English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Iran

Iran translate Turkish

1,251 parallel translation
Imaginemos que isto representa capacidade iraniana não utilizada.
Bir an için, bunun fazladan bir İran petrol hattı olduğunu düşün.
Usai os oleodutos iranianos, promovei-os, controlai-os, e podereis distribuir o vosso petróleo na Europa.
Tam İran üstünden. Şu borularla birleşin. Kontrolü sizde olsun Avrupa'daki her kapı eşiğine bağlayın bu hattı.
O contacto foi uma armadilha, o Mussawi trabalha para os iranianos.
Hepsi planlanmıştı. Mussawi İran'ın adamı.
Sabia que eles eram agentes dos Serviços Secretos Iranianos?
Bu adamların İran istihbaratıyla çalıştıklarını biliyor muydun?
Mas dois terços dos iranianos têm menos de 30 anos e mais de 60 % dos estudantes universitários são mulheres.
Fakat İran nüfusunun üçte ikisi 30 yaşın altında. Nasılsın? Üniversite öğrencilerinin yüzde altmışı kadın.
O Irão tem recursos abundantes e se lhes for dada a oportunidade não há limites às conquistas dos iranianos.
İran'ın kaynakları çok fazla eğer bir şans verilirse İran halkının başarabileceği şeyler sınırsız.
Fizemos porque ele era antiiraniano.
Bunu yaptık çünkü o İran karşıtıydı.
Vou-lhe dizer Primeiro-Ministro, iría ter enormes prejuízos se este governo vendesse armas ao Irão.
Demek istediğim başbakanım eğer güçlerimizi Iran'a satarsak bu çok tehlikeli olur.
"Acordo de armas com o Irão."
"Iran ile güçler birliği."
Ontem, um espía russo independente, um iraniano chamado Andre Sultani, murreu baleado numa ruela de París. - Achas que estavam ligados?
- Dün, Andre Sultani isimli İran kökenli bağımsız bir Rus ajanı, Paris'in arka sokaklarından birinde öldürüldü.
Está tudo bem.
İran da iyi.
Obrigada por ter vindo, Sr. Barnes, e desculpe a interrupção, mas esqueça essa lista de tópicos preparados.
İran'daki kaynakları yeniden şekillendirmek için- - Geldiğiniz için teşekkürler.
Os persas não querem regressar ao século VIII.
Çuvallamış ülkeler ve ekonomiler, ama İran, ABD'nin daimi müttefiki...
O movimento reformista do Irão é uma das grandes esperanças do Sr. Presidente e é crucial para a segurança petrolífera dos EUA. Estes senhores pertencem à CLI.
Bay Barnes, İran'daki reform hareketi Başkan'ın bu bölge üzerindeki büyük umutlarından biri ve Amerika'nın petrol konusundaki güvencesi.
Se na segunda-feira o Irão recusar acesso aos inspectores da Ag. De Energia Atómica, podemos contar com uma nova escalada do preço do crude.
Eğer İran, pazartesi günü IAEA müfettişlerini reddederse ham petrol fiyatları fırlayacak demektir.
Não é propriamente segredo que o Irão vai rejeitar inspecções surpresa.
- Pazartesi günü Pekala. İran'ın müfettişleri kabul etmeyeceği bir sır değil.
O vosso reino fica aqui, o Irão, aqui.
Krallığın burada. Petrolünü gemilere yükleyip Afrika'nın çevresinden dolanmasını izliyorsun. İran şurada.
O Sr. Janus, o presidente da Connex e o Dean Whiting, o fundador da sua firma são digníssimos membros da Comissão para a Libertação do Irão.
Bay Janus Connex yöneticisi ve Dean Whiting, firmanızın kurucu üyesi Şimdi İran Özgürlük Komitesi'nin saygıdeğer birer üyesi.
COMISSÄO PARA A LIBERTAÇÃO DO IRÄO
İran Özgürlük Komitesi
Atravessarei o Irão com um oleoduto que irá dar às portas da Europa, venderei petróleo à China.
Tavsiye ettiğiniz gibi, İran'dan Avrupa'ya petrol hattı döşeyeceğim. Çin'e petrol göndereceğim.
Com os acordos que podíamos fazer com a Europa através do transporte pelo Irão o tipo pode vir a revolucionar não só o país, como toda a região!
Anlaşmalar sayesinde Avrupa'nın İran üzerinden taşımacılık yapmasını sağlayabiliriz. Bu adam sadece ülkesinde değil, tüm bölgede devrim yaratabilir.
E a melhor opção pareceu ser uma transacção secreta para usar o excesso de capacidade de oleoduto do Irão, exposta por mim durante as investigações.
En iyi çözüm çalışmam sırasında fark ettiğim gibi gizli bir İran petrol boru hattıydı.
Na guerra Irão-Iraque vendeu armas aos dois lados.
Fakat İran-Irak savaşında iki tarafa da silah sattınız.
- A minha mulher queria muito...
- Neyse, karımın İran halılarına...
Sabe, porque nós não dizemos aos reféns no Irão,
Bilirsin, İran'da rehinelere şöyle demeyiz :
Tenho mais de 3 toneladas de droga pura num lugar seguro.
Güvenli bir yerde 3 ton saf İran malı depoladım.
