Es translate Turkish

Tens uma forma brilhante de tornar as tuas vitórias as deles. E és boa para o hospital.

Üstelik zekice bir şekilde kendi zaferlerini onların zaferi gibi gösteriyorsun.

És boa para eles, e deviam saber disso.

Buraya çok iyi geliyorsun. Onlara da çok iyi geliyorsun ve bunu herkesin bilmesi gerek.

mas não és, não como estás a tentar ser.

Olmaya çalıştığın şekilde bir Avery değilsin.

És inacreditável. Sabias disso?

Kesinlikle inanılmaz birisin.

És meu padrinho e quis ser honesto.

Sen benim destekçimsin, dürüst olmak istedim.

Também disse que és a razão pela qual ele quer ficar sóbrio. Para recuperar a tua confiança.

Ayrıca ayık olmak istemesinin sebebinin sen olduğunu ve kaybettiği güveni yeniden tesis etmeyi umduğunu söyledi.

Ainda és o meu padrinho.

Sen hâlâ benim destekçimsin.

A honestidade dá-te pontos para o Céu. Na política, és massacrado.

Dürüstlük Cennetin Kapılarında sana puan kazandırır ama siyasette, tarumar olursun.

Se eles se estranharem de novo, tu és a Paige. Tens de resolver.

Unutma, Walter bir daha Şef'le dalaşırsa, sen Paige'sin.

Tu sabes que és bonita e tal, certo?

Güzel filan olduğunun farkındasın, değil mi?

Sim, pois és.

Evet öylesin.

És uma pessima beijadora.

Berbat öpüşüyorsun.

Não és tu que estás neste caso, Lucifer.

Davada olmayan birisi varsa o da sensin Lucifer.

Tu és a mãe do Lucifer?

- Lucifer'in annesi misiniz?

Bailey, és... patética.

Bailey, gerçekten saçmalıyorsun.

- Porque sei que não és assim.

Çünkü korkunç biri olmadığını biliyorum.

Porque és simpática, divertida, inteligente e importas-te.

- Çünkü sen hoş zeki, komik ve insanlara değer veren birisin.

És a melhor.

Sen en iyisisin.

És uma boa amiga.

Sen iyi bir arkadaşsın.

És o quê?

Ne olduğun için?

Tu és um cirurgião fantástico.

Sen mükemmel bir cerrahsın.

Sou feliz com o que és.

Böyle biri olduğun için mutluyum.

E tu és...?

Peki. Affedersin, sen kimsin?

Tu és tal e qual ela.

Sen de tıpkı onun gibisin.

És o tal amigo.

Sen o arkadaşsın.

- És tu o Karel?

- Karel sen misin?

És escanção, afinal de contas.

Tamamen anladım. - Evet... - Hadi ama.

És péssimo com miúdas.

Kızlarla aran rezil.

E como é que és com amigos a morrer?

Arkadaşlarının ölümüyle aran nasıl peki?

És uma cascavel.

Sen bir çıngıraklı yılansın.

Justo quando acho que és um robot, não és.

Tam bir androidsin diye düşünmeye başlamışken, olmuyorsun.

Tu? És a primeira que eu vou matar.

Önce seni öldüreceğim.

- És um veterano?

- Deniz Piyade miydin?

Paige, és solicitada.

Paige, sana ihtiyaç var.

És o psicólogo.

Deli doktoru olan sensin.

Para mim não és o meu pai.

Pek de babam sayılmazdın.

És um bêbado que morreu quando eu tinha seis anos.

Ben altı yaşındayken ölen bir ayyaştın!

És um pirata, e é de um pirata que eu preciso.

Sen bir korsansın ve benim korsana ihtiyacım var.

Tu não és assim.

Bu sen değilsin.

És o miserável pobre coitado que vendeu o sangue do seu sangue.

Kendi kanından canından olanı satan sefil, zavallı adam sensin.

És um miserável.

Seni alçak herif.

Tu não és a minha filha!

Sen kızım değilsin.

- De onde és tu?

- Nerelisin sen?

Então, não és tu que vais mandar? É o Duke?

Yani artık idare sende değil, Duke'ta olacak, öyle mi?

Tu és uma luva... má.

Sen çok fena bir eldivensin.

Bem, acho que sabemos o que és.

Senin ne olduğunu biliyoruz bence.

Porque és uma sobrevivente.

Çünkü sen bir savaşçısın.

Porque és tão forte?

Neden bu kadar güçlüsün?

És bem-vinda, irmã.

Rica ederim rahibe.

Tu és tão má como Ele.

Sende en az onun kadar kötüsün.

Deus, és a irmã do Lucifer?

Siz Lucifer'in kız kardeşi misiniz?