Translate.vc / Portuguese → Turkish / Iço
Iço translate Turkish
89 parallel translation
Sempre que iço um caixote ou um saco de café, penso... que é pela Edie, para que ela possa ser professora ou alguma coisa decente.
Bir sandığı veya kahve çuvalını her kaldırışımda, kendi kendime... bu Edie için diyorum, öğretmen olsun, namuslu bir hayat sürsün diye.
Fe-gus o cava-iço?
Sekiz Vargos?
Iço as velas, mas não consigo chegar ao porto.
Gemiyle açılabiliyorum ama limana giremiyorum.
Ok, iço a bandeira branca.
Tamam, beyaz bayrak çekiyorum.
E depois iço-te.
Sonra ben seni yukarı çekeceğim.
Iço bandeiras todos os dias para chamar o meu pai.
O bayrağı her sabah babama seslenebilmek için çekiyorum.
Vais precisar disto quando fores ao VOD, por que eles vão-te pedir por causa do IOC.
VOD'a geçtiğinde buna ihtiyacın olacak çünkü bunu ICO için soracaklar.
ICO.
İHO.
O presidente acredita que a ICO é uma ameaça séria.
Başkan İHO'nun ciddi bir tehdit olduğuna inanıyor.
A ICO já tem três campos de petróleo sob o seu controlo.
İHO daha şimdiden 3 petrol sahasını kontrolü altına aldı.
"ICO ocupa uma fortaleza curda."
"İHO, Kürt kalesini istila etti."
Quantos de vocês ouviram falar na ICO?
Kaçınız İHO'yu duydu?
A ICO é a próxima Al-Qaeda e os próximos talibãs.
İHO, gelecekteki El-Kaide ve Taliban.
Falou imenso da ICO, não foi?
İHO meselesini bayağı büyüttü.
Não há como justificar vigilância doméstica quando a ICO for eliminada.
İHO yok edildikten sonra... -... yurtiçi gözetimi meşru kılamayız.
Ele eviscera o Underwood com a ICO.
O İHO üzerinden Underwood'un canına okuyor.
Quando avisei o presidente que a ICO ia crescer e crescer rapidamente, ele não fez nada.
Ben Başkanı İHO'nun gittikçe ve hızla büyüyeceği konusunda uyardığımda Başkan hiçbir şey yapmadı.
Ontem, os líderes da ICO enviaram este tweet :
Dün İHO'nun liderleri şu tweeti attı.
Exijo que faça algo em relação à ICO.
Sizden İHO için bir şeyler yapmanızı talep ediyorum.
Então, nesse espírito, convido o governador a vir cá e a juntar-se a mim para que possamos conversar em privado, porque quem se tornar presidente terá de lidar com a ICO e com todas as ameaças terroristas que enfrentamos no mundo inteiro.
Bu sebeple de Vali'yi buraya davet ediyorum. Böylece özel bir görüşme yapabiliriz. Çünkü kim Başkan olursa olsun, İHO ve dünyadaki diğer terörist gruplarla uğraşmak zorunda kalacak.
Para mim, é mais importante eliminar a ICO do que um pedido de desculpas.
Benim için daha önemli olan özür yerine İHO'nun yok edilmesidir, Sayın Başkan.
- Podemos falar da ICO?
- İHO hakkında konuşalım mı artık?
Estão lá dentro há cerca de dez minutos, supostamente a discutir a ICO.
Yaklaşık 10 dakikadır orada bulunuyorlar ve İHO meselesini konuştukları tahmin ediliyor.
O Dreyer disse-me que a ICO se apoderou de outro campo petrolífero. Estão a crescer. - O Dreyer partilha muito consigo.
Dreyer, İHO'nun bir başka petrol bölgesini ele geçirdiğini söyledi.
A ICO começou os seus avanços a partir de As Suwar ontem à noite.
İHO dün gece geç saatlerde As Suwar'dan harekete geçti.
Como resultado, vou agora mesmo para Washington, para podermos decidir como devemos impedir este avanço da ICO.
Bu sebeple, İHO gelişmelerini nasıl durdurabileceğimizi kararlaştırmak için hemen Washington'a dönüyorum.
Bem, não me surpreenderia se a ICO acelerasse os seus planos por causa dos comentários do governador.
İHO'nun planlarına hız kazandırma sebebinin Vali'nin açıklamaları olması benim için sürpriz olmazdı.
Sr. Presidente, estas são as posições atuais da ICO.
Efendim, mevcut İHO konumları bu şekilde.
Quando me puser à frente daquelas câmaras e lhes disser que o Conway está certo e que o Brockhart está certo e que o presidente estragou completamente a situação ICO, o que acha que a Dunbar fará?
