Translate.vc / Portuguese → Turkish / Fim
Fim translate Turkish
41,458 parallel translation
Por fim, em grupo, iniciam a descida e ocupam os galhos das suas árvores favoritas.
Nihayet hep birlikte cesaretle aşağı inip en sevdikleri ağaçların dallarını dolduruyorlar.
As estradas são o fim de muitos.
Yollar birçoğunun sonu oluyor.
Mas foi apenas no fim da viagem que ele teve o seu encontro inesquecível.
Ama en unutulmaz karşılaşmasını yolculuğun sonunda yaşıyor.
No fim do corredor, à esquerda.
Koridorun sonunda hemen solda.
Deixe o programa correr até ao fim.
Programın tamamlandığından emin olun yeter.
Se te fores embora, quer vivas ou morras, será provavelmente o fim entre nós.
Eğer gidersen, yaşasan da ölsen de muhtemelen ikimizin sonu olur.
"A chave do início e do fim do mundo."
"Tüm zamanların başlangıcının anahtarı" ve "Tüm zamanların bitişinin anahtarı."
E no fim acabam a tomar a ceia juntos!
Sonra da birlikte akşam yemeği yiyorlar!
Penso que vos vai consolar saber que no fim... Athelstan escolheu o vosso Deus.
Herhalde bilmek sana teselli olur, son zamanlarında Athelstan, sizin tanrınızı seçmişti.
Afinal, com o fim da Rittenhouse, porque continuaria estas viagens?
Nihayetinde Rittenhouse ortadan kalktıktan sonra, bu kahrolası yolculukları neden yapayım ki?
Ele sabia não ter opção senão confrontá-la e, no fim de contas, as guerras travadas por Marco Aurélio contra os Germânicos eram tão desafiantes e desgastantes como qualquer inimigo bárbaro confrontado por Roma.
Ve sonunda Germenler'e karşı girilen savaşların karşılaşılan tüm düşmanlar kadar yorucu ve zor olduğu anlaşıldı.
Garanto-vos, a resistência bárbara está perto do fim e, com a ajuda do Senado, será mais célere a nossa inevitável vitória, vitória que trará maior compensação
Ama sizi temin ederim ki bunlar, barbar ayaklanmasının son çırpınışları. Ve şüphem yok ki senatonun yardımıyla kaçınılmaz zaferimiz daha çabuk gelecek. Öyle bir zafer ki onu mümkün kılanlara büyük kazanımlar sağlayacak.
Cómodo está decidido a pôr fim à guerra contra as tribos germânicas.
Commodus, Germen kabileleriyle olan savaşı bitirmeye karar vermişti.
Para Cómodo, o combate está longe do fim.
Ama Commodus için mücadelenin bitmesine daha çok vardı.
E percebe que a única forma de resolver o conflito é pondo um fim ao reinado do imperador.
Ve bu çatışmayı sonlandırmanın tek yolunun saltanatına son vermek olduğunu biliyordu.
Ele poupará a tua vida, mas o teu tempo aqui em Roma está no fim.
Canınızı bağışlayacak. Ama Roma'daki günlerinizin sonuna geldiniz.
No fim do século II, uma escassez de cereais devastou o Império Romano.
İkinci yüzyılın sonunda tahıl sıkıntısı Roma İmparatorluğunu perişan etti.
O assassínio de Cómodo marca o fim de uma era e o amanhecer de uma agitação generalizada por todo o Império.
Commodus'un suikastıyla bir cagın sonuna gelinmiş oldu. Ve bu, tüm imparatorlukta baş gösteren kargaşanın da başlangıcı oldu.
O meu quarto está pago até ao fim do mês, então posso fazer o que quiser com ele, o que inclui alugá-lo por 1 dólar por noite.
Odamın ay sonuna kadar ücreti ödendi. Yani onunla ne istersem yaparım. Bu onu gecesi bir dolara kiralamayı da kapsıyor.
Não tem fim a vista.
Yolun sonu görünmüyor.
Estamos em guerra, o fim dos tempos proverbial, e se não deixei isso claro, é porque achei que tínhamos mais tempo.
