Translate.vc / Portuguese → Turkish / Dal
Dal translate Turkish
4,922 parallel translation
Então, quero que me matricule no Dept. de Sociologia, com o curso em aberto. Agora.
O zaman ana dalına daha sonra karar verecek bir öğrenci olarak beni Sosyoloji bölümüne kaydedin, hemen şimdi.
Esse estudo nunca há-de ser visto como uma ciência séria, e vais ser rotulado como um pervertido.
Bu çalışma asla ciddi bir bilim dalı olarak görülmeyecek ve sen sapık damgası yiyeceksin.
Não tanto como o teu mergulho para o chão.
Kuğu gibi yere doğru dalışın kadar değil.
Vou recolocar meus óculos de protecção e mergulhar.
Bu yüzden şnorkelimi ve gözlüklerimi takıp yine dalıyorum.
A minha bolsa expira em seis meses.
Bakın yan dal asistanlığım altı ay sonra bitiyor.
Não consigo pôr três caules num vaso sem que pareça um funeral.
Cenaze çiçeği gibi göstermeden üç dalı bile vazoya koyamam ben.
Ganhou a medalha de ouro do melhor desenho.
En iyi tasarım dalında altın madalya kazandı.
Estava a mergulhar com o Fábio.
Evet. Şu yanındaki Fabio ile birlikte dip dalıyormuş.
Não fazes ideia porque é que um tipo armado todo baleado veio cá à tua procura?
Öldüresiye vurulmuş silahlı bir adamın içeri dalıp, neden seni aradığıyla ilgili hiçbir fikrin yok mu?
Ele saiu no fim do dia para ir buscar a jaula que usamos no mergulho.
Akşam olunca dalış için kullandığımız kafesi almaya gider.
Na semana passada, Jay e os amigos gastaram 30 mil dólares em equipamento de mergulho.
Geçen hafta Jay ve arkadaşları 300 bin dolarlık dalış malzemesi almış.
Os pescadores não sobrevivem a gastar 30 mil dólares em equipamento de mergulho.
Balıkçılar dalış malzemesine 300 bin dolar harcamaz.
A propósito, o Namor não precisa do equipamento porque ele respira debaixo da água.
Bu arada Denizaltı Adam dalış malzemesi kullanmaz. Çünkü su altında nefes alabilir.
Este mapa topográfico de mergulho tem uma área circulada, é a cerca de 5 km do porto Haleiwa.
Topoğrafik dalış haritasında Halewia Rıhtımının 4 km açığı işaretlenmiş.
Tecnicamente, sou só um dos três poderes do governo.
Ah, aslında, ben sadece başkanlığın üç dalından birinin başkanıyım.
Suponho que devia ter-te dito para trazeres algum equipamento de mergulho.
Sanırım sana dalış ekipmanı getirmeni söylemeliydim, değil mi?
A testemunha disse-nos que ele deu uma dentada no pombo e mergulhou com o nariz no prato.
Şahitlere göre, bodurundan bir lokma almış ve burnu tabağa doğru dalış yapmış.
Entrar à força no celeiro como se fosse o dono.
Sanki babasının malıymış gibi ambarına dalıyor.
Cega os da equipa e os guardas entram, a disparar
Takımı kör edip içeri dalıyorlar
Estudei Ciência Forense na faculdade.
Üniversitedeyken yan dal olarak Adli Bilimleri okumuştum.
Vais para a zona verde, a zona não controlada. Mas não há vagas na zona controlada.
Yeşil bölgede kalıp, dalışa son verirsin.
Arranjas-me um?
Bir dal versene!
Vais entrar lá e apanhá-la?
İçeri dalıp onu öylece alacakmısın?
Aceita o gesto de boa vontade. Vamos comer.
Zeytin dalını kabul et de yemek yiyelim.
- Camaradas no Dal...
- Dal'da sarsak...
Então são 3 para cada.
Hepimize üç dal kaldı.
O Professor é o pioneiro no seu campo.
- Profesör kendi dalının öncüsüdür.
Pára-quedismo, o número 14 da minha lista do Tucker.
Hava dalışı... Tucket listemdeki 14 numara.
Não sei quem pensas que és, mas não podes entrar no meu escritório e prender-me sem razão.
Kendini ne zannediyorsun bilmiyorum ama ofisime dalıp sebepsiz yere beni tutuklayamazsın.
Apenas adormece.
Uykuya dal.
O meu galho e as bagas estão bem, obrigado.
Kudretli dalım ve üzümlerim sağlam, teşekkür ederim.
Acho que me distraí.
Dalıp gittim sanırım.
Sai do disfarce se precisares.
Gerekiyorsa içeri dalın.
Tenho um doutoramento em engenharia biomédica.
Biyomedikal mühendislik dalında doktora yaptım.
A passear-se pelo meu bar...
- Barıma dalıyor...
Se entrares na vida de alguém como um míssil, pode haver uma explosão.
Birinin hayatına bomba gibi dalıyorsun ve patlama bile olabilir.
É como perder um membro.
Bir dalını kaybetmeye benzer.
Enquanto admiro a tua vontade para estenderes um ramo de oliveira tenho que te dizer que ele pode não ser bem vindo.
Zeytin dalı uzatma konusundaki istekliliğine hayran kalmamın yanında söylemeliyim ki bu hoş karşılanmayabilir.
Só preciso de um mergulhador para descer, apanhar as drogas, trazê-las e entregá-las ao Bello.
İhtiyacım olan tek şey dalıp da malı çıkaracak olan bir dalgıç. Uyuşturucuyu alır Bello'ya veririz.
Às vezes entra-se tão fundo no jogo que se perde o objectivo de vista.
Bazen oyunda çok derine dalıp hedefinden uzaklaşıyorsun
De todas as pessoas em Nova Orleans, escolheste uma psicóloga para escrever a tua história.
Yani New Orleans'da o kadar insan varken hayatını kaleme alması için psikoloji dalında yüksek lisans yapmış birisini mi seçtin?
Se cravar no coração deixa-nos adormecidos.
Kalbine saplandığı zaman derin bir uykuya dalıyorsun.
- Avançamos. - Não.
- İçeri dalıyoruz.
- Está pronto para mergulhar.
- Dalışa hazırsın.
Vou arranjar um monte grande de Cinza da Montanha, envolvê-la em acónito, enrolar tudo em azevinho e enfiá-lo pelo teu maldito...
Üvez ağacından büyük bir dal koparacağım etrafına kurtboğan dolayacağım, ökse otuyla saracağım... -... ve onu senin...
O meu marido morreu, estou a tentar fazer-lhe o funeral, o seu pessoal invade-me a casa e começa a devastá-la - sem uma explicação! - Sra. Brantson...
Kocam öldü, bir cenaze töreni ayarlamaya çalışıyorum ve adamlarınız evime dalıp açıklama bile yapmadan altüst etmeye başlıyor.
Ramus mortium, o toque da morte.
Ramus mortium, ölüm dalı...
Sabes aquele material metálico
Dalın üzerindeki ıslak metalik şey var ya...
Então esta coisa pode matar pessoas normais?
Yani bu dal normal insanları da öldürebiliyor mu?
Três bambus.
Üç dal.
Um ramo.
Bir dal.