Translate.vc / Portuguese → Turkish / Dadá
Dadá translate Turkish
3,169 parallel translation
Dada a sua reputação é melhor mantermos toda a guarnição.
Ününü göz önüne alırsak, garnizonu tam güçte tutmak en iyisi olacaktır.
Quando lhe é dada uma oportunidade, dá sempre conta do recado.
Şans verildiğinde, o her zaman fırsatları yükseltir.
A dada altura, tentei, tinha que o fazer.
Bir süre denedim, yapmak zorundaydım.
Depois do assalto, os médicos... disseram que fui dada clinicamente como morta.
Saldırıya uğradıktan sonra doktorlar klinik açıdan öldüğümü söyledi.
Esta é a hipótese que nos foi dada.
Bu bize verilmiş bir fırsattır.
Do ponto de vista noticioso, uma grande atenção será dada a isto e muita tinta será gasta.
İşe propaganda tarafından bakarsak dikkatler buraya çevirilecek ve gazeteler çok şey yazacak.
Tenho a honra de me ter sido dada a oportunidade de apresentar o prémio, não só pelo seu trabalho, mas também pelo seu estilo cuidadoso.
Ödülünü takdim etme şerefi bana verildi. Bu ödüle yalnızca çalışması için değil ayrıca gösterdiği eski usul özen için de hak kazandı.
Cada suspeito de assassinato nesta cidade... é dada uma escolha :
Bu şehirdeki her cinayet zanlısına bir seçenek sunulur :
A intenção é a dada ao mundo como informação e continua a mudar.
Dünyada bilgi ve kendini geliştirmek için dolaşmalısın.
Foi-me dada pelo seu pai.
Bana baban vermişti.
Foi-me dada.
Bu bana verildi.
Foi dada pela minha mãe, para que me lembrasse de uma promessa.
Annem bu yüzden sözünü hatırlıyorum bana verdi.
Agora, eu sei que isso é complicado, dada a vossa relação, então eu vou dar-vos a noite para pensar sobre isso.
İlişkinizi düşünürsek zor bir durum olduğunu biliyorum, o yüzden düşünmek için bir akşam vereceğim.
Como é que inventaram "Dada"?
"Dada" yı nereden bulmuşlar?
Sob a autoridade que me é dada pelo Gabinete de Antiguidades, estamos aqui para colocar a "Caixa" em segurança.
Antikçağlar Bürosu'nun bize verdiği yetkiyle Kutuyu almaya geldik.
Dada a complexidade...
Karmaşıklık düşünülürse...
Eu e o meu marido fomos... muito devotos a dada altura.
Eşim ve ben bir zamanlar çok dindardık.
A casa... as memórias maravilhosas e uma vida excelente que todos nós lá tivemos em dada altura, e...
Evde harika anılarımız ve muhteşem bir hayatımız var, hepimiz bir yerde bunları paylaştık ama...
Didli-a-dada, da-da-da... Para!
Dur!
De repente, olho para cima e vejo-a e disponho-me a chamá-la, quando a vejo de mão dada com um baixote peludo vestido à surfista.
Derken birdenbire karşıya baktım ve kız orada, çağırmak üzereydim ki kızı kısa boylu, kıllı, plaj şortu ve yarım kol tişört giymiş bir herifle el ele gördüm.
E que a minha miúda está de mão dada com...
Meğer benim kızın el ele tutuştuğu...
Tu não mereces a vida que te foi dada, tu não mereces a Beatriz, e agora te juntas aqui a nós para sempre onde pertences.
Sana verilen yaşamı hak etmiyorsun, Beatrice'i de öyle ve şimdi sonsuza kadar bizimle burada, ait olduğun yerde kalacaksın.
Isso foi algo ominoso e dada a sua natureza ilógica, vou interpretar isso como um "sim" à erva.
Bu pek hayra alamet değil. Ve konuyla alakasız olmasından dolayı bunu "ota evet" olarak alıyorum.
Loretta Sawyer - F, Idade - 27, Solteira, criança não encontrada, dada como morta.
Loretta Sawyer, 27 yaşında,... bekâr, çocuğu bulunamadı, öldüğü varsayılıyor.
A dada altura, desistimos.
Bir noktada artık vazgeçiyorsun sanırım.
Muita da informação dada pelo público...
Polis tarafından bir çok bilgi verildi...
