Translate.vc / Portuguese → Turkish / Ht
Ht translate Turkish
2,628 parallel translation
Eis o coágulo.
Pıhtı orada işte.
Sabe que não tivemos nada a ver com o que aconteceu nas docas.
Rıhtımda yaşananlarla hiçbir alakamız olmadığını bilmeni istiyorum.
Aqui mesmo no passadiço de Atlantic City, há mais de 40 anos...
Tam burada Atlantic City rıhtımında... -... 40 yıldan beri...
Tratei dele quando teve malária, levei-o a acampar, levava-o a passear àquele maldito passadiço.
Sıtmasını tedavi ettim, kampa götürdüm o lanet rıhtımda koşturdum.
- Temos de evacuar o coágulo.
O pıhtıyı çıkarmalıyız.
Podia deixá-lo passar o dia a fumar cigarros, na doca, mas pensei que a escola talvez fosse um pouco melhor.
Tüm gün rıhtımda sigara içmesine izin verebilirdim ama okula gitmesinin daha iyi olacağını düşündüm.
Temos de esperar que o sangue esteja a coagular melhor antes de operarmos.
Ameliyat etmeden önce, kanın daha fazla... -... pıhtılaşmasını beklemeliyiz.
Susan, podes ter formado um coágulo no pulmão.
Susan, akciğerden kan pıhtısı atıyorsun.
A Susan tem um coágulo no pulmão, e estamos a tratá-lo da forma mais...
Susan'ın akciğerlerinde büyük bir kan pıhtısı var. Elimizden geldiğince tedavi ediyoruz.
A doca nas traseiras.
Arka tarafta, yükleme rıhtımında.
Há uma unidade de cargas nas traseiras.
Arkada yükleme rıhtımı var.
Vamos ver se ele pode receber a medicação anticoagulante.
Pıhtı eritici ilaçlar için uygun olup olmadığına bakacağız.
Acham que foi um coágulo.
Pıhtı olduğunu düşünüyorlar.
Hemorragias maciças, plaquetas baixas, pressão sobre o fígado.
Ah... ağır kanamalar olabilir ah, düşük pıhtı hücre sayısı ah, ve karaciğere baskı var.
Não está a coagular bem.
İyi bir şekilde pıhtılaşmıyor.
Outro processo de descoagulação nesta tarde.
Bu öğleden sonra başka bir kan pıhtısı aldırma operasyonu geçirdi.
Não, só outro procedimento de coagulação, mais tubos no seu corpo.
Böbreğini buldu mu? Hayır, başka bir pıhtılaşma işlemi daha, vucuduna saplı birkaç boru daha.
Ela fez há 15 minutos um procedimento de coagulação e está muito agitada.
15 dakika önce operasyondan çıktı,... Pıhtı işlemi sonrasında ağır ajitasyon durumu. Tamam.
Chegou um corvo de Porto do Rei.
Kral Rıhtımından bir kuzgun gelmiş.
As minhas irmãs também estavam em Porto do Rei.
Kız kardeşlerim de Kral Rıhtımındalar.
Dizei-lhe que venha a Porto do Rei jurar a sua lealdade a Joffrey.
Kral Rıhtımına gelmesini ve Joffrey'e bağlılık yeminini etmesini söyle.
Sois convocado a Porto do Rei para jurar lealdade ao novo Rei.
Yeni krala bağlılık yemini etmek için Kral Rıhtımına çağrılıyorsunuz.
Se Sua Majestade me convoca a Porto do Rei, eu vou a Porto do Rei.
Majesteleri beni Kral Rıhtımına çağırıyorsa... Kral Rıhtımına gideceğim.
Se for a Porto do Rei para ajoelhar perante o Joffrey... Nunca seríeis autorizado a partir.
Eğer Kral Rıhtımına gidip Joffrey'e diz çökersem- -... oradan ayrılmana izin vermezler.
Quem reina em Porto do Rei é o Joffrey.
Kral Rıhtımını Joffrey yönetiyor.
Previne os coágulos sanguíneos causados pelo lúpus.
Lupus kaynaklı kan pıhtılaşmasını önler.
- O sangue não está a coagular.
- Kanı pıhtılaşmıyor.
Talvez, ele tenha algum problema de coagulação ou algo parecido.
Belki pıhtılaşma problemi falan vardır.
São todos anticoagulantes.
Bunların hepsi pıhtılaşmayı engeller.
Ou a artéria renal coagulou ou ele... - Está a rejeitar o rim.
Ya pıhtılaşma var ya da böbreği reddediyor.
Receio que tenha um coágulo.
Pıhtı atıyor olabilir. O yüzden ev vizitesi yapacağım.
Precisa de factores de coagulação.
Pıhtılaşma faktörü lazım.
A fazer assaltos, aos tiros no passadiço?
Silahlı soygunlar, rıhtımda kurşunlamalar...
Se for... o seu processo de coagulação foi mais rápido que os outros cortes.
Eğer o kansa,.. ... pıhtılaşması komşularından daha erken olmuş.
Identificaste o sangue coagulado no ferimento da Corinne? Sim.
Corinne'in yarasındaki pıhtılaşmış kanı teşhis ettin mi?
A começar pelo facto de não ser sangue coagulado.
Ettim. Pıhtılaşmış kan değilmiş.
Se remover mais de quatro centímetros, ela ficará com problemas na fala.
Sol lobun ucunda pıhtı birikmiş. 4 cm daha kayarsam, konuşma yeteneği etkilenecek.
E se a quantidade de lobo temporal que retirei da Betsey danificar o cérebro dela?
Ya pıhtıyı alırken Betsey'nin beynine zarar verdiysem?
Vai sobrecarregar as plaquetas e aumentar a coagulação.
Plateletleri aktive ederek pıhtılaşmayı artırır.
Os outros cais não não têm nenhuma.
Diğer rıhtımlarda yok bile.
Se quer ajudar o seu pai, leve-o ao fundo do pontão e atire-o de lá abaixo.
Babana yardım etmek istiyorsan onu rıhtıma götür ve denize at.
Eu e o detective Foreman vamos com os outros às docas.
Detective Foreman ve ben diğerlerini alıp rıhtıma gideceğiz.
O fígado foi atingido, mas parece ter coagulado.
Karaciğerde kanama var, ama pıhtılaşmış gibi.
Se calhar, é um coágulo solto.
Belki de bir pıhtı olmuştur.
Não é um coágulo.
Pıhtı değil. Yağ dokusu tümörü olabilir mi?
E se o corpo gastou os fatores coaguladores todos na facada?
Ya vücudu bıçak yarasıyla baş edebilmek için o pıhtıları yaratıyorsa?
No hospital, só ia receber fatores de coagulação por intravenosa.
Hastanede yapacakları tek şey onu bir yatağa yatırıp damardan pıhtılaşma faktörü vermek olacak.
O pai é dono de metade da orla de Mercer Island.
Babası, Mercer Adası rıhtımının yarısına sahip.
Traz-me tudo.
Ağrı kesiciler, pıhtılaştırıcılar- - Her şeyi getir.
- Ainda não está a coagular.
- Kanı hiç pıhtılaşmıyor.
Estamos bem afastados da 3rd Street Jetty.
Üçüncü sokaktaki rıhtımdan oldukça uzaktayız artık.