Translate.vc / Portuguese → Turkish / Crise
Crise translate Turkish
4,202 parallel translation
Crise doméstica que correu beaucoup mal.
Fena sarpa saran aile içi şiddet gibi görünüyor.
Cuba tem de ser o ponto da crise.
Küba, krizin ana noktası olmak zorunda.
Nikita Khrushchev fez hoje, precisamente, o que o Presidente Kennedy lhe pede para fazer desde o inicio da crise.
Nikita Kruşçev, bugün Başkan Kennedy'in kriz başladığından beri kendisinden yapmasını istediği şeyi tam olarak yaptı.
Foi evitada uma crise para a monarquia. Mas dada a personalidade dele, imagino que haverá mais.
Monarşi için bir kriz atlatıldı,... ancak karakterini düşününce bir tane daha çıkacak mı diye merak etmiyor değilim.
Isso é uma crise!
Bu da bir kriz!
Quando acontece uma crise epiléptica, talvez não queira dizer nada.
Bir nöbet çok mühim olmayabilir.
Porque será que não estou surpreendido que o Big Jim Rennie tenha precisamente o que Chester's Mill precisa neste momento de crise?
Neden acaba Buyuk jim'in Chester's Mill'in kriz aninda ihtiyaci oldugu seye sahip olduguna sasirmadim?
Redireccionamos a água para uma fonte alternativa, e evitamos uma crise.
Evet. Suyu diğer kaynaklara yönlendireceğiz. Kriz önlenecek.
"Nunca desperdices uma boa crise"?
"İyi bir krizi asla boşa harcama."
Devo dizer que, em Chester's Mill, há mais do que uma crise.
Bence Chester's Mill krizden daha beter bir durumda.
Tempo de crise significa desespero das pessoas.
Zor zamanlarda insanlar çaresiz olur.
Vim até cá porque, mais importante do que vender carros, sou vereador de Chester's Mill e ando a percorrer este lugar para saber se os nossos cidadãos precisam de algo neste tempo de crise.
Buraya araba satmaktan çok daha önemli şeyler için geldim. Ben Chester's Mill Belediyesi konsey üyesiyim. Ve bu kriz zamanında vatandaşlarımızın bir ihtiyaçları var mı diye etrafı geziyorum.
Ei, ouve, eu sei que as pessoas estão assustadas, mas isto é uma, isto é uma crise, não o maldito apocalipse.
Bak, herkesin korktuğunu biliyorum ama bir kriz yaşıyoruz sadece. Kıyamet falan kopmuyor.
Quero dizer isso não resolveria a crise energética mundial? Não.
Yani o şekilde dünyadaki enerji krizi çözülmez mi?
Não há crise. Quando há um engarrafamento...!
Sorun değil, trafik tıkanıktı...
Então, permitam-me falar livremente. Gostava que não fosse preciso uma crise para ficarmos todos juntos.
Peki o zaman, özgürce konuşmama izin olduğuna göre, tekrar bir araya gelmemiz için umarım başka bir kriz daha olmaz.
Estás a ter uma crise? Não, não.
- Kriz mi geçiriyorsun?
Não é uma crise existencial.
Hemen hayatın anlamını sorgulama.
Eu não sei se o Karl lhe disse, mas ele ressentiu-se bastante com a crise.
- Bakın, size söyledi mi bilmiyorum ama Karl iflasın eşiğindeydi.
Eu sei que isto parece mau, mas nada traz à tona o melhor em Springfield como uma crise.
Kötü göründüğünün farkındayım ama hiçbir şey Springfield'e böyle bir buhrana sebep olamaz.
É a crise da meia-idade "come uma lésbica".
Orta yaş krizi, lezbiyenle sikişeyim tarzında bir şey.
- Não há crise, já é típico do Amir.
Aman neyse ne. Tam da Amir'den beklenecek davranış zaten.
Houve uma crise e tive de ir para o Japão no último minuto. Certo.
Bir kriz yaşandı ve son anda Japonya'ya gitmem gerekti.
A crise foi evitada?
Kriz önlendi mi?
A economia está em crise, o governo não ajuda e a vossa família não compreende.
Şu an ekonomik krizde hükümet yardım etmiyor ve aileniz anlayış göstermiyor.
É a pior crise dos últimos dez anos.
