Translate.vc / Portuguese → Turkish / Ephraïm
Ephraïm translate Turkish
106 parallel translation
Ephraïm.
İbrahim.
Estes são os meus irmãos, Ephraim e Daniel.
Bunlar kardeşlerim, Ephraim ve Daniel.
Olá, irmão Ephraim, irmão Daniel.
Merhaba, Ephraim ve Daniel kardeşler.
Quem é o Ephraim e quem é o Daniel?
Hanginiz Ephraim, hanginiz Daniel?
Adam, Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frank e Gideon.
Adam, Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frank ve Gideon.
E Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frankincense e Gideon, aceitam estas raparigas como vossas mulheres?
Benjamin, Caleb, Daniel, Ephraim, Frank, Gideon bu bayanları karınız olarak kabul ediyor musunuz?
Ephraim, eles já se foram, de vez?
Ephraim, dönmemek üzere mi gittiler?
Sim, Ephraim.
Evet, Ephraim.
- Ephraim!
- Ephraim!
Deixa-me em paz, Ephraim.
Beni yalnız bırak, Ephraim.
Poucos te chegam aos calcanhares.
Kimse eline su dökemez, Ephraim.
- Força, Ephraim!
- Haydi, Ephraim!
" Aqui jaz Ephraim Cabot.
" Ephraim Cabot burada yatıyor.
Tal como o meu falecido marido Ephaim Levi, costumava dizer, se tiver que viver do trabalho do dia a dia é melhor que seja ambidextro.
Son kocam, Ephraim Levi derdi ki : "Ekmeğini taştan çıkarıyorsan iki elini de kullanmalısın."
Como o meu falecido marido Ephraim costumava dizer,
Son kocamın dediği gibi :
O meu falecido marido Ephraim acreditava na vida... fosse onde fosse que a pudesse encontrar em qualquer lugar onde estivessem pessoa,... todo o tipo de pessoas.
Son kocam, Ephraim Levi, hayata inanırdı, nerede bulursan, nerede çeşit çeşit insan varsa.
Todas as sextas feiras, como um relógio,... por aquelas escadas do Harmonia Gardens descíamos, Ephraim e eu.
Her Cuma gecesi, kurulu saat gibi,... Harmonia Gardens'ta basamaklardan inerdik.
Ephraim, deixa-me.
Ephraim, gitmeme izin ver.
Já passou tempo que baste, Ephraim.
Yeterince zaman geçti, Ephraim.
Mas, ultimamente, Ephraim... Comecei a sentir que durante muito tempo não verti uma lágrima.
Ama, son zamanlarda, Ephraim, farkına varmaya başladım ki uzun zamandır hiç ağlamamışım.
Pois bem, tomei a aquela decisão, Ephraim,... mas sentir-me-ia melhor a esse respeito se... Se pudesses dar-me um sinal qualquer sinal de que aprovas esta opção.
Ben kararımı verdim, Ephraim, ama sen küçük bir işaret gönderirsen daha iyi hissedeceğim, onayladığına dair minik bir işaret.
Vou voltar, Ephraim.
Geri gidiyorum, Ephraim.
E, Ephraim peço-te que desistas de mim.
Ve Ephraim, beni senin yollamanı istiyorum. Gussie Granger?
Ephraim Levi, vou casar-me novamente.
Ephraim Levi, yeniden evleneceğim.
Como sempre disseste, Ephraim,... o dinheiro...
Her zaman söylediğin gibi, Ephraim :
E, Ephraim continuo à espera daquele sinal da sua aprovação.
Ve Ephraim, hala işaret bekliyorum.
Obrigado, Ephraim.
Teşekkürler, Ephraim.
Senhoras e cavalheiros, tenho agora a honra de vos apresentar... o Presidente de Israel, Sua Excelência Ephraim Katzir.
Hanımlar ve beyler. Sizlere şu an gururla İsrail Başkanı Ephraim Katzir'i sunuyorum.
- É meu amigo, Ephraim.
- O benim dostum, Ephraim.
E todos a favor de "Ephraim, o coelho retardado"?
Ve "Ephraim, the Retarded Rabbit" olmasından yana olanlar?
Então Jesus não viajou livremente na Judeia, mas partiu, e foi para um lugar perto do deserto... para uma cidade chamada Ephraim, onde ficou com os seus discípulos.
Bu yüzden İsa Judea'ya açıkça gidemedi, ama çöl yakınlarındaki bir yere gitti müritleri Ephraim adındaki kasabada kalıyorlardı.
Sou o teu oficial de contacto, chamo-me Ephraim.
Ben senin dava memurunum. Adım Ephraim.
Mas se queres pedir provas ao Ephraim, problema teu.
Ephraim'e telgraf çekip, kanıt sormak istiyorsan, buyur.
Ou dá-as a Mossad à CIA, que as passa ao Louis... e o Ephraim pede-nos o Louis... por esperarmos que o fizesse...
Ya da Mossad bilgiyi, Louis'ye bilgi veren CIA'ye veriyor Ephraim de bizden Louis'yi ona vermemizi istiyor çünkü biliyor ki, bizim ondan yapmasını bekleyeceğimiz...
Se é Mossad sabe quem sou, se não é, diga ao Ephraim que o Avner o veio ver.
Mossad'dansan, kim olduğumu biliyorsundur. Bilmiyorsan, Ephraim'e Avner'ın onu görmeye geldiğini söyle.
Portanto, partilhe do meu pão comigo, Ephraim.
Yani ekmeğimi bölüş benimle, Ephraim.
Uma moeda de oiro original Breen 984, desenhada e gravada por Ephraim Brasher, e, sustenham a respiração, senhoras e senhores, 13,2g.
- Orjinal bir Breen 984 yarım ispanyol altını. - Ephraim Brasher tarafından dizayn edilmiş. Ephraim Brasher tarafından kazınmış.
Ephraim Watson já tem mais de 80 e vive com a filha, Ruth.
Ephraim Watson 80 li yaşlarında, kızı Ruth ile birlikte yaşıyor.
- Ephraim Watson.
- Ephraim Watson.
O fotógrafo, Ephraim Watson, não fala.
Pekala, fotoğrafçı, Ephraim Watson, konuşamıyor.
Olha para o Efraim.
Ephraim'e bir bak.
O Efraim veio para a América para ser piloto de carros de corrida.
Ephraim'in Amerika'ya gelme amacı bir yarış arabası şoförü olmaktı.
De um escritor chamado Gotthold Ephraim Lessing.
Oyun yaziyorum. Gotthold Ephraim Lessing adinda bir yazar.
Procuro o Ephraim.
Ephraim'i arıyoruz.
- Tudo bem, Ephraim? - Como estás?
Nasıl gidiyor, Ephraim?
É melhor não me foderes, Ephraim.
Beni kazıklamasan iyi olur, Ephraim.
É engraçado, Ephraim, e não tem graça nenhuma.
Bu çok komik, Ephraim ve bu değil.
Ephraim Mankofsky, ou simplesmente Mank, como gostava de ser chamado, teve uma vida produtiva.
Ephraim Mankofsky, ya da sadece kendisinin hoşlandığı şekilde sadece Mank, verimli bir hayat yaşadı.
Eu sou o neto do grande Ephraim Black!
Ben Ephraim Black'in torunuyum!
Tem algum negócio com... o Ephraim Clausen?
- Eprahim Clausen'la... bir anlaşman var mı? - Hayır.
O Ephraim ficaria chateado.
- Ephraim alt üst olurdu.