Translate.vc / Portuguese → Turkish / Heineken
Heineken translate Turkish
135 parallel translation
Só que vai ser com umas garrafas de Heineken.
Ama bir şişe Heineken eşliğinde.
- O que é uma Heineken?
- Heineken ne?
- Yeah, Heineken.
- Evet, Heineken.
"Heineken", "Michelob" e "Dos Equis".
- Hayır. Heineken, Michelob ya da Dos Equis.
Heineken, Michelob, Molson's, Beck's, Bud, Coors, Miller, Miller Lite,
Heineken, Michelob, Molson's, Beck's, Bud, Coors, Mil
Caramba, adoro Heineken. Também gostas?
Yarasın, Heineken'i severim Ya sen?
Bem, nunca antes tinha provado Heineken.
Daha önce hiç Heineken içmedim
Nunca tinhas provado Heineken?
Hiç Heineken içmedin mi?
Heineken.
Heineken!
- Heineken.
- Heineken
Heineken?
Heineken mi?
- Heineken.
- Bira.
Duas Heineken.
İki bira.
Vamos mudar isso. Convido-te para uma cerveja.
- Sana bir Heineken alayım.
Heineken.
Heineken.
- Heineken?
- Heineken?
Na próxima vez que eles passarem, agarra-me uma Heineken.
Bir dahaki sefere benim için bir Heineken alıver.
Pat, queres uma Budweiser ou Heineken?
Pat, Budweiser mi Heinie mi istersin?
Por 50 dólares e uma grade de Heineken e incluo três belas raparigas, incluindo Penny Lane e as famosas Ajudantes, que têm de abandonar a digressão antes de Nova Iorque.
50 dolar ve bir kasa Heineken'e üç güzel bayan Penny Lane ve ünlü grup yardımcıları dahil. New York'tan önce turneden ayrılmak zorundalar.
- Devemos-te 50 dólares e a Heineken.
- 50 $ ve bir kasa Heineken borçluyuz.
- Dá-me outra Heineken?
- Bir Heineken daha lütfen.
Mas você é de Londres, onde fez a campanha premiada da Heineken.
Ama Londra'lısınız ve ödüllü Heineken kampanyanızı orada yaptınız.
Sou um grande fã da campanha da Heineken.
Heineken kampanyasının büyük hayranıyım.
É assim que se vendem as campanhas da Heineken.
Heineken kampanyaları böyle satılır işte.
Fiz a grande campanha da Heineken em Londres.
Londra'da büyük Heineken kampanyasını yaptım.
Será como a Heineken.
Şey gibi olacak... -... Heineken.
Fiz aquela maldita campanha da Heineken.
Ben Heineken kampanyasını yaptım.
Não foste tu que fizeste a maldita campanha da Heineken.
Kahrolası Heineken kampanyasını yapmadın.
Sabia que foi o Mr. Vogel que fez a campanha da Heineken?
Bay Vogel, Heineken kampanyasını yapmıştı.
Oh, pode dar-me uma Heineken?
Bira alabilir miyim?
Companheiros, encontramo-nos no 19º buraco para beber-mos uma Heineken.
Bira için barda buluşuruz, çocuklar.
Heineken, Budweiser - e outra qualquer.
Budweiser ve Love Max.
- Quero uma Heineken.
Biracı! Bir Heineken ver.
Dás-me uma cerveja? Uma Heineken?
Bir bira alabilir miyim?
- Deu resultado?
Heineken? Teşekkürler.
Três Heinekens.
- Üç tane Heineken.
Você tem Heineken?
- "Heineken" var mı?
Não se preocupe com Carlsberg, vou lhe entregar Heineken.
Fazla bilen yok, sen öğrenmiş oldun.
Sobre o Torneio de Celebridades da Heineken.
Oh, bilirsin, Heineken Ünlü Sıkıştırma Çarpma Turnuvası.
A Heineken está felicíssima.
Heineken heyecanlı.
Perto das Heineken! Estás sozinha!
... aval aval bakma boşa çık... evet.
Dava-me outra Heineken?
Bir Heineken daha.
Dá-me uma Heineken.
Bir Heineken ver.
A Heineken ficou contente mas confusa.
Biracılar memnun ama akılları karıştı.
- Explicaste-lhes que há um mercado entusiasmado por a Heineken ser importada?
Peki onlara biralarının ithal olmasının cezbettiği bir tüketici grubunun zaten olduğunu anlattın mı?
A Heineken é uma das nossas clientes.
Bu biranın üreticisi müşterilerimizden biri.
Temos um frigorífico cheio de Heineken.
Dolabımız sizin biralarla dolu.
E, como era de esperar, lá estava a vossa Heineken, mesmo ao lado da porcelana e das pratas polidas.
Elbette biranız da eksik değildi. Hemen porselenlerin ve parlak gümüşlerin yanı başında.
- Querida, ainda tens Heineken?
- Tatlım, birandan memnun musun?
- Tuborg, Heineken?
- Tuborg mu, Heineken mi?
A Heineken Amsterdam vai adorar, Harrison.
Heineken Amsterdam buna bayılacak, Harrison.