Son 10 yıldaki en kötü krizi yaşıyoruz.
Mas o que é uma crise?
Ama kriz nedir?
Só tenho de o enfiar num avião antes que a Gloria tenha uma crise e mude de ideias.
Gloria kafayı yiyip fikrini değiştirmeden Manny'yi uçağa bindirmem gerek.
O país estava em modo de crise revolucionária.
Ülkede büyük bir devrim krizi vardı- -
A crise de abstinência começou no voo, então, fizeram-no desmaiar com vodka. Idiotas.
Yoksunluk sendromuna girmiş bu yüzden ona biraz votka vermişler.
A tua patética crise de meia-idade.
Acınası orta yaş bunalımın yüzünden hem de.
- Crise constitucional. Duas presidentes.
Ciddi bir anayasal krizle karşı karşıyayız.
Uma pequena crise familiar latina.
Ufak bir aile problemi.
Kirk Van Houten, espero não estejas a ter outra crise de meia-idade.
Kirk Van Houten. Umarım orta yaş bunalımında değilsindir.
Só porque comprei um carro novo, perdi uns quilos, e comecei a ter aulas de DJ, todos pensam que estou a ter uma crise de meia-idade.
Sırf yeni bir araba aldım, biraz kilo verdim ve Dj'lik kursuna yazıldım diye herkes orta yaş bunalımdayım sanıyor. - Baba!
Não posso entrar em crise agora.
Şu an parçalanmayı kaldıramam.
Excepto a Irene que está a ter um espécie de crise epiléptica.
Irene hariç. Bir tür kriz geçiriyor.
Essa sua patética crise de meia-idade está a afetar a empresa e estou a ficar muito farto de limpar a sua porcaria.
Senin bu içler acısı orta yaş krizin şirkete zarar veriyor ve senin pisliklerini temizlemekten bıktım artık.
Compreendo a tua crise de identidade, mas tenho de me focar em roubar o Códex.
Bak, yaşadığın kimlik krizini anlayabiliyorum ama metni nasıl çalacağıma odaklanmam gerekiyor.
Hora da crise, pessoal.
Kriz zamanı çocuklar.
Ajudei-os numa crise, e agora querem recrutar-me.
Bir sorunda onlara yardım ettim. Şimdi beni işe almak istiyorlar.
O teu idealismo renovado... as tuas colecções, o teu avião das cavernas, a rodeares-te de agentes jovens e atraentes... estás a ter uma crise de meia-idade.
Yenilenmiş idealizmin, koleksiyonların hava taşıtı mağaran etrafını genç, çekici ajanlarla doldurman falan orta yaş krizi yaşıyorsun.
Foi uma crise dos Karsten da qual, realmente, não quero saber?
Hiç öğrenmek istemediğim bir Karsten krizidir.
Não é uma crise, Val.
Dünyanın sonu değil, Val.
Queres uma verdadeira crise existencial?
Varoluşsal bir kriz mi istiyorsun yani?
Não devias estar a evitar uma crise?
Senin bir krizi önlemen gerekmiyor mu?
Um crise psicótica em grande escala, quando ele completou 25 anos, logo depois do Jesse ter sido entregue para adopção.
25 yaşına bastığında tam ölçülü psikoz parçalanması yaşamış, Jesse evlatlığa verildikten hemen sonra.
Ela ouviu todas as minhas histórias e eu ouvi as dela todas, crise dos 7 anos.
O, benim tüm hikâyelerimi dinledi ben de onun. Klasik yedi yıllık ilişki muhabbeti.
Depois da crise financeira de Gotham... várias empresas faliram. Foi abandonado.
Fakat Gotham'daki finansal krizden sonra birçok şirket iflas etti ve orası terk edildi.
Por isso vais largar esse memorando e dar-me uma nota em nome da Casa Branca, que ainda não comentou sobre as alegações de estar a sofrer a pior crise de relações públicas em anos.
Neden şu kağıtları bırakıp bana Beyaz Saray'dan bir yorum vermiyorsun. Başkanın partisi, son yılların en büyük halkla ilişkiler krizi ile.. ... karşı karşıya olduğu konusunda hala bir açıklamada bulunmadı.
Até à sua primeira crise.
Ta ki ilk öfke nöbetine kadar.