English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Hayat

Hayat translate Turkish

152,348 parallel translation
Ajudaste a salvar a minha vida.
Hayatımı kurtarmama yadım ettin.
Ele contou-me do acidente. Ele caiu, você carregou-o às costas, partilhou o seu oxigénio, salvou-lhe a vida.
Nasıl düştüğünü, babanı sırtında nasıl taşıdığını havanı paylaşıp hayatını kurtardığını!
Jules-Pierre pode ser um titã do sistema, mas a sua vida e memórias estão ancoradas àquela rocha.
Jules-Pierre sistemin titan olabilir, Ama hayatını, anılarını o kayaya bağladı.
E posso dar a mesma ordem de terminar a sua vida, aí onde você respira, nas mesmas coordenadas para onde enviei esta mensagem.
Ve aynı emri verebilirim Nefes aldığınız hayatı sona erdirmek Aynı koordinatlarda bu mesajı gönderiyorum.
Todos nós sabíamos, estávamos certos, desde o dia em que nascemos, que a nossa vida é difícil.
Her biriniz biliyordunuz, sen eminsin, Doğduğun gün hayatımız zor.
E fui para a cidade num período particular da minha vida.
Hayatımın belli bir döneminde şehre gittim.
Sempre fui homem de bares.
Hayatım boyunca pub'ları sevdim.
É a coisa mais feliz da minha vida.
Hayatımın en mutluluk verici şeyi.
Mas a minha vida, neste momento, sinto que estou a caminho de me tornar um adulto.
Ama şu anda hayatımda yetişkin olma yolunda olduğumu hissediyorum.
Aqui, a vida é mais tranquila.
Burada hayat sakin bir şekilde akar.
Estabeleci-me quando vim para cá.
Buraya gelince kendi hayatımı kurdum.
Organizei a minha vida.
Hayatımı düzene soktum.
Ou que podia continuar o meu ofício aqui.
Veya mesleğime, hayatıma burada devam edebileceğim aklıma gelmemişti.
No meu caso, se voltar para o meu país, oxalá que todos voltem, todos os sírios voltarão e serão novamente felizes.
Benim durumumda, ülkeme dönecek olursam inşallah herkes, her Suriyeli evine dönecek ve yeniden mutlu bir hayat sürecek.
Quero ser feliz, com a minha família e abrir o meu próprio restaurante e organizar-me.
Ailemle birlikte mutlu olmak istiyorum. Kendi lokantamı açıp hayatımı düzene sokmak istiyorum.
É um trabalho difícil e uma vida mais difícil ainda.
Zor bir iş, daha zorlu bir hayat.
Sinto que Deus tem um papel nas nossas vidas e acho que achou que eu era melhor nisto do que ser médico, foi isso.
Bence Tanrı'nın hayatımızda bir rolü var ve sanırım doktorluktansa bu konuda daha iyi olacağımı düşündü ve işte buradayım.
Todos percebem o churrasco, todos sentem que faz parte das suas vidas.
Barbeküyü herkes anlar, herkes barbekünün hayatının bir parçası olduğunu hisseder.
É o quão integral é para a vida dos texanos.
Teksaslıların hayatının ortak noktasıdır.
Continuem e façam dos vossos filhos o motor da vossa vida.
Yolunuza devam edin ve çocuklarınızı hayatınızın itici gücü yapın.
É o sopro da vida
Hayat nefesidir
A vida é curta demais para não nos picarmos.
Hayat bunu yapmamak için fazla kısa.
Eu construí uma vida aqui.
Hayatım burada.
A boa notícia é que salvei a vida de um homem.
İyi haber, bir adamın hayatını kurtardım.
Posso sair da mesa? - Eu também? - Sim.
Evlat onu neden hayatında tutman gerektiğini biliyorsun değil mi?
Participação dos lucros e pagamento de 1 % em caso de venda.
Onlar sırf canları istiyor diye hepimizin hayatını mahvedebilecek kaos temsilcileri.
Estamos conversados? Preciso de mais uma coisa.
Hampton'da bir malikanede senin de dahilindeki kararların onların hayatını nasıl kontrolden çıkaracağını biliyorsun.
