Translate.vc / Portuguese → Turkish / Hediye
Hediye translate Turkish
10,382 parallel translation
Um presente do Barão Rojas, Baronesa.
- Baron Rojas'tan bir hediye Barones.
- Não sequer temos lista de presentes. - Claro. Tudo bem.
Hediye falan da yok tabii ki.
- Existe uma lista de presentes?
Hediye getiriyor muyuz?
Não há presentes.
- Hediye yok.
Como conseguiste o contrato, deves ser tu a ligar ao Vernon.
Gayet açık. Anlaşmayı hallettiğine göre bunu vernon'a hediye edecek kişi sen olmalısın.
Alguns vêem dos leilões da Polícia, outros são presentes dos assassinos presos.
Kimisi polisin açık artırmasından diğerleri hapsolmuş katillerden hediye olarak.
Imagino que isso seja um presente do teu admirador, o Will.
Sanırım bu, hayranın Will'den bir hediye.
Trouxe-vos presentes, quadros originais do Holt.
Birkaç hediye vermek istiyorum, orijinal Raymond Holt çizimleri.
Vens com presentes?
Hediye getirdin mi?
Aparentemente, o Hef continua a não ter problemas em enviar presentes muito apreciados.
Belli ki, arsız ve aşırı memnun edecek hediye göndermekte Hef'in üstüne yok.
Então eu... pedi ao meu médico que me inseminasse em segredo usando... o que restava do esperma do Bill, e... e como uma dádiva de Deus, resultou.
Sonra gizlice doktoruma gidip Bill'in arta kalan spermlerini kendime enjekte ettirdim. Adeta cennetten gelen bir hediye gibiydi, işe yaradı.
Tu pareces ter... um interesse especial por este material.
Anlaşılan bu materyal senin için bir hediye olmuş.
Os nossos ancestrais karipulakena receberam dos deuses.
Karipulakena atalarımızın tanrılardan aldıkları bir hediye.
É um presente?
Bu bir hediye mi?
Um presente do Capitão Irving.
Kaptan Irving'den bir hediye.
Então ele está a usar o dinheiro da Alison para lhe comprar presentes?
Alison'a hediye almak için Alison'ın parasını mı kullanıyor?
Isto era para ti.
Bu hediye sanaydı.
Um presente para os nossos amigos.
Yeni dostlarımıza hediye olsun.
Aprendi há muito tempo a não aceitar nada de graça de um cigano.
Uzun zaman önce bir çingeneden hediye kabul etmemeyi öğrendim.
Um presente para ti.
Senin için bir hediye.
- O relógio que eu lhe dei há uns dias.
- Birkaç gün önce... -... ona hediye ettiğim saat.
Sim, o Roman mandou-as de prenda.
Evet. Roman hediye olarak göndermişti onları.
Acho que ainda tenho uns quantos chupa-chupas comestíveis que foram uma prenda do ano passado.
Bir sene önce hediye edilen ıvır zıvırdan birkaç tane yenilebilir lolipop olacaktı.
- Seria de nós os dois.
- İkimizden bir hediye olur.
É um presente de um amigo para outro.
Bir arkadaştan diğerine bir hediye.
Não é uma prenda.
Bu bir hediye değil.
- Guarda-o, é um presente.
Sende kalsın. Hediye.
Trouxemos um presente.
Size bir hediye getirdik.
Ele dava presentes no aniversário dele.
Doğum günlerinde o bize hediye verirdi.
Trouxemos-lhe um presente.
- Sana hediye getirdik.
Estão todos a converter dinheiro vivo em cartões de presentes e ordens ao portador.
Hediye kartlarıyla nakit parayı değiştirip doğu kıyısına gönderen adamlarımız var.
Não vim cá para discutir, vim dar-te um presente.
Buraya tartismaya gelmedim. Sana bir hediye vermeye geldim.
Fica com o presente.
Hediye sende kalsin.
- É um presente para vós.
Onu size bir hediye olarak getirdim.
Mas não foi um presente.
Ama bu bir hediye değildi.
É um último presente.
Son bir hediye.
E olha o presente que o avô te trouxe.
Bak büyükbaban sana bir hediye getirmiş.
Bem, o que nós temos é uma bênção maravilhosa.
Bu elimizdekinin güzel bir hediye olduğu.
Bem, Kris, a tua novidade é uma bênção para nós.
Verdiğin haber bizim için bir hediye, Kris.
- Tu tens um dom, não é?
Bu bir hediye, öyle mi?
Foi doada ao centro, portanto ninguém vai dar pela falta dela.
Merkeze hediye edilmişti, kimse anlamaz yani.
Parece que o teu novo namorado, Trevor, deixou-nos um presente.
Yeni erkek arkadaşın Trevor bize hediye bırakmış.
Apanhaste a maldição do Demónio e transformaste-a num dom.
Eğer şeytan o lanet aldı Eğer a hediye çevirdi.
Não te preocupes, há mais de uma maneira de receber o dom.
- Merak etme, hediye almak için birden fazla yolu var.
Fiquei a saber pela revista que não só andas a sair como uma Grayson, como também aceitas presentes dela?
Bir Grayson ile görüştüğünü magazinden öğrendiğim yetmiyormuş gibi, bir de ondan hediye mi kabul ediyorsun?
Dou-te isto como prémio de assinatura.
Ben de bunu hediye olarak sana vereyim.
- É um presente.
- Hediye aldım.
Foi um presente do Presidente.
Başkandan bir hediye.
Uma vez partiu um braço a embrulhar presentes.
Bir kere hediye paketlerken kolunu kırmıştı.
E talvez um dia a vida também me dê uma linda bênção.
Senin gibi. Belki bir gün hayat bana da güzel bir hediye verir.
Estava em nome do centro comunitário.
Merkeze hediye edilmişti.