English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Coy

Coy translate Turkish

56 parallel translation
Todos sabemos quem é o Miller e já o derrotámos uma vez.
Coy! Miller'ın kim olduğunu biliyoruz ve onu daha önce buradan atmıştık.
Coy Cavendish.
Coy Cavendish.
- Coy.
- Coy.
Coy.
Coy.
Certo, Coy?
Değil mi, Coy?
Diga-me, quando é que vai pendurar o Coy?
Söylesenize, Coy'u ne zaman asacaksınız?
Tudo bem, Coy, agora é a sua chance.
Pekala, Coy. İşte sana fırsat.
E o Coy?
Ama Coy?
McCoy, eu apanho um e vou perder o outro.
Mc Coy, biri bende, diğerini kaçıracağım.
O velho Coy LaHood é um homem poderoso.
İhtiyar Coy LaHood çok güçlü biridir.
Padre, meu nome é Coy LaHood.
Vaiz Efendi, ben Coy LaHood.
Sei que está aí, Coy!
Orada olduğunu biliyorum Coy!
Não tenho nada contra vocês.
Seninle işim yok. Ben Coy'la konuşmak istiyorum.
Bem, Sr. McCoy... parece que você é o meu amuleto da sorte.
Peki. Bay Mc Coy... bana uğurlu geldiniz.
"To His Coy Mistress."
"Şairden Nazenin Yarine."
- Um Coy Punt.
Koi havuzu!
- Um Coy Punt?
Koi havuzu mu?
Um Coy Punt...
Bir koi havuzu!
Agente Flaides, este é o Sargento McCoy.
ajan flays, bu çavuş mc coy.
McCoy esteve comigo nas... -... últimas seis operações?
mc coy neredeyse son altı iştir benimle beraber, öyle değil mi?
- Os insectos capturaram o Coy!
- Böcekler Coy'u aldı!
Awnee traz de volta o pontapé inicial para Westerby, e para o lado esquerdo...
Coy Awnee başlama vuruşunu yapıyor ve topu sol tarafa gönderiyor.
Eu tenho uma família pra sustentar. - Sabe por que eu te amo Danny McCoy?
- Seni neden seviyorum biliyor musun Danny Mc Coy?
E eu gostaria de dizer que, tu sabes, a única coisa que o Mike não tem e que você claramente têm, é um charme incomparável.
Şunu söylemek isterim ki, Mike'ın sahip olmadığı şey sende olan Danny Mc Coy çekiciliği.
Olha, por acaso não viste o Danny McCoy?
Baksana, Danny Mc Coy'u buralarda gördün mü?
Sr. McCoy?
Bay Mc Coy?
- O Corey e eu estamos a ir para lá agora.
Coy'la beraber şimdi oraya gidiyoruz.
Ela não tem respeito nenhum por mim, tem tanto trabalho para fazer em casa, mas, no entanto anda a desperdiçar o tempo com o namorado.
Kardeşim Stephanie. Erkek arkadaşı Coy'la, vakit öldürmediği zamanlarda evde çok yardımcı olur
Corey é bacano, mas o Terry é um merdas dum delinquente.
Coy iyidir ama, Teddy lanet olası bir suçludur.
A única coisa que ela vai ver, são as mãos do Coy enquanto ela o afasta.
Onun tek göreceği şey itmeye uğraştığı Coy'un eli olacak.
Sylvia, vai lá para cima. Coy!
Sylvia, yukarı çık!
Leva-a lá para cima.
Coy, yukarı çıkar onu!
Talvez eu possa comer mais vezes na casa do Coy, pode ajudar.
Belki ben Coy'larda yiyebilirim anne, faydası olursa.
- Coy?
- Coy?
Coy também cumpriu alguns anos.
Coy'da bir kaç yıl ceza aldı.
O Coy e eu devíamos ter tido um começo mágico, mas na verdade foi degradante.
Coy ve ben şirin bir şekilde tanışmalıydık ama biraz iğrenç oldu.
Tinha acabado de entrar numa casa de banho sem olhar primeiro e já tinha o dedo garganta abaixo para vomitar aquele enorme... balão de heroína que tinha passado pela fronteira e... lá estava o Coy sentado.
Dolu olup olmadığını kontrol etmeden tuvalet kabinine dalmışım. Az evvel aldığım malı kusmak için çoktan parmağı salmıştım bile. Coy da klozette oturuyordu.
Sr. Sportello, eu não acredito que o Coy esteja mesmo morto.
Bay Sportello bence Coy gerçekten ölmedi.
Tem alguma foto do Coy que possa dispensar? Isso consigo arranjar-lhe.
- Coy'un ödünç alabileceğim bir fotoğrafı var mı?
Como é que o Coy e a Shasta se conheceram?
Coy ve Shasta birbirlerini nereden tanıyorlardı?
Acho que ela e Coy mantiveram contacto, mas não tenho a certeza.
Sanırım Coy ve o bir süre daha görüştüler, tam olarak bilmiyorum.
Doc pensou que talvez tivesse sido mais fácil dizer ao Coy que a Hope e a pequena Amethyst estavam bem de saúde. Mas ele seguia a regra de não envolver-se em matrimônios, regra essa que se desfez em fumo...
Doc, Hope ve küçük Amethyst'in iyi olduğunu Coy'a söylemenin daha kolay olacağını düşünüyordu ancak evliliklere karışmama gibi kendi koyduğu bir kural vardı ki zaten o da sise karışmıştı.
A banda do Coy, os Boards, arrendaram uma casa em Topanga Canyon a um baixista que se tornou executivo de uma discográfica, o que, para quem segue tendências, era indício do fim de Hollywood, senão mesmo do mundo tal como o conheciam.
Coy'un grubu The Boards, Topanga Kanyonu'nda moda takipçilerinin eğer onların bildikleri dünya hala değişmediyse Hollywood'un artık sonuna gelindiğinin en büyük kanıtı olan şimdinin plak şirketi sahibi eski bir basçıdan kiraladıkları evde kalıyorlardı.
Aqui está o Coy Harlingen, o cadáver em questão.
Şuradaki Coy Harlingen.
Quanto ao caso do Coy Harlingen... À primeira vista... era apenas mais uma overdose, menos um drogado, assunto encerrado.
Şu Coy Harlingen meselesi dıştan bakıldığında bir başka aşırı dozdan ölüm, bir başka keş, dava kapanmıştır.
O xerife deparou-se com ele em Venice, na casa do mesmo traficante que vendeu ao Coy Harlingen a mesma droga que o matou ou... que não o matou.
Şerif'in adamları onunla Coy Harlingen'a onu öldüren, ya da öldürmeyen malı satan torbacının Venedik Evleri'nde karşılaşmışlar.
O que estava o Puck a fazer na casa do traficante?
Peki Puck, Coy'un torbacısının evinde ne arıyormuş?
E o traficante do Coy, El Dreno, também é um cliente regular do Prussia.
Ve Coy'un torbacısı, El Drano, ayrıca Prussia'nın devamlı müşterisiymiş.
- Muito bem, Coy!
- Pekala.
Deixa o Khan Choi tratar disso.
Bu işi Kan Çoy halletsin.
- Chod-quê-sky?
- Çoy-ne-ski?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]