Translate.vc / Portuguese → Turkish / Dédé
Dédé translate Turkish
1,740 parallel translation
Chegou a Dédé.
Dédé burada.
- Olá, Dédé.
Hé, Dédé.
- Avô?
- Dede.
O que é isso, avô?
O nedir, dede?
Avô Dan!
Dan Dede!
Avô, porque tu e a ama Deb deixaram de ser casados?
Dede, sen ve Bakıcı Deb neden evliliğinize son verdiniz?
- Adoro-te, avô.
- Ben de seni, dede.
Avô?
Dede.
E também lamento pelo que o Avô Dan fez.
Dan Dede'min yaptığı şey için çok üzgünüm. Evet.
Eu ainda estou autorizado a sentir a falta do avô Dan?
Dan Dede'mi özlememe hâlâ izin var değil mi?
Parto-te os ossos primeiro e depois logo vês se tapo a luz. Vais ver estrelas e anjos a dizer :
Böyle beyaz sakallı dede Gel len buraya diyorum, gel len buraya diyorum, gel bana doğru evladım.
Não quero ir a um sítio cheio de velhos com rugas como o avôzinho ali dentro.
İçerideki dede gibi buruşuk, yaşlı moruklarla dolu bir yere gitmek istemiyorum.
O que quer dizer, pertencer à família, vovó?
Ne demek, müstakbel damat, dede? Ben buna müsade etmiyorum.
Avô onde fica este lugar?
Dede, orası nerede?
Esta é a árvore geológica de Jackie Chan.
Nine! Dede! Jiapu sitesinde Jackie Chan'in soyağacı var.
Mas quero que saibas que sou muito novo para ser avô.
Ancak şunu bilin ki dede olmak için fazlasıyla gencim.
O que os meus avós disseram que tinham nos anos de 1930, era a capacidade de conseguir produzir comida no lugar onde viviam. E a produção local de alimentos é talvez o aspecto mais importante para a sobrevivência humana com o colapso da civilização industrializada.
Dede ve ninemden dinlediğim, 1930'lu yıllarda yaşadıkları yerde yiyecek yetiştirebildikleri ve lokal yiyecek üretimi belki de endüstriyel uygarlık çökerken insanların hayatta kalabilmeleri için en temel unsur olmuştu.
Tem uma filha que vai ficar com os avós, mais acima, no estado.
Şehir dışında dede ve ninesiyle kalan bir kızı var.
- Dede?
Dede.
A Gloria não me roubou, Dede, e tu sabe-lo.
Bu çok saçma. Gloria beni senin ellerinden almadı, bunu biliyorsun.
Eu chamava "vô" ao meu.
Ben dede derdim.
Onde está a minha baixinha?
Hani benim hatunum nerede, dede?
- Esta é a Dede Chase.
- Bu kız Dede Chase.
Dede Chase.
Dede Chase!
A Dede sempre me fez rir.
Dede beni her zaman neşelendirmiştir.
E isto foi a vossa previsão meteorológica para o deserto.
İşte çölün hava durumu böyle. Ben Dede Kase...
Sou a Dede Kase.
Chase.
Dede Chase.
Dede Chase.
Sou a Dede...
Ben Dede...
- Acho eu. - Lamento, mas não acredito que a Dede fosse uma prostituta.
- Kusura bakmayın ama Dede'nin bir fahişe olabileceğini sanmıyorum.
Isto é o mais cedo que conseguimos pôr o Dede Chase no hotel.
Bu da daha erken saatlerde Dede Chase'in hotelde olduğu anlara ait. Evet...
O que se passa? Qual é a sua relação com a Dede Chase?
- Dede Chase ile ilişkiniz nedir?
Ouça isto. Dede, porra, não me ligas para casa.
Dede, lanet olsun, evimi aramayacaksın!
Olhe... Eu e a Dede estávamos a ter um caso.
Bakın, Dede ile aramda bir ilişki vardı.
Certo, Madeline Briggs e Dede Chase, qual é a ligação?
Riggs ve Dede Chase, alâka ne?
O sangue dela foi descoberto num brinco usado por Dede Chase, a meteorologista de Barstow.
Kanı, Barstowlu hava durumu sunucusu kız Dede Chase'in küpesinin üzerinde bulundu.
Bem, se ela e a Dede estivessem a partilhar jóias, sugere que estavam a viver juntas.
- Dede ve o aynı kuyumcuya gidiyorsa bu, birlikte yaşadıklarını gösterir.
Também encontrámos a carta de condução da Dede Chase.
Ayrıca Dede Chase'e ait sürücü belgesini bulduk. Oraya nasıl girdi acaba?
A Dede festejou com as minhas miúdas durante uns dias.
- Dede birkaç gün önce evdeki bir partiye katılmıştı. - Öyledir!
Acreditamos que ele assassinou a Dede Chase.
- Dede Chase'i öldürdüğüne inanıyoruz.
Certo, então temos de descobrir algo que o ligue à Dede Chase. Ou à Madeline Briggs.
Yani bir an önce onu Dede Chase ile ilişkilendireceğimiz bir şey bulmalıyız.
Tinha-a no Tangiers na noite em que a Dede Chase foi morta.
Dede Chase'in öldüğü gece Tangiers'ta yanındaymış.
Se o ADN naquele sangue é da Dede, fica envolvido em homicídio de primeiro grau.
Üzerindeki kan Dede'ye ait çıkarsa, cinayet suçuyla itham edileceksin.
Tudo isso mudou na noite em que apanhámos a Dede.
Dede'yi arabaya aldığımız gece her şey değişiverdi.
Avô, o que é aquilo?
Dede, şu ne?
Avô, mudei de ideias.
Dede, fikrimi değiştirdim.
- Avô! - Avô!
Dede!
Vamos lá, avô.
Hadi, dede!
Entra, Avô.
Gel içeri dede.
- Avô, cuidado.
- Dikkat et dede.
Avô?
Dede?