Translate.vc / Portuguese → Turkish / Cowboy
Cowboy translate Turkish
2,095 parallel translation
- Isso é absolutamente um cowboy que tens lá.
- Kovboy kıyafetini seviyoruz sanırım.
Bem, se eu tivesse um cowboy como esse, provavelmente não queria levá-lo ao largo.
Ben de böyle fiyakalı bir kovboy şapkasına sahip olsaydım herhalde çıkarmak istemezdim.
Estás a brincar, não foi sobre o cowboy outfit.
Kovboy kıyafetleri konusunda ciddiymişsiniz.
- O que vai querer, cowboy?
- Ne alırsın, kovboy?
Por conta da casa, cowboy.
Bu bizden, kovboy.
Está na hora de matar o cowboy.
Ölme zamanı kovboy.
Se te armares em cowboy de novo, eu próprio é que te faço em pedaços.
Bana yine kovboyculuk taslarsan, seni kendi ellerimle ikiye bölerim.
Sim! Usar o chapéu de cowboy, os jeans e as botas.
Kovboy şapkası, kot ve botlar!
"Venha sozinho, cowboy."
Ömer, düğünden önce Freedom Grand, 1101 no.lu odada olacağım Korumasız gel.
Não sei, mas digo-te quando estiver à frente dela, cowboy.
Kahretsin, bilmiyorum ama yanına geldiğim zaman söylerim.
- Um cowboy do faroeste.
- Vahşi batıdan gelen bir kovboy gibi.
Botas de cowboy. Odeio botas de cowboy.
Çizmeler...
Fácil, cowboy.
Rahatla, kovboy.
Ei, calma aí, cowboy.
Yavaşla bakalım, kovboy.
Robert Redford em O Cowboy Eléctrico.
Electric Horseman'deki Robert Redford.
Tal como qualquer cowboy
Her kovboyun söylediği
Calma, cowboy.
Sakin ol kovboy.
O teu amigo cowboy parecia um tipo bem simpático.
Küçük kovboy dostun da pek sevimli bir ufaklığa benziyordu.
Diz-me a combinação e dá-me a placa já, ou mato todos os teus amigos, a começar pelo cowboy despenteado.
Bana hemen şimdi şifreyi söyle ve tableti ver yoksa şu küçük, saçaklı kovboydan başlayıp bütün arkadaşlarını öldürürüm.
Este pequeno cowboy ainda tem forças para lutar.
Bu Gece yarısı Kovboyu'nun içinde hala savaşacak güç var.
Acho que foi a última dança deste cowboy.
Korkarım ki bu kovboy son dansını ediyor.
Quanto a vocês não sei, mas este cowboy chegou à segunda base.
Sizi bilmem ama bu kovboy ikinci aşamaya geçti.
O tipo é um cowboy de cocaína.
Bu piç kokain kovboyu.
- Quero um cowboy. - Desculpa.
- Bir kovboy istiyorum.
- Olá, cowboy.
- Selam, aylak.
Ei, cowboy. Vamos para a minha casa.
Hadi kovboy, benim mekâna gidelim.
Vamos lá, "cowboy"!
Haydi atla da gidelim, kovboy.
Então, qual é a tua história, cowboy?
- Evet. - Evet. Senin hikâyen nedir, kovboy?
Quanto pesa, cowboy?
Kaç kilosun... Kovboy?
Muito bem, cowboy.
Peki kovboy.
Estás pronto, cowboy?
Hazırmısın, kovboy?
Quer dizer, tu vês uma gota de suor em mim, cowboy?
Ne demek istiyorsun, you see terlediğimimi gördün, kovboy?
- Acredita, cowboy.
İnan kovboy.
Eu tenho o meu cowboy aqui.
Benim kendi kovboyum var.
Um cowboy de chapéu.
Şapkalı bir kovboy.
O cowboy.
Kovboy.
Lembra-se do tipo que se sentou à minha frente, na corrida? O cowboy?
Benim önümde oturan Kovboy'u hatırlıyor musun?
Vem cá buscar, "cowboy" da meia-noite.
Hemen gelsin, kovboy.
Bem... Pronto para montares, cowboy?
Pekâlâ hazır mısın kovboy?
Como vais, cowboy?
Nasılsın kovboy?
- Porque vieste vestido de cowboy?
- Niye kovboy gibi geldin?
Eu sou um cowboy!
Ben kovboyum!
COWBOY, ÍNDIA, HERÓI E STRIPPER NA MESA 9
- Buraya oturalım. - Tamam.
Ele fala como um cowboy.
Rodeocular gibi konuşuyor.
Tenha lá calma, cowboy.
Eline koluna hâkim ol, kovboy.
Cowboy, vem-te montar aqui!
Sığır çobanı mı olmak istiyorsun?
Ainda não estás retirado, cowboy.
Yalnız değilsin, Cowboy.
Cowboy!
Kovboy!
Não, cowboy, a pistola não!
Hayır, kovboy, silahın değil!
Cowboy... és o Lucky Luke!
Kovboy... Sen Lucky Luke'sun!
Oh, é um cowboy...
Sen bir kovboysun. Hey, lanet olsun.