Translate.vc / Portuguese → Turkish / Dà
Dà translate Turkish
116 parallel translation
Se tiveres hipótese, dà à Sheila uma palavrinha a meu favor.
Eğer vaktin olursa, Sheila'ya beni öv biraz.
Dà-me é a arma.
Bana silahı ver.
Arranja uma arma e dà-lhe.
O halde silahlan ve geri vur.
Dà-me a caneca.
Bardağını ver.
Dà-me licença?
Müsaade eder misiniz?
- Dà-me licença?
- Müsaade eder misiniz lütfen?
- Dà cá.
- Buraya bırak.
Imagine, voltar a poder fazer uma coisa que me dà prazer.
Düşünsenize, istediğim bir şeyi tekrar yapabileceğim.
Ainda me dà para chorar.
Hâlâ ağlayabilirim.
E, com mais esses, dà US $ 192,70.
Bununla birlikte 192,70 dolar oldu.
Ninguém se dà com o Perry.
O kimseyle geçinemez.
Mas não dà.
Mesele de bu ya.
Sempre que dà de caras comigo.
Ne zaman karşına çıksam.
- Dà-me o telefone.
- Ver şu telefonu.
O meu próprio marido nem se dà ao trabalho de là estar!
Kendi kocam orada olacak kadar bile umursamıyor!
Isso sό näo dà corpo a uma peça inteira.
Bu tek başına bir piyes yaratmaz.
Tudo isto me dà uma inefável sensaçäo de estar a sonhar.
Tüm bunlar tarif edilemez bir rüyaya benziyor.
Dà confusäo.
Akıl karıştırır.
Dà-nos sό mais algum päo. Päo! Päo!
O halde sen yoksun.
Aliàs, não dà nem para se coçar sem ter um umbigo... se enroscando lá.
... elini sallasan..... ellisi...
Dà-me a morada e descobrirei uma forma de entrar.
Bana adresi ver, nasıl girileceğini öğreneyim.
Dà-lhe espaço para respirar.
Nefes alabilsin.
Dà-me folga, dà-me folga.
Pekâlâ, bırak, bırak.
Dà-me o giz.
Tebeşiri ver.
Dà-me é o meu troco.
Paramïn üstünü ver.
Ele dà-nos pistas sem sentido, mostra-nos isco confunde-nos com banalidades enquanto o relógio se move rumo ao terrível assassínio.
Bize anlamsïz ipuçlarï veriyor, yem atïyor basit seylerle sasïrtïyor. Bu arada korkunç cinayete dogru zaman hïzla geçiyor.
Entâo, este teu amigo, que trabalha na NASA, dà-te uma pista e depois desaparece.
Şu senin arkadaşın NASA'da çalışıyor, sana gizli bilgi veriyor, sonra kayboluyor.
Dà-mo agora.
Şimdi ver.
- Dà-me licença?
- İzninle yüzbaşı.
Dà cabo dele.
Benzet onu Pete.
Grita e dà ordens às pessoas.
Bağırıp etrafındakilere emirler verir.
Dà-me um beijo.
Bir öpücük ver.
Dà mais dinheiro do que ser professor.
Parası öğretmenlikten iyi.
Dà-me uma ajuda com as malas?
Yardım edecek misin?
Savannah, dà um vestido teu a esta menina.
Savannah, bu kıza bir elbise ver.
Dà-me uma ajuda, Tom!
Yardım et Tom.
Treinador, que està a fazer, a ver se dà cabo de si?
Koç, ölmeye mi çalışıyorsun?
Anda cá, dà-me um abraço!
Sarıl bana.
Anda là. Dà uma ajuda ao velhote.
İhtiyara bir el ver.
Dà a volta toda.
Göl boyunca uzanıyor.
Dà-me esse espelho.
Şu aynayı ver.
Dà-me o teu relógio.
Bana saatini ver.
Força, Helen, dà-lhe!
Hadi Helen, vur şuna!
Dà-me um copo com gelo e uma Coca-Cola.
Buz, bardak ve kola.
Dà cá um copo disso.
O viskiyi ver.
Dà-me um beijo.
Öpücük.
Dà-me um uísque, Easy.
Bana viski getir.
Dà-me um cigarro?
Sigara alabilir miyim?
Dà-me uma das tuas armas.
Silahlarından birini ver.
Não dà pra ver lá.
Orada görünmez.
Dà pra acreditar que aquele nanico... vai se casar? Està vendo aquele cavalheiro?
Şu beyi görüyor musun?