English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Entrar

Entrar translate Turkish

56,522 parallel translation
Nunca é o mesmo que a entrar.
Girerken asla aynı şekilde olmaz.
Daqui a cinco minutos, mando entrar o Diego.
Beş dakika sonra, Diego'yu gönderiyorum.
Como hei de entrar, se estão à minha espera?
Beni bekliyorlarsa nasıI içeri girerim?
Diz-me : a tua miúda gira fez-te entrar na política?
Anlat bakalım, güzel kız arkadaşın seni siyasete mi soktu?
Vamos entrar numa casa sinistra e tu falas de um tipo chamado Whispers? A sério?
Ürpertici bir eve giriyoruz ve sen adi Fisiltilar demek olan bir adamdan mi bahsediyorsun?
3 semanas em casa, estou desesperado para entrar.
Üç koca haftadır yaşam alanımdan uzakta çalışıyorum ve tekrar içine girmeyi arzuluyorum.
Não deixamos os animais entrar sem termos o tratador.
Bekçileri gelene kadar hayvanları içeri alamayız.
Todos terão pulseiras eletromagnéticas, necessárias para entrar e sair do prédio.
Turnikelerden girip çıkabilmek için tüm çalışanlar magnetik kimlik bileklikleri takmalıdır.
Se conseguires entrar na NSA.
- Ulusal Güvenlik'e girersen...
Há muitos inocentes a tentarem entrar neste país que podem ser prejudicados por isto.
- Kanıt gelecek. Bu ülkeye girmeye çalışan masum insanlar var. Bundan zarar görebilirler.
Se conseguir entrar para aquele comitê, tenho um pressentimento que lhe vão dar todo o tempo que precisa.
O komiteye girebilirsen Başkan sana gereken süreyi tanıyacaktır.
A NSA marcou os ataques Zero-Day como modelos em cascata. Onde nos podem ajudar a entrar?
Ulusal Güvenlik, sıfır gün kodlarını şelale olarak işaretlemiş.
Deveria saber que tentaria algo quando não o deixasses entrar.
Bilmeliydim Bir şeyler denemek için gidiyordu Ben buna izin vermediğim zaman.
Sim, ela deixou-me entrar.
- Evet, içeri girdi.
É melhor não deixar entrar.
Onu içeri sokmasına izin vermeyin.
- Não quero entrar.
Binmek istemiyorum.
Sou eu, deixa-nos entrar.
Benim! İçeri al!
O Dixon deixou-o entrar com uma arma.
Dixon silahla geçmesine izin verdi.
Até ele entrar aqui. Estamos completamente indefesas.
İçeri daldığında bizi kabak gibi ortada bulana kadar.
Deixe-me entrar!
İçeri alsana lan beni!
Por favor, deixe-me entrar!
Haydi, içeri al beni!
Estás a entrar em paranoia de novo.
Yine kafanda kuruyorsun.
Não as podemos deixar entrar.
Onları buraya alamayız.
Vou entrar, abrir o portão e vamos engolir algo maravilhoso.
Şimdi oraya girip kapıyı açacağım ve şahane bir şey yutacağız.
Podes entrar, madame.
Buyurun madam.
Como conseguiste entrar com um telemóvel?
İçeri telefon sokmayı nasıl başardın?
Posso entrar e tirá-lo dali?
İçeri girip, çıkartsam olmaz mı?
Não, não vais entrar ali dentro.
Hayır, içeri girmeyeceksin.
- Quem vai entrar?
- Kim girecek?
- Deixe-o entrar.
- Bırak gitsin.
Está a tentar entrar.
İçeri girmeye çalışıyor.
Qual outro lugar onde ele pode entrar?
İçeri girme yolları neler?
Se ele tentar entrar num, podíamos atirar-lo para o espaço.
Birinden girmeyi denerse geri püskürtebiliriz.
Tenho que gerir uma escola, e tu tens que entrar numa.
İlgilenmem gereken bir okul var senin de kaydolmak zorunda olduğun bir okul var.
Não só na carruagem... mas não poderemos entrar em Whitespire até seres coroado Supremo Rei...
Bunun at arabasıyla ilgisi yok. Kral olarak taç giymediğin sürece Wellspring'e gitmemize izin vermeyecekler.
Não falaste nada disso antes de entrar no rio.
Nehre girmeden önce bunların hiçbirinden bahsetmedin.
Vamos entrar logo nos estereótipos?
Hemen klişeleri mi kullanacağız?
Resposta sobre a estabilidade gravitacional a entrar... 8 quilómetros da Torre.
Yerçekimi sabitliği sonuçları gelmek üzere. Kuleden 8 km uzaklıkta. Eta 1 saatten biraz daha fazla.
Não vai querer entrar nisso agora, mas efectivamente, sim.
Cidden şu an bundan konuşmak istemezsin. Ama özet olarak, evet, yaptılar.
Vamos entrar lá, Abby.
Çok az kaldı, Abby.
Então, decidiu entrar
Sen de bilgisayar programlamada karar kıldın.
Entrar, sair, voltamos em 48 horas.
48 saat içinde, dışarı, geri.
Ela está a entrar no carro.
Arabaya biniyor.
Mandem-no entrar.
Onu içeri gönderin.
- Posso entrar?
- Girebilir miyim?
Tenho de entrar.
İçeri girmem lazım.
O coiote. E depois o Gus disse que eu devia entrar.
Çakal ile Gus girmem gerektiğini söylediler.
Não, todos dissemos que não devias entrar.
Hayır, kesinlikle tam tersini söyledik.
Eu tenho que gerir uma escola e tu tens que entrar numa.
Benim ilgilenmem, senin de kaydolman gereken bir okulun var.
Brett vai reunir-se comigo para ajudar os caloiros que queiram entrar na equipa.
Takıma girmek isteyen birinci sınıflara yardım etmek için Brett'le buluşacağım.
Vamos entrar no avião!
Hadi!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]