Translate.vc / Portuguese → Turkish / Inocente
Inocente translate Turkish
8,651 parallel translation
Daoud apresentou-o como outra peça inocente da modernização - e os americanos concordaram alegremente.
Davud bunu modernleşmenin masum bir parçası olarak sundu ve Amerikalılar buna neşeyle katıldılar.
Um mundo diferente, inocente. livre da corrupção da política e o dinheiro do Ocidente.
Batı'daki paradan ve siyasi yozlaşmadan uzak, değişik, masum bir dünya.
Inocente, Meritíssima.
Suçlu değilim, sayın yargıç.
Que o registo mostre que o réu se declarou "inocente".
Sanığın "suçlu değilim" savunması kayda geçirilsin.
Na noite passada, uma rapariga inocente sofreu uma esplenectomia involuntária porque tu a incluíste na vida dela.
Dün gece sırf hayatına girdiğin için masum bir kız iradesi dışında ameliyat edildi.
Ninguém é inocente verdadeiramente, pois não?
Kimse gerçekten masum değildir, değil mi?
Se ele for inocente, deixe-nos provar. Ele só confia em você.
Eğer masumsa, kanıtlamamıza izin ver.
Especialmente, sendo ele um inocente.
Masumken hem de.
Tal como Anderson, Heinen fez um acordo com a CMVM sem se declarar inocente ou culpada.
Heinen da Anderson gibi, suçu kabul veya reddetmeden sermaye piyasası kurumuyla anlaşmaya varacaktı.
Não importa o que penses dela, a criança é inocente.
Onun hakkında ne düşünüyor olursan ol, çocuk masum.
- Nenhum filho dela é inocente. - Não.
- Bunun çocuğu masum falan olamaz.
Sou inocente de qualquer crime.
Yanlış bir şey yapmadığım için masumum.
Se é inocente, então, porque não nos dá o nome desta mulher?
Eğer masumsan bize bu kadının adını neden söylemiyorsun?
Sou inocente.
Ben masumum.
Alguém te disse alguma coisa? Depois de tudo isto, se descobrirmos que esta família é inocente, vamos arrepender-nos.
Bütün bunlardan sonra nasum oldukları anlaşılırsa, pişman olacağız.
Depois de te dizer que tinhas um homem inocente, e tudo o que te preocupava era o procedimento.
Ben sana masum bir adamı sucladıgını soyledigimde ise tek umrunda olan prosedurdu.
- Inocente, Meritíssimo.
Sucsuzum, Hakim Bey.
Sabe, como político... No fundo, sei que o perigo pode vir até mim, mas nunca deveria atingir alguém inocente.
- Politikacı olarak aklınızın bir köşesinde size zarar verebileceklerini düşünüyorsunuz ama yanınızdaki masum birinin başına bir şey gelmesine ihtimal vermiyorsunuz.
- O meu lado da história é que sou inocente.
Olayın ben açımdan anlatılacak tek şeyi masum olduğum. - Bütün bunlar sahnelenen bir oyun.
Meu Deus, ela é mesmo quase completamente inocente.
Tanrım neredeyse tamamen masum.
O Wadlow é inocente do assassinato.
Wadlow cinayetten aklandı.
Não, acho que ele não é inocente...
- Bak Jake, bence baban masum değil ve...
Ele insistiu com todos que o quiseram ouvir que era inocente
Kendisini dinleyen herkese masum olduğunu söylemekte ısrar ediyordu.
- Isso é o que parece, mas eu sinto que ele é inocente.
- Öyle görünüyor ama onun masum olduğunu hissediyorum.
Acho que ele é inocente.
Bence masum.
E ele é inocente.
Hem adam masum.
Ele é inocente, ele é culpado...
Adam masummuş, suçluymuş...
Foi a única pessoa que acreditou que eu era inocente, e ainda não sei porquê.
Masum olduğuma inanan tek kişi sendin. Neden olduğunu hâlâ bilmiyorum.
Sim, quer dizer, vá lá Somos apenas uns colegas de trabalho a divertir-nos numa inocente atmosfera social enquanto discutimos ocasionalmente assuntos relacionados com trabalho.
E yani. Mülayim bir sosyal atmosferde işle alakalı şeyler tartışan iki iş arkadaşıyız sadece.
Era uma inocente despedida de solteiro.
O masum bir mezuniyet partisiydi
E o seu comportamento é tão inocente quanto qualquer um que escolhe passar as últimas horas de solteiro nos braços de uma stripper.
Ve bu davranış gayet masumane bir davranış Bekar olarak son saatlerini geçirmek için seçtiği herhangi bir genç adam Bekarların striptizcilere kucak dansı yaptırdığı bir yerde..
Então, ele é inocente.
Yani o masum.
O réu declarou ser inocente.
Sanık suçu reddediyor.
Foi muito impopular quando o... Quando Bob Durst foi considerado inocente.
Bob durst'ün suçsuz bulunması pek hoşa gitmeyen bir durum oldu.
A última que mudou de ideias teve dificuldades em considerá-lo inocente porque ele tinha cortado o corpo, e eu consigo compreender isso.
Fikrini değiştiren son kişi, suçsuz olması konusunda sıkıntılıydı... çünkü adam cesedi doğramıştı... ve bunu anlayabiliyordum.
Os olhos de um lobisomem são supostos de mudar de cor quando tiram uma vida inocente.
Masum birinin canını aldığında kurt adam gözlerinin renginin değişmesi gerekir.
Não podes dizer que uma vida é objectivamente menos inocente que outra.
Bir hayatın diğer bir hayattan daha az masum olduğunu objektif olarak söylemezsin.
Vamos trazê-lo de volta para mostrar que és inocente.
Onu buraya getirip, yargıca masum olduğunu söylettireceğiz.
Despoletaste uma série de eventos que custaram a vida de um inocente.
Masum bir adamın canına mal olan olaylar zincirini başlattın.
Só que eu estou inocente.
Ama ben suçsuzum.
Preciso da tua ajuda para o apanhar, o que também vai provar que és na maior parte inocente.
Onu yakalamam için yardımına ihtiyacım var ki bu da masum olduğunu büyük bir ölçüde kanıtlayacak.
Fizeste sexo com uma criança inocente?
Sen benim masum evladımla mı yattın?
Ele não é assim tão inocente.
O kadar da masum değildi.
Não sou só um filho em negação. O meu pai é inocente.
Ben onun sadece oğlu değilim, ama böyle bir olayı inkar etmek ciddi bir durum.
Diz-lhes que sou inocente, conta uma história triste sobre eu querer pagar penitência pela culpa que estou a sentir.
Onlara benim masum olduğumu söyleyerek türlü hikayeler uyduruyor. Kendini suçlu hissediyor ve hep bana bir kefaret ödemeye çalışıyor. Bunu hissediyorum.
- Ouça! - Acredito que é inocente.
- Senin masum olduğuna inanıyorum.
A Liv acha mesmo que o tipo é inocente.
Liv gerçekten bu adamın masum olduğuna inanıyor.
E ainda mais desde que, conscientemente, acusou um homem inocente e o meteu atrás das grades.
Masum bir adamı bilerek parmaklıklar ardına göndermenin üstünden daha da bir zaman geçti.
O Tony era inocente!
Tony'nin hiç günahı yoktu.
Ele é inocente.
Masum ya.
Ele é inocente.
O masum.