Kameraların önüne geçtiğim anda Conway ve Brockhart'ın haklı olduğunu ve İHO meselesini yüzüne gözüne bulaştırdığını söylesem sence Dunbar'ın durumu ne olur?
Parámos o avanço da ICO para o Eufrates.
İHO'nun Fırat Nehri'ne ilerleyişini durdurduk.
O Conway diz que não estamos a fazer o suficiente em relação ao terrorismo, mas ignora o facto de que a ICO foi impedida de prosseguir.
Vali Conway terörle ilgili yeterince bir şey yapmadığımızı söylemeye devam ediyor ancak İHO'nun durdurulduğunu göz ardı ediyor.
Não gosto de como o presidente tem lidado com a ICO desde o início,
Başkanın İHO ile başa çıkma biçimini başından beri sevmiyorum...
Então quer manter o líder da ICO vivo, para podermos manter a nossa mensagem?
Yani bildirilerimiz geçerliliğini korusun diye İHO'nun yöneticilerinin hayatta kalmasını mı istiyorsunuz?
Você diz que devemos destruir a ICO 50 vezes por dia, e agora quer impedir-nos deliberadamente de o fazer.
Günde elli defa İHO'yu yok etmemiz gerektiğini söylüyorsun şimdi ise kalkmış kasten bizi bundan alıkoymaya çalışıyorsun.
Vai informar-me oficialmente sobre atividades de vigilância da ICO.
Bana resmi olarak İHO ile alakalı gözetim aktiviteleri konusunda bilgi veriyorsun.
Os algoritmos para a ICO e para a campanha são idênticos.
İHO ve kampanya için olan algoritmalar birbirinin aynısı.
sem o seu líder, a ICO já não é a ameaça que era.
Bu da, liderleri olmadan İHO artık bir zamanlarki gibi tehlike oluşturmuyor.
A ICO só será misericordiosa se cumprirem estas exigências.
Taleplerimiz yerine getirilirse, İHO merhamet edecektir.
Os recrutadores da ICO têm-se virado para as redes sociais como o Facebook, o Twitter, o Instagram, para iniciar contacto com utilizadores solidários com a sua causa.
İHO teşvikçileri amaçlarına sempati duyan kullanıcılarla irtibat kurmak için Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya ağlarına yönelmeye başladı.
-... não usavam redes sociais da forma que a ICO o faz, nem de perto.
- Daha önceki gruplar, mesela El-Kaide'nin sosyal ağları kullanma seviyesi İHO'nunkine yakın bile değildi.
Com o objetivo de encontrar recrutas da ICO.
- Hedefi İHO'ya katılanları bulmak.
A ICO não representa o islamismo.
İHO İslamiyet'i temsil etmiyor.
Temos de dar a aparência de que neutralizámos a ICO.
İHO'yu etkisiz hale getirdiğimize yönelik bir izlenim vermemiz gerekiyor.
Ou podemos trabalhar juntos, a ICO desaparece e você e os seus generais ganham controlo.
Ya da sessizce beraber çalışabiliriz. İHO gözden kaybolur, sen ve generallerin kontrolü ele alırsınız.
Quer o James Miller seja libertado ou não, resgatado ou não, assassinado ou não, a ICO vai ser destruída.
James Miller'ın serbest bırakılıp bırakılmadığına kurtarılıp kurtarılmadığına öldürülüp öldürülmediğine bakılmaksızın İHO yok edilecektir.
Como no tempo de Franklin Roosevelt e no tempo de Wilson, exijo que o Congresso declare formalmente guerra contra a ICO, aqui e no estrangeiro.
Tıpkı Roosevelt'in ve ondan önce Wilson'ın yaptığı gibi. Bu Kongre'nin yurt içinde ve dışında ICO'ya karşı resmî savaş ilan etmesini talep ediyorum.
Exijo que este Congresso declare que existe e sempre existiu um estado de guerra entre a ICO e os Estados Unidos da América.
Bu Kongre'nin, ICO ve Amerika Birleşik Devletleri arasında süregelen savaş durumunu resmî olarak ilan etmesini talep ediyorum.
Terroristas da ICO, sim.
ICO teröristlerinin, evet.
... e os Estados Unidos da América.
... ICO ve Amerika Birleşik Devletleri.
Quero saber onde está a ICO ou, no mínimo, que estão todos à procura.
ICO'nun nerede olduğunu ya da en azından herkesin onu aradığını bilmek istiyorum.
- O dono do estabelecimento era estrangeiro. Tinha ligações à ICO no estrangeiro?
Sahibi yabancı uyrukluymuş.