Gostava que os meus tipos tivessem a sua iniciativa.
Müvekkilin de, sen de hayatımdan siktir olup çıkın.
Se é assim que vê os banqueiros, então deve reconhecer quando uma testemunha tem um ódio pessoal por um réu e concede-lhe a imparcialidade que ele merece?
Çok hızlı bir hayatım var. Beni yavaşlatacak ya da bağımlı hale getirecek ilişkilerden uzak dururum. Biliyorum.
Não voltas a dizer isso...
Hayatım üstüne bahse girerim, bunu bir daha söylemeyeceksin.
Um porco, um cão, qualquer animal bem treinado faz a tarefa, passa a vida inteira a deambular, a snifar o mais leve aroma.
Domuz, köpek veya burnu keskin ve iyi eğitimli herhangi bir hayvan bu görevi alıp, hayatını en soluk kokuyu bulmak için karanlıkta dolanıp durarak geçiriyor.
Foi assim que cresci e é assim que ainda vivo hoje.
Küçükken bu sayede hayatta kaldım ve hayatımı hâlâ böyle yaşıyorum.
Linda palavra para lixar a vida de 180 mil.
180 bin insanın hayatını sömürmek için ne güzel bir tabir.
Tenho esperado por isto a vida toda.
Hayatım boyunca bunu bekledim ben.
Passo metade da minha vida a proteger a imagem, a merda da imagem de tudo, desde festas a opções de venda.
Hayatımın yarısı arkamı kollamak ve izlenim yaratmak oldu. Partilerden satım opsiyonlarına kadar her şeyde izlenimlere dikkat ediyorum.
- Com a minha vida.
- Hayatım pahasına.
- Não é só isso.
Hayatına devam et.
Nunca pensei em viver esta vida...
Böyle bir hayat yaşamayı düşüneceğimi düşünmemiştim.
Não. A moral da história é "só tens uma vida, não deixes nada por fazer".
Hayır, hikayenin mesajı sadece tek bir hayatın olduğu.
Esta OPI pode ser o início de um ganho inesperado de mil milhões de dólares e pode mudar a vida dele.
Bu halka arz milyar dolarlık bir para akışının başlangıcı olabilir. - Onun hayatını değiştirir bu.
Não é exagero dizer que Bobby Axelrod me deu a minha vida. Ou me deixou mantê-la.
Bobby Axelrod'un bana hayatımı veren ya da kaybetmememi sağlayan adam olduğunu söylemek abartı olmaz.
É do que a vida é feita.
Hayatın kendisidir.
Por isso, obrigado pela minha vida.
Hayatım için teşekkürler.
- Posso evitar-lhe muitos pesadelos.
Çünkü Axe Capital'da çalışıyorsun ve hayatının kabusa dönüşmesini engelleyebilecek tek kişi benim.
Não deve ser surpresa, esta vida atrai pessoas brilhantes.
Bu hayat tarzının zeki insanların ilgisini çekmesi sizi şaşırtmamalı.
Talvez deva tirá-la das nossas vidas.
Belki de onu hayatımızdan silip atmalıyım.
Continuo chateada por roubarem a história da minha vida em "Um Sonho de Mulher".
"Özel Bir Kadın" da hayatımın hikayesini çaldığı için hala kızgınım ona.
Pessoas más, pessoas muito más, que destroem aquilo que nos dá vida.
Kötü insanlar, kötü, kötü insanlar bize hayat veren şeylere zarar veriyorlar.
- Sim, quem é? - Crocodilo. - Crocodilo quem?
Evlilik hayatında bocalarken etkili bir aday olamazsın.
Pendleton, Krakow, o raio dos russos com o iate cheio de prostitutas a 400 metros do iate da família, as oportunidades que eu tive e nunca hesitei sequer uma vez em 15 anos.
Pendleton? Krakow? Aile yatlarının 500 metre uzağında hayat kadını yatı olan Ruslar.
Mas não recebo mérito por isso, pela vida que construí, pelo homem que sou.
15 yıldır bir kez bile sendelemedim! Bunun bir anlamı yok mu? İnşa ettiğim hayatın bir anlamı yok mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]