Translate.vc / Portuguese → Turkish / Divã
Divã translate Turkish
100 parallel translation
Deitada no divã, um grande cinzeiro cheio de pontas de cigarro ao seu lado.
Divanda uzanıyordu yanı başında bir koca küllük dolusu sigara izmaritiyle.
Tudo bem, ele pode dormir no divã.
Bir şey mi olmalıydı? - Afedersin anlamadım?
O homem no divã do psiquiatra quer falar.
Psikiyatrist koltuğundaki adam konuşmak istiyor.
Acho que vou gostar do divã coberto com este.
Sanırım, kanepenin bununla döşenmesini istiyorum.
- Mas é o divã.
- Divanı ne yapmış!
- Ajuda-me a limpar o divã.
Yardım et de divanın üstünü toplayalım.
Passei seis meses em Viena com o Prof. Freud, deitado no divã.
Gittim. Viyana'da, sırtüstü yatıp, Profesör Freud ile altı ay geçirdim.
- Potts, temos algum divã?
Portatif yatağımız var mı?
Pedi-lhes lá em baixo para arranjarem um divã.
Aşağıda lobide, portatif yatak bulmalarını istedim.
Não vai descer para saber do divã?
Gidip portatif yatağa bakmayacak mısın?
Nenhum. - Mas estamos a tratar do divã.
Ama portatif yatak bulmak için uğraşıyoruz.
- Boa noite, senhor. Trouxe o divã.
Portatif yatağı getirdim efendim.
- Não precisa do divã?
- İhtiyacınız yok mu?
Foi assim que consegui o divã.
Yatağı öyle buldum efendim.
O divã chegou.
Yatak gelmiş.
- Nunca me deitei no divã.
- Hiç psikiyatr kanepesinde yatmadım.
Não pôs Oliver Twist no divã, porque ele tinha fome.
Dickens, Oliver Twist'i aç diye evine almadı.
Toulouse-Lautrec, O divã.
Toulouse-Lautrec, Le Divan.
Mas não quero perder tempo deitado num divã... a falar sobre a minha infância.
Süt kuzusu değilim!
Não, é um divã!
Hayır, kanepe!
O divã verde está a entrar agora com o número três para a defesa.
Yeşil kanepe üç numarayla gard almak üzere geliyor.
Lembro-me bem de trazerem um divã semelhante para Headingley em 9 A.C. Contra os escurinhos.
Buna benzer bir divanın getirildiğini hatırlıyorum. Headingley'de, M.Ö. 9.yüzyılda, siyahlara karşı.
E, agora, o divã verde está à defesa e a Islândia está a pôr o centrifugador a bater.
Şimdi yeşil kanepe gard aldı ve İzlanda kurutma makinesini atışa geçiriyor.
Doris, Abigail, vão buscar lençóis e façam o divã na sala de música. Vou por água a ferver.
Doris, Abigail, temiz çarşaf çıkarın ve müzik odasındaki divanı hazırlayın.
Atire-a para cima de um divã ou algo no género.
Koltuk gibi birşeyin üzerinde.
Poderia romper o divã.
Kanepeni de yırtabilirim. Faturama eklersin.
Dentro em breve, quando me deitar no divã, já não tenho de usar babete.
Yakında kanepesine uzandığımda bebe önlüğü takmama gerek kalmayacak.
E não tive de me deitar no divã. Fiquei sentada.
Kanepeye uzanmam gerekmedi.
Meu filho, há muito tempo que não te tinha no divã...
Seni bir divana uzanmış görmeyeli çok uzun zaman oluyor.
Mas nada de divã e nem de borrões de tinta, certo?
Ama kanepe ve mürekkep lekeleri yok, tamam mı?
Nada de divã, nem de borrões de tinta.
Kanepe ve mürekkep lekeleri yok.
Deite-se no divã.
Sedyeye uzan.
Estava no divã.
Bu bahçedeydi.
Uma nova alcatifa, portas francesas, um divã para os patifes aprenderem! "
Bu o heriflere gününü gösterecektir. "
Puseram-me a dormir num divã, na câmara municipal.
Belediye binasında portatif bir yatakta yatıyorum.
Que melhor lugar para estrear do que no Tracey Ullman Show o divã do psiquiatra da nação, com piadas e muita comédia musical.
Psikiyatrik şakaların yapıldığı, müzikal komedi unsurlarının olduğu..... Tracy Ullman Şov seçimi de şov için çok doğru bir karar olmuştur.
Senta-te comigo no divã.
Gel, benimle divanda otur.
Tenho um divã a mais.
Fazladan bir yatağım var.
A MÁFIA NO DIVÃ
ANLAT BAKALIM
Não, tem razão. Não tem piada. Mas a boa notícia é que temos que chegue para a cadeira, para o divã e para o canapé.
- Haftaya sütnine falan olmaya kalkacaksın ve o metinler de Guapo'nun kafesinin altında olacak.
Gostaria muito de tê-lo no meu divã.
Size psikanaliz yapmayı çok isterdim.
E assim que me deitei, percebi que nunca mais me ia levantar daquele divã.
Ve divana uzanır uzanmaz... oradan asla kalkamayacağımı anladım.
Nós deveríamos estar num consultório, eu devia estar deitado num divã e tu devias estar a tomar notas sobre a minha infância,
ofiste olmaliyiz, Ben kanepede uzanirim sende çocuklugumun notlarini alirsin, fakat ben düsüncesizim.
E a sua receita médica é mais tempo no divã?
Ve yazdığınız reçete kanepede sizinle biraz daha vakit geçirmek mi?
Alan, o divã não é para te sentares.
Alan, o divan oturmak için değil.
- Está a pôr-me no divã?
- Beni koltuğa mı oturtacaksın?
Tenho certeza de que vão arranjar um divã.
Bize bir portatif yatak bulabileceklerine eminim.
- Um divã?
Portatif mi?
Na cadeira de baloiço ou no divã?
Sandalyeye mi, divana mı?
Tu, traz um cobertor, do divã.
Koltuğun üstünde.
Precisas de um, com divã e conhecimentos de Freud.
- Var zaten. Freud'u özümsemiş biri olmalı.