Translate.vc / Portuguese → Turkish / Déficit
Déficit translate Turkish
79 parallel translation
Ah, se as preces pagassem o nosso déficit de US $ 700 milhões.
Keşke 700 milyon dolarlık açığımız dua etmekle kapanabilseydi.
E você tem o déficit da Libéria no bolso!
Liberya uzaya çikacak parayi denklestirdiginde degil.
- Tem déficit de atenção?
- Sende A.D.D. mi var?
O Fundo Monetário Internacional, o FMI, está encorajando a Jamaica... a reverter o déficit fiscal, para impulsionar o crescimento econômico.
"Uluslararası Para Fonu, IMF ; Jamaica'yı ekonomik büyüme için mali açığı,..." "... tersine çevirmesi yönünde çağrı yapıyor. "
Déficit de eritrócitos e ferro e elevada velocidade de sedimentação.
Alyuvarların sayısı ve kandaki demir oranı düşük ve sedimantasyon çok yüksekmiş.
Foda-se com a "A.D.D.", Desordem de Déficit de Atendimento.
Zencilerin canına okumasıyla ün saldı.
CUIDADO COM O DÉFICIT
Sefaletten Bihaber
- Mais algum déficit neurológico?
Başka nörolojik sorunun var mı?
Não sei se é um déficit.
Bunun bir sorun olduğundan pek emin değilim.
Oiçam os sintomas do Distúrbio de Déficit de Atenção, e digam-me se não é tal e qual o Luke.
DEHB belirtilerini dinleyin ve bunun Luke olmadığını söyleyin. - Alex.
Agora há um déficit de carne.
Daha fazla insan eti gerekiyor.
DÉFICIT DE ATENÇÃO DOENÇA DE HIPERACTIVIDADE
Thomas Schaeffer. "
É o mês nacional do doador de sangue, e como alguns já sabem, temos um grande déficit de sangue, aqui no nosso San Fernando Valley.
Bu ay ulusal kan verme ayı. Ve çoğunuzun da bildiği gibi San Fernando Vadisinde oldukça fazla miktarda kan eksiğimiz var.
De qualquer maneira, pessoal, cabe-nos a nós cuidar deste déficit de sangue no Valley.
Her halükarda, bu vadideki kan sıkıntısı çözmemiz için insanların gözü üzerimizde olacak.
A matéria sobre o déficit do orçamento, indiciamentos da SL e depois?
Bütçe açığını işleyeceğiz, SL mahkumiyetleri, sonra?
A maioria já deve saber, a escola Wilkinson tem vindo a sofrer um déficit orçamental durante anos.
Bildiğiniz gibi birkaç yıldır okulumuzda finansal bir kriz yaşıyoruz.
A emissão de títulos deve facilmente cobrir o déficit orçamental, no terceiro trimestre do nosso próximo ano fiscal.
Sonraki mali yılın üçüncü çeyreğinde tahviller bütçe açığını kapatacaktır.
17 trilhões de dólares em déficit...
17 trilyon dolar açığımız var.
Tomámos medidas para cobrir o deficit.
Zararı kapatmak için düzenlemeler yapmıştık.
Estou a olhar aqui para 300 milhões de deficit... porque vocês, idiotas, não previram as necessidades de um mercado que muda!
Burada 300 milyon dolarlık bir açık var... çünkü siz ahmak herifler değişen piyasa şartlarını tahmin edemediniz!
O seu deficit comercial e fiscal atingiu proporções catastróficas.
Ticari açığı ve mali açığı dehşet boyutlara ulaştı.
Sabe, alguém tem que ajudar os gringos com o seu deficit negocial.
Kısacası, onların ticaret açığını kapatmaya yardım ediyoruz.
O deficit ronda agora uns espantosos 221 biliões.
Bütçe açığı 221 milyar $.
Eu considero um deficit de 350 milhões um problema, você não?
Ben 350 milyonluk bir açıga önemli bir tehlike derim. Ya sen?
Vejamos : " O Congresso debate um novo projecto-lei de redução do deficit.
Bakalım. Kongre bütçe açığını azaltmayı tartışıyor.
Gray Davis, o impopular governador do estado, acossado por una economia frágil e um deficit de 38 mil milhões no orçamento, poderia ser destituído, e o possível substituto de Davis, segundo rumores, é a estrela de cinema Arnold Schwarzenegger.