Diz aqui, que em dada altura foi famoso.
Bir noktada oldukça ünlü olduğun yazılı.
Missão dada pelo Silas.
Silas görevlendirdi.
Mas a tua vida foi dada com uma condição, que tu... e eu... Nunca podemos experimentar o amor novamente.
Ama hayata gelmen kuşuluyla sen ve ben bir daha asla aşkı hissedemeyeceğiz.
Esta semana, Nancy Leggero, 19 anos, foi dada como desaparecida quando ela não voltou para o supermercado onde trabalhava.
19 yaşındaki Nancy Leggero hakkında, çalıştığı çalıştığı süpermarkete gelmedikten sonra, kayıp ihbarı yapılmıştı.
Porque é que a presunção anda sempre de mão dada com os movimentos da resistência?
Neden direnme hareketlerinde hep kendini üstün görenler başı çeker?
Dada a sua situação, vou ter de a designar como passível de se tornar indigente.
Durumunuzun sosyal yardıma aday olarak tanımlanması gerekiyor.
Não sei quando é que as mãos da minha mãe começaram a tremer... mas a dada altura, não conseguia controlá-las.
Annemin ellerinin tam olarak ne zaman titremeye başladığını bilmiyorum. Ama sonunda, kontrolden çıkmıştı.
Mas dada a atitude imprevisível de Mendez, deixei lá um dos meus homens para continuar a pressionar o processo ou a falta dele.
Ama Mendez'in kabiliyeti tahmin edilemez düzeydeydi. İşlemleri koruması ya da bitirmesi için adamlarımdan birini orada bıraktım.
Foi dada como desaparecida em Novembro depois de ter dito que ia encontrar-se com um homem para uma sessão fotográfica e receber $ 300.
Geçen kasım 300 dolarlık bir fotoğraf çekimi için bir adamla buluşacağını söyledikten sonra kaybolduğu bildirilmiş.
É você pela descrição dada.
Verilen tarife uyuyorsun.
Vou mudá-lo legalmente, a dada altura.
Yasal olarak da değiştireceğim. Bir ara.
Era uma festa dada pelo Ministro dos negócios estrangeiros francês.
Parti Fransız Dışişleri Bakanlığı'ndaydı.
Lembra-se de me dizer que havia uma pista final na banda desenhada dada à Marlene Tucker para ler?
Marlene Tucker'e okuması için verdiğin güldürü dergilerinden birinde son ipucunun bulunduğunu bana söylediğini anımsıyor musun?
Dada a sua profissão, devia ter mais cuidado com elas.
Mesleğiniz icabı onlara daha çok önem vermelisiniz.
E é dada a alguns a oportunidade de subir, mas recusam-na.
Bazılarına ise, yükselme şansı verilmiştir. ... ama geri çevirmişlerdir.
A cada homem, mulher e criança será dada comida, roupa e propriedade, tanto quanto possam transportar, como pagamento pelos dias de servidão.
Tüm erkek, kadın ve çocuklar, köle olarak geçirdikleri yıllar karşılığında ödeme olarak taşıyabilecekleri kadar yemek, giysi ve eşya alacak.
Você sabia que era um risco, dada a relação delas.
Bunun bir risk olduğunu biliyordun ; ilişkilerini de düşünürsek...
A raça é dada a doenças isquémicas, redução do fluxo sanguíneo, principalmente para os intestinos, o que pode levar a infelizes bloqueios... anais.
Galiba nesilleri kalp hastalıklarına,... özellikle bağırsaklarda, talihsiz anal tıklanıklıklara neden olabilen düşük kan akışına meyilli oluyorlarmış.
É dada em tua honra.
Çünkü sizin şerefinize veriliyor.
Vim falar contigo dada a tua experiência artística, Andrea.
Sanat tecrüben yüzünden sana başvurdum Andrea.
Não consigo pensar em ninguém que preferisse como meu representante, dada a dispersão da vossa fama.
Şanın alabildiğine yayılmışken, beni temsil etmesi için senden öte kim var ki?
Matei um homem quando aterrei em cima dele. A dada altura, tinha dois homens à minha frente...
Tek fark benden iki kisi fazla olmalariydi
Sim, Dada!
Evet, Dada.
Diga olá, Dada.
Konuş Dada.
Olá, Dada!
Selam Dada.