Biz savaştayız millet! Herkesin bildiği son yaklaşıyor. Size daha önce açıkça söylemediysem, bunun nedeni daha vaktimizin olduğunu düşünmemdi.
Se realmente for o fim dos tempos, precisamos de todas as opções na mesa.
Eğer gerçekten sonumuz geldiyse bütün seçenekleri göz önünde bulundurmamız gerek.
Se ainda quiser óculos, há uma feira ao fim da rua.
Hala güneş gözlüğü arıyorsan, sokağın sonunda BİM var.
la esperar pelo fim do intervalo.
Devre arasından sonraya kadar bekleyecektim.
No fim da maratona de seis anos, tinha roubado um valor estimado de 1,4 mil milhões de dólares em arte.
Altı senenin sonunda 1,4 milyar dolar değerinde olduğu tahmin edilen sanat eseri çaldı.
Escusado será dizer que, por fim, a sorte dele acabou.
Ama söylememize gerek yok, en sonunda şansı tükendi.
Temos autoridade para pôr fim a esta experiência.
Bu deneyin ödeneğini kesebiliriz.
Por favor, Will põe fim a isto.
Lütfen Will bunu durdurmalısın.
No fim, seremos todos julgados pela coragem dos nossos corações.
Neticede, hepimiz yüreklerimizdeki cesaretle yargılanacağız.
Naquela altura, pensei que fosse o fim do mundo.
O zamanlar dünyanın sonu geldi sanmıştım.
- A hora do fim da linha.
- Yolun sonu zamanı.
Fim da linha.
Yolun sonunda.
Sabes, és o melhor amigo que alguém podia ter no fim do mundo.
Sen dünyanın sonunda birinin sahip olabileceği en iyi arkadaş olmak üzeresin.
Vamos esperar que não seja o fim.
Umalım da tamamen sonu gelmiş olmasın o zaman.
Se é de amor que precisamos... devemos estar dispostos a ir até ao fim do mundo para o encontrarmos.
İhtiyacın olan aşksa onun için dünyanın sonuna gitmen gerekse, gitmelisin.
Bem, eles trouxeram o técnico Vicente Feola para este fim.
Sırf bu sebeple Vicente Feola'yı takımın başına getirdiler.
Na semana passada, vimos o capitão alemão a ilustre carreira de Fritz Walter chegou ao fim.
Geçtiğimiz hafta Batı Almanya kaptanı Fritz Walter'ın büyüleyici kariyerinin
Se isto se tornar público, é o fim da vossa unidade.
Bu duyulursa birliğiniz tarih olur.
Mas, no fim de contas, vai-se resumir ao quanto ele se quer salvar.
Ama nihayetinde durum kendini ne kadar kurtarmak istediğine kalacak.
Ouve, o que dizes se nós os quatro formos para a cabana no fim de semana?
Hey, dinle. Bu hafta sonu dördümüzün kulübeye gitmemize ne dersin? Hafta sonunu orada geçirebiliriz.
Isto passa bem sem nós durante um fim de semana.
Burası bizsiz bir hafta sonu idare eder.
Francamente, parece melhor do que o baile do fim de curso, querido.
Açıkçası yine de son sınıf balosundan daha iyiymiş tatlım.
O baile de fim de curso é um espectáculo de horror.
Son sınıf balosu tam bir kabustur.
O meu baile de fim de curso é esta noite.
Son sınıf balom bu gece.
Vais ver o pai no fim de semana que vem.
Babanı gelecek haftasonu görebileceksin.
No fim, foi posta aqui.
Ölürken buradaydı.
Já agora, a minha mãe vai estar fora este fim de semana e vou dar uma festa de arromba hoje.
Bu arada annem bu gece kasabadan çıkıyor. Ben de bu gece büyük bir parti vereceğim.
E eu pensei que era o meu fim.
Sonumun geldiğini sanmıştım.
Costumo vir ao fim do dia para lavar a loiça, depois de todos saírem.
Genelde geç vakit gelirim. Bulaşıkları filan yıkarım. Evde kimse yokken.
- Vamos por um fim nisto.
- Buna bir son verelim.
O fim da linha.
Yolun sonu.