Eyaletin pek de sevilmeyen valisi Gray Davis, ekonomik koşulların kötüleşmesi ve 38 milyar dolarlık bütçe açığı ile yüzyüzeyken muhtemel bir halk oylaması ile yerinden edilebilir. Yerine geçmesi olası adaylardan birisi ise fil yıldızı Arnold Schwarzenegger.
Déficit de energia.
Enerji açığı yüzünden.
Eu posso-te dar um pouco do meu Adderall ( medicamento parae deficit de atenção ).
Sana Adderall'lerimden satabilirim istersen.
Não sabia que o Shamus tinha ADD ( Deficit de Atenção ).
Shamus'un sağlık sorunları olduğunu bilmiyordum.
É usado no tratamento de transtorno do deficit de atenção.
Dikkat bozukluğu tedavisi için kullanılır.
É o que se chama "deficit de financiamento".
Biz buna açık bütçe diyoruz.
Então, o deficit da Califórnia apenas aumentou 86,70 dólares.
Kaliforniya'nın hesabı 86.70 dolara yükseliyor.
Nós vamos adicionar este 3.184,53 ao deficit de 74.316,47 dólares... que é o valor que já tinham usado antes de eu chegar, certo?
Şu 3184.53 $ ı ekleyeceğiz ve 74,316.47 $ açığı... Ayrılmadan önce kullanmış olduğu değer çıkar, değil mi?
O deficit é de 78.298 dólares.
Açık 78,298 $
O que achas do deficit governamental - numa crise económica?
Kriz dönemi bütçe kesintileriyle ilgili ne söyleyebilirsin?
Gosto da teoria apoiada pela maioria dos economistas... Que deficit governamental é aceitável desde que foque em investimentos públicos, como infra-estruturas, segurança, educação, pesquisa.
Birçok ekonomist gibi ben de bütçe kesintilerinin halkın,... altyapı, savunma, eğitim, bilim gibi temel gereksinimlerine... engel olmadıkça kabul edilebilir olduğu kanısındayım.
Tem a ver com eu ser do tipo A com algum deficit de atenção e questões de controlo, junto do homem que admiro.
Dikkat eksikliği ve hayran olduğum biri tarafından kontrol sorunu ile alakalı olabilir.
Então, sofre do distúrbio de deficit de atenção.
Yani, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşıyorsun.
Houve um deficit de democracia...
Demokrasi eksikliği vardı.
Tem boa formação, é sensível, mas vive obcecada com o deficit parental.
O fedakar ve duyarlı birisi. Ama ebeveyn kusurları ile ilgili takıntısı var.
Deficit parental.
Ebeveyn kusuru.
Deficit parental.
Ebeveyn kusuru!
Sofro de deficit parental.
Ebeveyn kusurum var.
Ela também é boa, mas é obcecada com o deficit parental.
O da iyi, ama ebeveyn kusuru ile ilgili takıntısı var.
A razão dela estar a esquecer-se das coisas chama-se deficit cognitivo.
Bir şeyleri unutmasının sebebi bilinçsel eksiklik.
É uma droga para o Transtorno do Deficit de Atenção.
Bu bir dikkat bozukluğu hapı.
Isso foi quando eu era técnico de raio-X, e tinha um distúrbio do deficit de atenção, e a minha ansiedade.
Davranış bozukluğum ve anksiyetem röntgen teknisyeni olduğum zamanlardaydı.
Deficit de atenção num homem que não tem deficits de atenção tem de ser sintoma de alguma coisa.
Dikkat eksikliği olmayan bir adamdaki dikkat eksikliği bir şeylerin semptomu olmalı. Haklısın.
Nasceram a trazer iPads e a usar medicamentos de deficit de atenção.
Born ipadleri ve ADD uyuşturucularını elinde tutmayı umuyordu. Biz sadece elimizde olan tek bir şeyi tutmaya çalışıyorduk.
A BP gastou 5 milhões de dólares em indeminizações para compensar as víctimas e o comité para a redução do deficit está a lançar um site para o público.
BP, kurbanların zararlarını telafi etmek için 5 milyar ödedi. Mali açık azaltma komitesi halkın fikrini almak için bir web sitesi açıyor.
Opinião pública sobre a redução do deficit.
Mali açık azaltmada halkın fikri. Şimdiden daha iyi hissediyorum.