Translate.vc / Portuguese → Turkish / Horas
Horas translate Turkish
60,253 parallel translation
Temos oito horas para lá chegar!
Varmamıza daha 8 saat var.
Fiquei três horas a olhar para o teto.
Bense üç saattir tavanı izliyordum.
Porque diz-nos as horas.
Zamanı söylediği için.
Daqui a 24 horas esta guerra terminará.
24 saat içinde bu savaş sona erecek.
Só me queria sentar no meu lugar, onde ele está sentado, e fechar os olhos e dormir cinco horas.
Sadece yerime oturup yani onun oturduğu yere ve gözlerimi kapatıp beş saat uyumak istiyorum.
O tempo de vôo deve ser de cinco horas e meia.
Uçuş yaklaşık beş buçuk saat sürecek.
- Nas últimas 24 horas. - Mais perto. alguém viu um homem a desaparecer numa avalanche de rochas.
Söylentiye göre birisi bir kaya parçasının arkasında aniden ortadan kaybolmuş.
Têm 24 horas para pensar.
Düşünmek için 24 saatiniz var.
Estou aqui há quatro horas, já se me vêem as costelas.
Dört saattir buradayım ve kaburgalarım sayılmaya başladı.
Aterramos em Moscovo às nove horas.
Saat dokuzda Moskova'ya inmiş olacağız.
Atualmente, passo cerca de 40 horas por semana.
Şu anda haftada 40 saatimi buna ayırıyorum.
Também passo cerca de 40 horas por semana mas com sexo.
Ben de haftada 40 saatimi buna ayırıyorum.
Sexo durante horas!
Üst düzey sekse.
E, na verdade, agora que penso nisso são mais de 40 horas.
Aslında şimdi düşününce 40 saatten fazla.
Eu devia receber horas extras.
Mesaiye kaldığım için param ödenmeli.
40 horas por semana?
Haftada 40 saat?
A sua fama deu-se por surfar nu no cais durante 12 horas seguidas... Em ácido.
12 saat boyunca ayakta ve çıplak bir şekilde sörf yapmasıyla meşhurdu.
- Que horas são?
- Saat kaç?
- Horas de te foder novamente, meu.
- Ağzını burnunu kırma saati.
- Tens 24 horas, "homes".
- 24 saatin var Sherlock.
Preciso disto, sou horrível com as horas.
Buna ihtiyacım var. Zamanla hiç aram yok.
Só responde às mensagens passado horas.
- Mesajlara saatler sonra cevap veriyor. - Merhaba.
- Tens 24 horas, "homes".
- 24 saatin var, Sherlock.
Deveria ele ver alguém pelas múltiplas contusões que tem, num período de 24 horas?
Geçtiğimiz 24 saatte yaşadığı beyin sarsıntıları için doktora görünmeli mi?
Dou-lhe duas horas para sair.
- Boşaltmak için iki saatin var.
Preciso de um navio. Tem quatro horas.
Bir gemiye ihtiyacım var.
Dou-vos duas horas para saírdes.
Boşaltmak için iki saatin var.
Vejamos, enquanto... exploramos uma forma para... fazer-vos mudar de opinião... nas próximas horas... Estaremos a fazer algo divinal.
O hâlde önümüzdeki birkaç saat zarfında fikrinizi değiştirmenizi sağlayacak yolları keşfederken Tanrı'nın hizmetinde olacağız.
Que raio estais aqui a fazer, a que raio de horas da noite são?
Gecenin bir yarısı burada ne arıyorsunuz?
Uma, quanto muito duas horas.
- Bir ya da iki saat.
Já passaram 12 horas!
12 saat oldu!
Isso depende das horas que são.
Saatin kaç olduğuna bağlı o.
Uma vez, o Andy até pensou que o relógio tinha parado, e depois apercebemo-nos que nem sabíamos que horas eram.
Bir keresinde Andy saatin durduğunu düşünmüştü hatta. Ama sonra saatin kaç olduğunu bile bilmediğimizi fark ettik.
Aguentas mais três horas?
- Üç saat daha dayanamaz mısın?
São sete horas.
Saat 7.
O veneno trata do assunto, dá-te duas horas para fugir.
İşi görür, senin de kaçmak için iki saatin olur.
Comia uma refeição por dia. Dormia quatro horas por noite.
Günde bir öğün yemek yer, gece dört saat uyurdu.
A que horas é o voo?
Uçak ne zaman geliyor?
Contei com quatro horas com o Presidente.
Başkanla görüşmeye dört saat ayırıyorum.
Que horas são?
Saat kaç?
Tens duas horas.
İki saatin var.
Duas horas?
İki saat mi?
Não consigo fazê-lo em duas horas...
İki saatte yapamam...
Eu não preciso de duas horas.
İki saate ihtiyaç yok.
Eu disse que tinhas duas horas para transferir um milhão de dólares do teu dinheiro.
Sana bir milyon doları transfer etmen için.. ... iki saatin var demiştim.
Preciso de um quarto por algumas horas.
Birkaç saatliğine oda lazımdı.
Algumas horas?
- Birkaç saatliğine mi?
Não alugamos quartos por algumas horas.
Hayır, birkaç saatliğine oda kiralamıyoruz.
Sessenta horas?
60 mı?
Duas horas.
İki saat.
Por quatro horas?
Dört saat sürer artık!