Translate.vc / Portuguese → Turkish / Fotografia
Fotografia translate Turkish
10,077 parallel translation
Mas vamos olhar para a fotografia maios, sim?
Ama olayın bütününe bakalım.
Você é que tirou a fotografia. Diga-me.
- Resmi sen çektin sen söyle.
O quê? Ajuda-nos, e faremos o que pudermos para ter a tua fotografia em todos os jornais, mas com um título novo.
- Bize yardımcı ol, seni gazeteye çıkarmak için elimizden geleni yaparız ama yeni bir başlıkla.
Quero a fotografia do Mark para tentar encontrar algo.
Mark'ın Skype resmini yolla bana, belki bir şeyler buluruz.
Uma fotografia.
- Fotoğraf.
- Posso tirar-lhe uma fotografia?
- Sizinle fotoğraf çekinebilir miyiz?
Esta é a minha fotografia preferida do Louis e eu.
Louis'le en sevdiğimiz fotoğrafım bu.
Encontramo-lo com o homem que acabei de lhe mostrar a fotografia.
Az önce fotoğrafını gösterdiğimiz adamın üzerinde bulduk.
Quando eu vi a tua fotografia no jornal, não acreditei.
Resmini gazetede gördüğümde gözlerime inanamadım.
Quando eu vi a tua fotografia no jornal, foi um sinal para mim que devemos compartilhar este milagre com o mundo.
Gazetede resmini gördüğümde bu mucizeyi dünyayla paylaşmamız için bir işaret olduğunu anladım.
E julgando pela deterioração da imagem nesta fotografia, diria que essa foi tirada, de facto, nos anos 70.
Şekildeki bozukluğa bakılırsa gerçekten yetmişlerde çekilmiş derim.
Pare. Vai destruir essa fotografia.
Mahvedeceksiniz fotoğrafı.
A fotografia que acabou de destruir, tirei-a semanas antes dela ser diagnosticada.
Az önce mahvettiğiniz fotoğrafı teşhisinden birkaç hafta önce çekmiştim.
E, na minha euforia, tirei-lhe uma fotografia, porque me queria lembrar daquele momento o resto da vida.
O anki heyecanla, o anı hayatım boyunca hatırlamak istediğimden bir fotoğrafını çektim.
A única fotografia que tenho da minha mãe.
Annemin bendeki tek fotoğrafı.
- Tem uma fotografia recente?
- Yakın zamandan fotoğrafı var mı?
Se uma fotografia vale por mil palavras... talvez ele nos possa dar algumas.
Bir resim binlerce kelimeye değerse bu adam bize birkaç tane bulabilir.
Mas, se compararmos a configuração actual com esta fotografia, - poderemos ter sorte.
Şu anki görüntüyü bu fotoğrafla karşılaştırırsak şanslı olabiliriz.
Então, tirei-lhe uma fotografia e "postei-a" na Internet.
Ben de fotoğrafını çekip internette paylaştım.
Vi a fotografia no seu telemóvel.
Telefonunda fotoğraflarını gördüm.
O perfil e a fotografia aparecerão no seu écran, neste momento.
Dosyası ve fotoğrafı ekranınıza geliyor şimdi.
É mentira, só tenho 5 dólares para pornografia, digo, fotografia.
Yalan söyledim. Yalnızca beş dolarım var ve porno... Mısır alacağım.
É dinheiro para fotografia.
Parayla mısır alacağım.
Foste tu que me enviaste a fotografia, não foste?
Bana sen mesaj atıyordun, değil mi?
Fazes alguma ideia daquilo que eu pensei quando vi esta fotografia?
Bu fotoğrafı gördüğümde ne düşündüğüm hakkında hiç fikrin var mı?
Quem é que te deu a fotografia, Kurt?
Fotoğrafı sana kim verdi, Kurt?
Os sete membros da "Ar Rissalah" não reconheceram a fotografia do Sheikh Hakam.
Ar Rissalah'ın yedi üyesi Şeyh Hakam'ın fotoğrafını teyit etmedi.
Para enviar a fotografia do Hakam.
- Onlara Hakam'ın fotoğrafını vermek için.
Podes tirar a nossa fotografia?
Fotoğrafımızı çekebilir misin?
Consegui rastrear esta fotografia até si.
Bu fotoğrafın izini size kadar sürmeyi başardım.
Os proprietários tiraram esta fotografia antes de serem roubados.
Sahibi çalınmadan önce çekmiş bunu.
Porque não te concentras na fotografia, Júlio?
Al, neden fotoğrafa odaklanmıyorsun, Julio?
Podes ficar com a fotografia.
Fotoğraf sende kalsın.
Logo depois de eu tirar esta fotografia, ela foi picada por uma abelha
Hayır. Bu fotoğrafı çektikten hemen sonra bir arı onu ayağından soktu.
Um delegado do departamento de Seattle estava a ver uns jornais locais do oeste da Divisória Continental e viu alguém parecido contigo, numa fotografia ilustrativa de uma notícia de uma feira de abóboras.
Seattle ofisindeki yeni yetme şeriflerden biri kıtasal bölünmenin batısındaki yerel gazeteleri tarıyormuş. Bir gazetede çıkan balkabağı hasadı resminde arka planda sana benzeyen birini görmüş.
E todos os agentes num raio de 160 km têm uma fotografia do Walker e do Choo-Choo.
Ayrıca, 160 kilometre içindeki her polise Walker ve ÇuÇu'nun resmi gitti.
- Têm uma fotografia?
Gösterebileceğiniz bir fotoğraf var mı? - Hayır.
Esta é uma fotografia da época.
Bu da vaktinde çekilen bir polis fotoğrafı.
Temos uma fotografia de uma batata encarnada e esta frase.
Kızmızı bir patatesin resmi belirir, ve slogan : "Tadı... tadı budur."
Olha para a fotografia.
Fotografa bak.
Enviei uma fotografia para ti.
- Evet. Dinle, sana bir fotoğraf yolladım.
Acho que ficamos bem na fotografia se ajudarmos este tipo.
Bence bu adam yardım etmeyi denemek, iyi bir şey.
Se alguém no meu estado psíquico dissesse-me isso, e houvesse uma fotografia desse tipo no ginásio no dia seguinte, não havia dúvida.
Psişik stajyerliğimdeki biri bana biri bunu söyleseydi ve ertesi gün bana adamın spor salonundaki halini gösterseydi, şüphe duymazdım.
Tire aqui a sua fotografia, atrás da parede.
Burada, duvarın arkasında fotoğrafınızı çektirin.
Queremos uma fotografia.
Bir fotoğraf çektirebiliriz.
Tiramos uma fotografia sua no palanque sem olhar para ninguém.
Podyumda kimseyle yüzyüze olmadığın bir foto çekeceğiz.
É uma óptima fotografia.
Güzel fotoğraf.
Havia uma fotografia do Mapplethorpe na parede? - Perto do ladrão?
Hırsızın yakınlarında bir yerde, duvarda Mapplethorpe gravürü mü vardı?
Tirei uma fotografia da pila.
Aletimin fotografını çektim.
Foi a única fotografia que consegui recuperar.
Kurtarabildiğim tek fotoğraf.
- Dê-me a fotografia.
O fotoğrafı bana verin.