Translate.vc / Portuguese → Turkish / Drogas
Drogas translate Turkish
12,209 parallel translation
Toma drogas, Vidrine?
İlaç kullanıyor musunuz Bay Vidrine?
Ele está na prisão por vender drogas.
Uyuşturucu sattığı için hapishanede.
Estamos bêbadas e tomámos demasiadas drogas.
Hem sarhoşuz hem de çok hap yedik.
- É. Ele ajuda cartéis de drogas, pessoas que lavam dinheiro.
Uyusturucu kartellerine, para aklayanlara yardim ve ortaklik ediyor.
Não há muitos detalhes, mais é provável que a policia anti-drogas, seja responsável pela destruição de quase 6 casas.
Detaylar şu an tam netleşmese de polis, bir düzine evin yıkılmasının arkasında başarısız bir uyuşturucu baskınının olduğunu düşünüyor.
Drogas, radiação, cirurgia... Nada funciona.
İlaç, radyasyon, tedavi işe yaramıyor.
Homens que arranjam bebida, raparigas... Arranjam drogas.
İçkiyi, uyuşturucuyu alan adamlar kızları da alıyor.
Tomaste drogas?
Hap mı aldın?
Olha, achas que eu sou o único médico... que usa drogas ou toma alguma coisa?
Uyuşturucu ya da alkol kullanan ilk doktor ben miyim sanıyorsun?
Rusga às drogas!
Uyuşturucu baskını!
A drogas não me interessam.
Uyuşturucu beni ilgilendirmiyor.
Tiramos as drogas e os gangues para fora dos nossos bairros?
Uyuşturucuları ve çeteleri mahallerimizden attık mı?
Drogas. Há drogas aí dentro?
Orada uyuşturucu mu var?
Incluindo a namorada menor do Jr. a convalescer e a morrer devido a drogas más.
Valinin reşit olmayan kızının kötü kristalden ölmesi dahil.
Usa drogas?
- Uyuşturucu?
Eu não sei, veio um tipo para cidade e encontrou o Gabriel e ele está a trocar raparigas por drogas.
Bilmiyorum. Şehre bir adam geldi. Gabriel'i buldu ve uyuşturucu karşılığında kızları takas ediyor.
Viaja de e para a América do Sul com drogas enfiadas no rabo.
Güney Afrika'dan uyuşturucu taşıyor.
Isso acontece quando usa drogas.
Aldığın uyuşturucudan olsa gerek.
Drogas e quadrilhas criminosas. Os estrangeiros não saem de Goa depois que o seu visto expira.
Uyuşturucu ve suç çetelerini çökertmek, uzun süre Goa'da vizesiz gezen yabancıları ülke dışına atmadan eve gitmek istemiyorum.
Ele traz as drogas e lida com todos os vendedores ambulantes.
Uyuşturucuyu piyasaya sokan ve dağıtan kişi o.
Se eles não puderem pagar as suas dívidas eles são pressionados e tornam-se traficantes de drogas para a quadrilha.
Ellerinde para yada değerli birşey kalmadığı takdirde, zorla ya da güzellikle... onların uyuşturucu kuryeleri oluyorlar.
Ouça Kevin mais de 10 milhões de pessoas na Índia usam maconha e drogas.
Dinle, kevin. Hindistan'da on milyondan fazla insan esrar ve uyuşturucu kullanıyor.
O mercado das drogas é muito forte.
Uyuşturucu pazarı oldukça çok güçlü.
Após um aviso em Nova Delhi sobre drogas e corrupção vamos enfrentar problemas.
Yeni Delhi şehrinde, yolsuzluk ve uyuşturucu konusunda hep bir, çalışma içinde oldular, bu bir sorun.
Sim mais de um milhão de pessoas usam maconha e outras drogas.
Evet, bir milyondan fazla insanın sigara, esrar ve diğer uyuşturucu maddelerini kullandığını söylemiştin.
Perdi o homem e as drogas e agora estamos a ser seguidos pela CIA.
Ne bir delil ne bir ortada uyuşturucu. Ve aynı zamanda CIA tarafında da takip ediliyoruz.
Eu só cuido da seção de drogas.
Sadece uyuşturucu işi ile ilgileniyorum.
E às vezes vendem drogas.
Ve bazen de uyuşturucu satıyor.
O carro de brinquedo contém drogas.
Oyuncak arabanın içinde uyuşturucu var.
O pacote contém as drogas.
Ve uyuşturucu paketleri içlerinden alınarak,
Eles entregam o pacote de drogas para outra criança.
... bir sonra ki çoçuğa verilerek,
É por isso que bebemos, consumimos drogas e fornicamos com estranhos em casas de banho de restaurantes.
Bu yüzden içiyor, uyuşturucu çekiyor, restoran tuvaletlerinde yabancılarla tepişiyoruz.
Não tudo, só a parte da prisão e das drogas.
Ah, her şeyi değil, sadece, şey, hapis ve uyuşturucu olayını.
Ele deve comprar as suas drogas ilegais a um fornecedor local.
Şey, büyük ihtimal uyuşturucusunu yerel satıcıdan alıyordur.
Ela só vende drogas.
Hey, o sadece satıyo.
Sem mais conversas sobre drogas até o final desta viagem.
Burda olduğumuz süre bu konudan konuşmak yasak.
Como drogas, dinheiro, coisas assim.
Uyuşturucu, para falan.
E presumimos que esteja cheio de dinheiro ou drogas ou lá o que for. - Está cheio de coisas.
Ve içinin para ve uyuşturucuyla dolu olduğunu düşünüyoruz.
Terá dinheiro para voltar às drogas duras.
Cebinde bir sürü nakit parayla dönüp şişelerin dibini rahatça görebilecek.
O Harmon. Gosta de drogas.
Harmon uyuşturucuyla arası iyi.
Achei que se me vou meter no fabrico doméstico de drogas da família quando acabar o curso, devia... agarrar-me.
Mezun olduktan sonra aile işini devam ettirip uyuşturucu üretimine geçeceksem artık işe koyulsam iyi olacak diye düşündüm.
- Álcool, drogas, atentado ao pudor.
- Alkol alma uyuşturucu, teşhircilik...
Ouve, não sei o que se passou, mas as drogas estão a acabar.
Şimdi bak, ne bok yemişler bilmiyorum ama uyuşturucu bitiyor.
Drogas de graça!
Bedava şeker!
Vai buscar o Alex para arranjar mais drogas e resolver isso! Cristo!
O zaman Alex'e git daha çok uyuşturucu bulun ve halledin!
Já comprei todas as drogas a leste do Mississípi.
Mississippi'nin doğusunda ne kadar uyuşturucu varsa hepsini aldım.
Não há mais drogas para comprar.
Alacak başka uyuşturucu kalmadı.
Cuidado com as drogas.
- Roofie'yi az koysaydın.
Eles deixaram as drogas.
Uyuşturucuyu bırakmışlar.
A festa vai ficar sem drogas.
Partinin uyuşturucusu bitiyor oğlum.
Temos drogas.
- Uyuşturucumuz var.