Foi uma prenda do Xá do Irão em 77 e já então não era novo.
Onu 1977 yılında İran Şahı hediye etmişti ve o zamanlar daha yavruydu.
Em 1953, o primeiro-ministro do Irã, Mohammed Mossadegh... ficou extremamente irritado.
1953'te İran Başbakanı Muhammed Musaddık bir konudan son derecede rahatsızlandı.
No Relatório Após Ação da CIA sobre o que tinham feito no Irã em 1953... eles disseram : "Teremos algum blowback disso."
CIA tarafından 1953'te İran'da yapılan işlere yönelik hazırlanan bir raporda yapılanların geri tepeceğine inanıldığı belirtilmişti.
Ele estava com muito receio de que a revolução no Irã... se espalhasse em seu país. Ele, então, entrou em guerra com o Irã.
Kendi ülkesine de kısa sürede yayılan İran devriminden korkuyordu.
Iraque, com Saddam Hussein, era um Estado terrorista. Acho que o Irã é um Estado terrorista.
Saddam Hüseyin komutasındaki İran, terörist bir devletir.
A Coréia do Norte é um problema muito especial.
Bence İran'ın kendisi terörist bir devlettir. Kuzey Kore ise çok özel bir problem.
Não é de todo acidental que quando o presidente nomeia nossos inimigos... na mensagem do Estado da União de 2002 no eixo do mal... que ela inclua Iraque, Irã e Coréia do Norte.
Başkan'ın 2002 yılında yaptığı Ulusa Sesleniş konuşmasında düşmanlarımızı "şeytanın işi" olarak tanımlaması bir kaza sonucu değildi. Irak'ı, İran'ı ve Kuzey Kore'yi dahil etmişti.
vários tapetes persas, duas mesinhas francesas talhadas...
Birkaç tane İran halısı. İki tane oyma, konsollu Fransız masası.
Mas tinha uns quantos tapetes persas de estalo.
Ama birkaç tane çok iyi İran halısı vardı.
Neste caso, os tapetes persas.
Bu özel durumda da onlar İran halılarıydı.
Ouve, informações sugerem que o Irão está a tentar comprar uma ogiva nuclear aos franceses.
Neyse, istihbarata göre İran Fransızlar'dan nükleer çekirdek almaya çalışıyormuş.
Tudo junto, uma recriação meticulosa da 221-B Baker Street :
Bir çift de İran terliği, sanırım parmak uçlarına tütün dökülmüş. Tüm bunlara ilave olarak, Baker Sokağı no 221B'nin titiz bir kopyası.
Pois, há imensos, como o tipo que perguntou... sobre os mísseis do Irão e a sua capacidade nuclear, e depois gritou "bum".
Evet. Biz çok kalabalığız. İran'ın uzun mesafeli füze üretimi ve nükleer kapasitesini sorup sonra "Bababooey" diye bağıran adam gibi.
Marjhan. Ela pensa que é a Paris Hilton Persa.
İran'ın Paris Hilton'u olduğunu düşünüyor.
Então nós finalmente chegámos ao clube da treta Nº3 da lista da Paris Hilton Persa...
Son olarak İran'lo Paris Hilton'un listesindeki üçüncü gece klubüne gittik...
Irão?
İran mı?
Quero que prometas que, se os defensores da guerra decidirem invadir o Irão e instituir o recrutamento,
Eğer savaş kışkırtıcıları İran'ı işgal etmemiz gerektiğine karar verirse... -... ve askerlik çağrısı yaparlarsa... - Bu olmayacak.
Sabias que foram inventados na Pérsia?
İran'da icat edildiğini biliyor muydun?
Obrigado, Senhor, por tudo aquilo com que nos abençoaste apesar do infortúnio de termos perdido um antigo tapete Persa, um sofá, e uma mesa de café muito cara, na Magnifica Inundação de 2005.
2005 model büyük akvaryuma, kaybettiğimiz İran halısı, özel koltuğumuz ve kahve masasına rağmen, bizi verdiğin nimetlerden ötürü, sana minnettarız Tanrım.
Persépolis situa-se no Irão, uma das maravilhas do mundo antigo.
Persepolis bugünkü İran'daki dünya harikalarından biri sayılan bir şehirdi,
É um original persa. É caro!
Orjinal İran halısı çok pahalıdır!
FDR, Truman, Eisenhower, Jack Kennedy, Johnson, Premier Khrushchev, o Shah do Irão, o rei da Suécia, entre outros.
FDR, Truman, Eisenhower, Jack Kennedy, Johnson, Premier Khrushchev, İran Şahı, İsveç Kralı, hepsini.
Trouxe estes pequenos figos do Irão.
O lanet küçük incirleri İran'dan alıyor.
E quanto ao salão persa?
Peki ya İran salonu?
Atravessa as Honduras, entra em Belice, e no último minuto consegue entrar em Cuba graças a um comunista húngaro que depois disse que o Henry lhes vendeu informação sobre uma troca de reféns por armas no Irão.
Honduras'a geçip, Belize'ye giriyor. Ve son dakikada kendini güvenli Küba'ya atıyor, ona Macar komünistler yardım ediyor ve karşılığında İran'daki rehine kriziyle ilgili bilgi aldıklarını söylüyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]