English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Dag

Dag translate Turkish

29,707 parallel translation
Distribuidores de Bebida dos EUA fazem empréstimo escolar?
Amerikan Bira Dağıtıcıları burs mu veriyormuş?
A minha vida está de pernas para o ar.
Bütün hayatım dağılıyor zaten.
Isso está a acontecer porque tu és uma parva!
Hayatın dağılıyor çünkü aptalsın! Evet!
No Harrah's. Vou dar as cartas no blackjack.
Harrah'da. 21 oyununda kart dağıtıcı olacağım.
Vamos partilhar um apartamento, fazer cursos.
Bir daireyi paylaşacağız ve dağıtıcı olmayı öğreneceğiz.
E preferes que entregue cartas?
Yani kağıt dağıtıcısı olması mı daha iyi?
Há vários anos, previ que sem a Moriarty o grupo dela dissolver-se-ia. Mas foi um erro. Outra pessoa assumiu isto.
Birkaç yıl önce Moriarty olmadan grubunun da dağılacağını düşünüyordum.
Vá, pessoal, dêem-nos espaço.
Pekâlâ çocuklar, dağılın bakalım.
Olha para esta confusão. Por favor.
Şu dağınıklığa bakın, lütfen.
Disseram-nos para espalhássemos a notícias, que... levássemos a cura ao resto do nosso povo.
Dağılıp tedaviyi kalan insanlarımıza ulaştırmamızı söylediler.
Fui promovida a gerente diurna e não cheguei aqui a fazer descontos nos menus.
Daha yeni terfi aldım. Bu pozisyona indirimli menüler dağıtarak gelmedim.
És aquele bacano que estourou com os miolos do outro.
Zencinin tekinin beynini dağıtan zencisin.
- Ótimo.
Herkese dağıtmaktan kartım kalmamış.
"A polícia teve de usar gás-pimenta para dispersar a multidão, após o anúncio do veredicto de inocente..."
"Polis, tahliye kararından sonra kalabalığı dağıtmak için biber gazı..."
Quem pode culpar Lakewood por precisar de distracções da sua realidade real e manchada de sangue?
Geleneksel bir dikkat dağıtmayla bu sert, kanlı gerçeklikten kaçmaya ihtiyaç duyduğu için Lakewood'u kim suçlayabilir?
Olha, a Audrey foi destruída...
Bak, Audrey dağılmış durumda...
A Audrey foi destruída?
Audrey mi dağılmış durumda?
O Berners-Lee distribuiu guias não só para o HTML, o processo de ligação-e-resposta para movimentar esta informação por entre redes potenciais.
Berners-Lee sadece HTML için broşürler dağıtmadı.... potansiyel ağlar arasında geçişi sağlayan arama-cevaplama işlemleri için kurulan süreci anlattı.
Bem, idiota, hoje não vamos perder as oportunidades.
Ama bu gün şans dağıtmıyoruz şerefsiz herif.
Porque vocês deslocam-se numa grande bandeira como um obstáculo, pendurado numa grua sobre a Denny Way.
Çünkü dikkat dağıtmak için dev bir bayrak koyuyorsunuz. Vinçte asılı, Denny Yolunu kapatacak.
Toca a andar.
Dağılın bakalım.
Toda a confusão.
Tüm o dağınıklık.
Sinto-me estranho.
Biraz kafam dağınık gibi.
Menos distrações, mais fantasmas.
Dikkat dağıtan şeyler azsa daha çok hayalet görülüyor.
Senhor, acho que não devíamos utilizar o exército.
Hayır efendim. Bence Orduyu dağıtmamalıyız.
Devemos ter as unidades preparadas, mas não devemos lançá-las no terreno.
Ekibi bekletmemiz gerekiyor onları dağıtmamalıyız.
Devemos distribuir mais pelos nossos militantes?
Parti çalışanlarına dağıtmamız gerekiyor mu?
Nunca há água na segunda classe.
İkinci sınıf yolcular için asla su dağıtılmıyor.
Enviem reforços e forças paramilitares para os pontos indicados.
Kontrol noktalarına Merkezi ve Askeri güçleri dağıt.
Iremos colocar, imediatamente, uma notícia para distrair as massas.
Hemen kitlelerin dikkatini dağıtmak için yeni bir haber yapacağız.
Dispensados, obrigado.
Dağılabilirsiniz, teşekkürler.
Vão.
Dağılın.
Senhoras e senhores : vamos passar os documentos de imigração.
Bayanlar baylar dikkatinize, şimdi gümrük formlarını dağıtacağız.
Los Pepes podiam ter debandado, mas não significava que tivessem acabado.
Los Pepes dağılmış olabilirdi ama bu işlerinin bittiği anlamına gelmiyordu.
Los Pepes separaram-se.
Los Pepes dağıldı.
Ser apanhado com as calças na mão é lixado, mas se, ao mesmo tempo, dermos uma grande vitória a todos, como, digamos, desmantelar o segundo maior cartel de droga do mundo, bem, ninguém liga nenhuma à história má.
Pantolonunuz aşağıdayken yakalanmak fena bir durum, ama aynı zamanda birilerine iyilik ediyorsan mesela dünyanın ikinci büyük uyuşturucu kartelini dağıtmak gibi... İşte o zaman kimse kötü hikayeyi umursamaz.
Vou comprar as mortalhas e espairecer.
Ben sarma kağıdı almaya ve biraz kafa dağıtmaya çıkıyorum.
Nós vamos chamá-lo de Celebrity Brain Crash, E nós tivemos uma abertura feita para isso também.
Bu bölüme Ünlünün Beynini Dağıtmak diyoruz ve bunun için de kısa bir video hazırladık.
Então vamos voltar ao Celebrity Brain Crash E conhecer o nosso primeiro convidado.
Ünlünün Beynini Dağıtmak bölümüne geri dönelim ve ilk konuğumuzu çağıralım.
Vamos largar o Celebrity Brain Crash esta semana.
Ünlünün Beynini Dağıtmayı haftaya bırakalım.
- Ele rebentou os miolos do gajo.
- Adamın beynini dağıttı.
Isso afecta a projecção.
Saçmalar dört bir yana dağılacaktır.
Olhe, esta cidade é apenas a pouco mais de uma hora a oeste de Mount Baker.
Kasaba Baker Dağı'nın batısında bir saatlik mesafede.
Mount Baker tem milhares de quilómetros de floresta.
Baker dağı devasa ormanlarla kaplı.
Ele esteve na loja Johnson Country em Mount Baker há menos de uma hora.
Bir saatten daha az bir süre önce Baker Dağı'ndaki Johnson adlı dükkândaydı.
- Mount Baker?
- Baker Dağı'na mı?
Mount Baker.
Baker Dağı.
Diga-me exactamente onde o posso encontrar em Mount Baker.
Onu, Baker Dağı'nın tam olarak neresinde bulabileceğimi söyle.
Que confusão?
Fena dağılmış!
Embala isto. Vamos separar-nos.
Şunu çantaya koy ve dağılın.
Caça ao homem termina com suspeito morto em tiroteio com o FBI em Mount Baker
FBI'ın Baker Dağı'ndaki takibi şüphelinin öldürülmesiyle son buldu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]