Translate.vc / Portuguese → Turkish / Garden
Garden translate Turkish
678 parallel translation
As peças mais populares do Teatro Pleasure Garden são encenadas pelo Sr. Hamilton.
Oldukça revaçta olan Zevk Bahçesi Tiyatrosu'nun revüleri bay Hamilton tarafından sahnelenmektedir. ... George Snell
Ainda a trabalhar no Pleasure Garden, Patsy vive apenas para uma coisa... a primeira carta do seu marido.
Halen Zevk Bahçesinde çalışan Patsy artık tek bir şey için yaşıyordu... kocasından ilk mektup.
O título completo, por favor.
- Tam adı lütfen. - "Nights in the Garden..."
- Usou isto em "Romeu e Julieta"... numa performance no Covent Garden.
- Bu eldiveni Romeo ve Jülyet'te giymişti... Covent Garden'daki özel bir gecede.
Alice Alquist deu-me há anos no Covent Garden.
Alice Alquist bana bunu yıllar önce Covent Garden'da vermişti.
Isso ia lembrá-la do prémio que ganhámos a dançar.
Garden Dans Maratonu'nda kazandığımız ilk kupaya benzetirdi bunu.
Um exemplar da "Amateur Garden", por favor.
- Bir kopya Amatör Bahçecilik Dergisi, lütfen.
E fui ao mercado de Convent Garden comprá-la.
- Bu yüzden Covent Garden'a gitmiştim.
Pois é. Então tome o seu pequeno-almoço e vá ao Covent Garden.
Biraz kahvaltı et ve Covent Garden'a * gel.
A ópera dele foi aceite no Covent Garden.
Yazdığı opera, Covent Garden'da kabul edildi.
Falo do Real Opera House Covent Garden, Londres.
Şu an Londra, Covent Garden'daki Kraliyet Opera Salonu'ndan konuşuyorum.
Ou os casamentos são no seio da família... ou no Madison Square Garden.
Düğünler ya aile bireyleri ile sınırlı olur ya da Madison Square Garden'da düzenlenir. - İçkimi henüz hazırlamadın mı?
Nada de Lindy's. Nada de Madison Square Garden. Nada de Yogi Berra.
Ne bir Lindy's, ne bir Madison Square Garden ne de bir Yogi Berra var.
Teremos tudo pronto á sua espera em Madison Square Garden.
Madison Meydanında senin için her şeyi hazır edeceğiz.
Se houvesse um combate no Madison Square Garden, ele não aparecia.
Garden'da dövüş olsaydı ortaya çıkmazdı.
Pensei que íamos ao Garden.
Hani Madison'a gidecektik?
Lembras-te daquela noite no Garden?
Madison'daki o geceyi hatırlasana.
Leve-me ao Garden.
Beni Madison'a götür.
Assobiam pelo jardim
Whisper through the garden
Certa noite, saía eu da minha firma quando um conhecido, com escritório no mesmo prédio, mencionou ter-me visto no Garden, na noite anterior, no combate de boxe.
Bir akşam ofisten çıkıyordum. Benimle aynı binada ofisi olan bir tanıdık, beni bir önceki gece, Garden'da dövüşlerde gördüğünü söyledi.
Na altura, não dei grande importância ao caso, mas não estivera no Garden, na noite anterior.
O zaman, bunun önemli olduğunu düşünmemiştim. Ama bir önceki gece Garden'da değildim.
Viu esse homem tão notável no Covent Garden, Raymond?
Sen hiç Covent Garden'daki muhteşem adamı gördün mü, Raymond?
Há muitos homens notáveis por lá.
Covent Garden'da bir çok muhteşem adam var.
Vocês costumam ir ao Madison Square Garden?
Hiç basket maçına gittiniz mi?
"na Rua Mortimer, às 10, esta noite"
" Winter Green Garden'daki oyunumdan sonra
Nada oficial, muito simples, tipo garden party.
Sadece bir iki arkadaş çağırsak... Öyle abartılı bir şey değil de basit bir bahçe partisi.
No teatro Winter Garden em Nova Iorque..
New York Winter Garden Tiyatrosu.
Propostas de Inglaterra, do Japão, da Austrália...
Teklifler... İngiltere, Japonya, Avustralya, Madison Square Garden...
Estou num quarto de hotel, frente ao Madison Garden.
Ben bir otel odasındayım... Garden'ın karşısında.
É no alto, debaixo do telhado, do lado da Oitava Avenida do Garden.
Çatının altında, salonun Sekizinci cadde tarafında.
O Garden está a encher-se.
Salon dolup taşıyor.
A Sociedade de Culinária e Jardinagem parece celebrar sua reunião semanal.
High Sierra Crochet ve Garden Society haftalık toplantılarını yapıyorlar gibi.
Éramos superiores a isso em Convent Garden.
Covent Garden'da biz bunları yapmazdık.
Vou ter de me comportar por causa desta... coisa que criei de folhas de couve pisada em Covent Garden?
Covent Garden'ın sefil çamurundan... yarattığım bu şey için bayramlık tavrımı mı takınacağım yani?
E ir pra mamãe à Garden City. E almoçar com a Susan...
Garden City'den annemin siparişlerini alacağım, Susan'la da yemek...
Notícias da Associated Press, da NBC e da Garden City Telegram.
Associated Press, NBC ve Garden City Telegram'dan haberler.
A Garden City vendeu 3.273 cabeças de gado no leilão de ontem.
Garden City Satış Bürosu, dünkü mezatta 3273 sığır olduğunu belirtti.
Dewey, morador de Garden City, està a cargo da investigação.
Garden City'de yaşayan Bay Dewey, bu vakada görevlendirilmişti.
Desde a noite de terror, hà 2 dias, poucos saem às ruas de noite.
İki gün önceki dehşet gecesinden beri... karanlık çöktükten sonra Garden City'nin sokaklarında pek insan kalmıyor.
Nesse caso, estarei em Garden City hoje com a fita.
Öyle olursa bu gece bantları alıp Garden City'ye gelirim.
Visitem "Autos Mike Vernon", Avenida Valley 13631 repito, Avenida Valley 13631, no Garden Grove.
Garden Grove'daki 13631, Valley Bulvarı'nda bulunan Mike Vernon Motors'u ziyaret edin.
Eu venho de uma família muito grande e o jantar parecia uma arena.
- Çok kalabalık bir aileden geldim ve akşam yemeğinde, Evet, biliyorsunuz, Madison Square Garden gibiydi
Ia a passar por Covent Garden...
Covent Garden'dan geçiyordum...
- Tanner, por acaso não foi você que viu o meu marido a comprar bilhetes em Covent Garden e foi dizer a Sir Roger?
Geçen gün kocamın Covent Garden'a bilet aldığını ve ondan Sir Roger'a bahsettiğini fark eden kişi sen miydin, Tanner?
Isto é Covent Garden, não o jardim do amor.
Burası Covent Garden, aşk bahçesi değil.
O gerente do Globe, em Covent Garden.
Covent Garden'daki, Globe Pub'ın işletmecisiyim.
Era o Forsythe, o gerente do Globe.
Arayan Forsythe'dı. Covent Garden'daki Globe Pub'ın işletmecisi.
Covent Garden, Londres, WC2.
"Covent Garden, Londra, WC2."
Por Deus, eu o peguei.
Madison Square Garden'a çıktığımızda... bana o düştü.
Não sentirão a sua falta no Covent Garden, esta noite?
Sizi Covent Garden'da özlememişler midir?
E quando chegámos ao Madison Square Garden...
Ve şu işe bak...