
O zamanlarla bu zamanlar arasında dağlar kadar fark var.
por que precisam eles de gin?
Cine neden ihtiyaç duyarlar?
Você bebe chá mais depressa do que... eu bebo um copo de gin.
Bir fincan çay için, cine duyduğum heyecandan daha fazlasını duyuyorsun.
Eu prometi ao génio.
Cine söz verdim.
Ou gim, talvez.
Ya da cine, belki.
Mariannina tinha tomado o trem e tinha descarregado o revólver no corpo de seu bem amado, na saída de um cine em Catania.
Marianna bir trene binmiş... ve sinemadan çıkan adamın üzerine... silahını boşaltmış.
Lembras-te, no cine-teatro Apollo em Bolonha?
Guido, Bolonya'daki Apollon tiyatrosunu anımsıyor musun?
Não posso acreditar que me apaixonei por um duende.
Tamam, tamam! Masal kahramanı İrlandalı bir cüce cine âşık olduğuma inanamıyorum.
Que tal um gin?
Cine ne dersin?
O cine é muito bom, mas isto é a vida real. É interessante.
Evet, filmler harikadır, ama... bu iş, sokaklardaki gerçek hayatla ilgili olan bu iş çok daha heyecanlı.
E por vezes apenas desejo cantar cancõezinhas como Vejam o Lindo Diabrete!
Bazen de, şöyle şarkılar söylemeyi severim : # Küçük cine baksana...
Vejam o pequeno diabrete, Vejam seus pezinhos
# Küçük cine baksana # Küçük ayaklara baksana
Mas a rapariga sabia que Rei dos goblins... guardaria o bébe no seu castelo para sempre e sempre... e tornaria-o num goblin.
Ama kız biliyormuş ki cinlerin kralı bebeği sonsuza dek kalesinde tutup bir cine çevirecekmiş.
Tens treze horas para atravessares o Labirinto... antes que o teu irmão... se torne um de nós... para sempre.
Labirenti çözmek için 13 saatin var kardeşin sonsuza dek bir cine dönüşmeden önce.
Parece um duende oriental.
Doğulu bir cine benziyorsun.
Vou levar-te à China.
Seni Çine kadar zevkten uçurtacağım.
Eu era editor de cine jornais.
Ben haber görüntüleri montajlardım.
Querem que vos traga alguma coisa?
Size ve cine bir şey getireyim mi?
- Ele colocava um pouquinho de limão... - Peluda, também.
İ çine biraz limon atacaksın.
Eles vieram cá com um único objectivo, enriquecer à nossa custa.
Yabancılar uzak yollardan Çine gelir. bizden çok para kazanmak isterler.
Eu quero o "Freeman", senão... eu voltarei à China... mata-o!
Özgür Adam'ı istiyorum. Ya da... Çine dönerim.
Aposto que podíamos chegar até à China.
Bhse varım çine bile gideriz bununla
Trocaste-o por uma garrafa de gin?
Bir şişe cine karşılık rehin mi bıraktın yoksa?
Como é que tiraram os erros?
İ çine kaçan böcekleri nasıl temizliyorsunuz? Ama bu bir ticari sır.
A televisão e um pack de cerveja não fazem uma vida.
Cine 5 seyredip bira içerek hayatını dolduramazsın.
Bem-vindos ao "Cine-Fone".
Merhaba ve Film Dünyası'na Hoşgeldiniz.
Quê, e um génio na nossa sala, com aquela vestimenta, a oferecer-se para nos conceder um desejo a cada uma não é?
Neye? Oturma odamızda duran, bunları giyen ve her birimizin birer dileğini gerçekleştirmeyi teklif eden bir cine mi?
O quê, uma viagem à China?
Yolculuk Çine mi?
Legendas em inglês por : Aura Nippon Cine Arts
English Subtitles by Aura Nippon Cine Arts
Baco, Hera, Afrodite, mas eram sempre Djinn.
Aynı zamanda Afrodit'e ve cine de.
Produced by Shin Cine
Bir Shin Cine Yapımı...
Dá isto aos Estúdios Shin.
Bunu Shin Cine'ye ver.
Os Estúdios Shin... não voltaram a ligar.
Shin Cine... geri aramadı.
Os Estúdios Shin leram as histórias que escrevi, e ofereceram-se para produzir um filme a partir delas.
Shin Cine yazımı okudu... ve ondan bir film yapmayı önerdiler.
Tinhas cebolas na tua salada de vegetais? Não. Óptimo.
O cine batmış poponu derhal votkaya batmış limuzinine koyarak buraya gel ve çaya batmış kaynananı al.
Estive a ver Charmed ontem à noite... e assim que a Alyssa Milano lançou um feitiço ao namorado demoníaco, tive um ataque de pânico, pois esqueci-me de te dar a nova morada do Duncan.
Dün gece Charmed'ı seyrediyordum... tam Alyssa Milano sevgilisi olan o sevimli cine bir büyü yaparken... sana Duncan'ın yeni adresini vermediğimi hatırlayıp dehşete düştüm.
De certeza que nunca foste à China? - Não há mal nisso.
Hiç Çine gitmediğinden emin misin?
Qualquer gajo que tenha uma génio semi-nua. Tem de a fazer tratar de mais do que só da roupa.
Yani, yarı çıplak bir cine sahip her erkek çamaşırından daha çok kadınıyla uğraşır.
Quero ser o seguinte!
Fred bir cine vurdu.
As minhas melhores recordações devo-as ao Cine Olympo que agora está feito em ruinas.
En güzel hatıralarımı, şimdi harab haldeki Olympo Sineması'na borçluyum...
Que gim e que cerveja
Sonra cine, biraya
Poderíeis tornar-vos num elfo de novo?
- Yine cine dönüşebilir misin?
Queres ir à China? Eu levo-te à China.
Çine mi gitmek istiyorsun, seni oraya götürürüm!
Uma maratona de Bette Davis no canal de cine clássico dificilmente qualifica.
Klasikler Kuşağında Bette Davis serisi seyretmek pek de hazırlanmaktan sayılmaz...
Parece um espírito do além.
Bir cine benziyor.
Já fui transformada numa sereia, numa múmia, numa gênia...
Denizkızına, mumyaya, cine dönüştüm tamam mı?
Às vezes, quando bebe um bocadinho de vodka a mais, ela esquece-se e começa a beber gin.
Bazen votkayı fazla kaçırdığında unutup, cine geçiyor.
Pus o génio de volta, dentro da lâmpada.
Şişedeki cine döndüm.
Ouvi dizer que há cuecas com vibradores em miniatura.
ıçine minyatür vibratör takılmış iç çamaşırlarını duydum. - Onları taşıyor musun?
Aquele é o cine-móvel, com todo o material dos electricistas.
Şu elektrikçilerin kamyonu