English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Gl

Gl translate Turkish

5,660 parallel translation
Passa-se qualquer coisa. Mesmo chorando ela às vezes, gostamos um do outro...
Çünkü, sonuçta birşeyler oldu.Arada sırada... çığlıklar atsa da ondan hoşlanıyorum.
Só durou 47 minutos e tu gritavas.
Alt tarafı 47 dakika sürdü ve sen çığlık attın.
Morriam a gritar.
Çığlık atarak öldüler.
Estamos a responder a uma queixa de possível arrombamento e também de uma gritaria estridente.
Biz muhtemel bir zorla içeri girme ve oldukça fazla çığlık sesi ihbarı için gelmiştik.
Aprendi a ignorá-lo, como um corvo ou um soprador de folhas.
Onu, bir çığlık ya da yaprak üfleyici gibi kafamdan atmayı öğrendim.
Eu vou gritar.
Çığlık atacağım.
São as vozes que gritam no deserto.
Bizim sesimiz onlar, ve onlar, çöllerde çığlık atıyorlar.
E ele gritava.
O da sadece çığlık atıyordu.
Quero ouvir-te gritar.
Çığlığını duymak istiyorum.
- De noite gritam, à noite cantam.
Geceleri çığlık atarlar, gündüzleri şarkı söylerler.
Era como um grito.
Bir çığlık gibi.
- Ela gritou?
- O çığlık miydi? - Dur.
Ela ficava sentada de olhos abertos, totalmente abertos, a gritar...
O sadece oturuyor olurdum, açık gözleri ile gibi tamamen açık çığlık, ve...
Eu ouvi-o gritar.
Çığlığını duydum.
Queremos ouvir-te a gritar.
Biz çığlık attığını görmek istiyoruz.
Não é o grito que te dá poder.
Sana güç veren çığlık değil.
Tudo o que o grito faz é ajudar a reduzir os ruidos, permitindo que ouças aquilo que precisas mesmo de ouvir.
Tüm o çığlıklar, ihtiyacın olan şeyi seslerin arasından çekip duymana yardımcı oluyor.
Seus gritos podiam ser ouvidos por toda Eichen House, ecoando por todos os quartos, por cada corredor.
Çığlıkları Eichen Evi'nin her tarafından duyulabiliyordu. Her odasında, her koridorunda yankılanıyordu.
Belo grito de guerra.
- Bu oldukça coşkulu bir savaş çığlıydı.
Uns minutos depois começámos a ouvir gritos e eu entrei lá à força.
Birkaç dakika sonra çığlıklar duyduk. Ben de içeri daldım.
É uma busca discreta pelo Screaming Death, sem, fazer ondas?
Ölüm Çığlığını arıyoruz? Dikkat çekmeyecektik?
Acho interessante teres-me escolhido para ser a tua dupla na patrulha do Screaming Death.
Ben sadece Ölüm Çığlığını arama görevinde ortağın olarak beni seçmeni ilginç buldum.
Todas as semanas enfrentamos Berserkers, exilados, Screaming Death ´ s.
Her hafta vahşi savaşçılarla Serserilerle, Ölüm çığlıklarıyla yüzleşiyoruz.
Toda aquela gritaria.
Bütün o bağırmalar ve çığlıklar.
Ela lutou mesmo até ao fim, mas nunca gritou.
Sonuna kadar mücadele etti ama hiç çığlık atmadı.
Podemos gritar que ninguém ouve.
Çığlık bile atabilirsin, kimse duyamaz.
Um acordo no meio da noite, num sítio sinistro e deserto onde ninguém nos pode ouvir gritar por socorro.
Gece yarısı, çığlıklarımızın duyulmayacağı ıssız ve ürkütücü bir yerdeki ticari işlem.
- Ouvi os gritos da pobre Kitty.
Zavallının çığlıklarını duydum.
Ataque de Screaming Death!
Ölüm Çığlığı saldırısı!
- É por causa do Screaming Death.
- Bu Ölüm Çığlığı için.
Quando me disseste que estava a acontecer, um ataque de um Screaming Death, pensei que não ias realmente tentar destruir a aldeia toda!
Bana bir Ölüm Çığlığı saldırısı tatbikatı yapacağınızı söylediğiniz zaman aslında tüm köyü yok edeceğinizi düşünmemiştim!
- Senhora Kenna, não estou certo de...
Kraliçe zevkten çığlık atıyordu.
Não exagerais. Os guardas estão lá fora se quiserdes gritar. Entretanto, não há ninguém para vos ver nua, exceto eu.
çığlık atmak istersen, korumalar kapının önündeler bu arada, herşeye rağmen seni benden başka görmek isteyen kimse de yok.
Quando lhe disse que o tinha prendido, e que nem ela, nem as crianças o voltariam a ver, ela gritou e partiu espelhos. E amaldiçoou-o. E invocou o diabo.
Ona seni esir aldığımı söylediğimde ve ne çocukları ne de onun bir daha seni asla göremeyeceklerini söylediğimde küfür etti, çığlık attı, aynaları yumrukladı seni lanetledi ve şeytanı çağırdı.
O seu filho gritou.
Oğlun çığlık attı.
Gritou e gritou até chegar lá a baixo.
Düşene kadar sürekli çığlık attı.
Ouvi-o a gritar, enquanto voava pelos céus.
Onun gökyüzüne doğru çığlıklarını duydum.
Vou se gritares ou berrares quando te soltar.
Bıraktığımda çığlık atar veya bağırırsan.
Não gritem.
- Çığlık atmayın.
Mas por favor, não confundas isto com um acto de bondade ou um convite para gritar, porque se o fizeres, estes homens vão mesmo matar-me.
Ama sakın bunu bir nezaket gösterisi veya çığlık atmaya bir davetiye sanma. Çünkü öyle yaparsan bu adamlar beni kesinlikle öldürür.
Se a deixar ir, ele vai gritar, meu.
Shh-shh-shh-shh. Bırakırsam çığlık atıcak, Dostum.
Conseguia ouvir os gritos.
Çığlıkları duyabiliyordum.
Uns gritavam. Uns choravam. Uns imploravam demência.
Bazıları çığlık atıyor, bazıları ağlıyor, bazıları da merhamet diliyordu.
Porque os gritos dele podiam assustar os meus homens.
Çünkü öyle bir tiz ile çığlık atıyorlar ki duysan ödün bokuna karışır.
Sempre a mexer-se durante o sono, aos gritos.
Kendinden geçerdi, çığlık atardı.
Só me apetece gritar.
Çığlık atmak istiyorum.
e isso inclui o nosso amigo, Screaming Death.
Umarım buna arkadaşımız Ölüm Çığlığı da dahildir.
Está na hora da tua melodia atingir um crescendo ensurdecedor.
Sözlerinin titreyen bir çığlığa ulaşma vakti geldi de geçti.
Screaming Death!
Ölüm Çığlığı!
O Screaming!
Ölüm Çığlığı!
O Screaming Death... Vimo-lo.
Ölüm Çığlığı... onu gördük.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]