Translate.vc / Portuguese → Turkish / Johnson
Johnson translate Turkish
4,340 parallel translation
O Johnson chegou.
Johnson gelmiş.
Chefe Johnson, está à escuta?
Şef Johnson Duyuyor musunuz efendim?
Algo relacionado com o cão do Johnson McClaren?
Johnson McClaren'ın köpeği ile ilgili bir mevzuuydu.
O cão do Johnson McClaren?
Johnson McClaren'ın köpeği.
O Johnson McClaren insultou a tua mãe Frances.
Johnson McClaren, annen Frances'e hakaret etmişti.
Nós somos os Johnsons, de Detroit, Michigan!
Biz Detroit, Michigan'dan Johnson ailesi!
Theresa Johnson em 1981 e Vivian Leavie. E Cheryl Moody em 1982.
81'de Theresa Johnson ve Vivian Leavie. 82'de de Cheryl Moody.
Com ou sem guerra, o Nixon acha que não vai candidatar-se contra o Johnson.
Savaş ya da barış. Nixon, Johnson ile yarıştığını düşünmüyor.
Johnson.
- Johnson.
Com licença, mas alguém já lhe disse... que parece um Van Johnson jovem?
Affedersiniz. Size hiç Wayne Johnson'un gençliğine benzediğinizi söyleyen oldu mu?
- Pesquisa Van Johnson no teu telefone. - Tenho de saber o que acho disto.
Telefonundan Wayne Johnson'un kim olduğunu bul da bakalım hoşuma gidecek mi.
Quase tão boa como a vossa, Van Johnson.
Neredeyse seninki kadar iyi Wayne Johnson.
Ian Johnson?
lan Johnson?
Eu peço à minha assistente para enviar o novo álbum do Jack Johnson.
Asistanıma haber vereceğim, sana yeni Jack Johnson albümünü gönderir. Eminim bayılacaksın.
Por falar em arrancar, hoje os Johnson disseram-me que querem mudar de jardineiros, depois de ter aparado as árvores deles. O quê?
Atmak dedin de Johnsonlar bahçe düzenleyicilerini değiştirmek istediklerini söylediler bütün ağaçlarını budadıktan sonra hem de.
E o táxi está registado em nome de... Anthony Johnson.
Taksi, Anthony Johnson üzerine kayıtlı.
Quem sabe dizer-me quem foi o Lyndon Johnson?
Lyndon Johnson'ın kim olduğunu kim söyleyebilir?
Ao Bob Johnson...
Bob Johnson'a içelim.
Não, o Dean chamou-o... Johnson.
Hayır, Dean adı şey demişti Johnson.
Oliver Johnson era membro do PCA.
Oliver Johnson Silahın Namlusu Partisi'nin üyesiydi.
Bom, de acordo com isto, Johnson era um dos quatro membros do PCA que foram mortos quando a bomba que construíam explodiu na cabana no Oregon.
Burada yazana göre Johnson, Oregon'da yaptıkları bombalar patlayınca ölen dört SNP üyesinden biriymiş.
Não, não, refiro-me à morte do Johnson.
Hayır, Johnson'ın ölümünü diyorum.
O professor Hale é Oliver Johnson.
Profesör Hale, Oliver Johnson.
Sabemos que o professor Hale é Oliver Johnson.
Profesör Hale'in Oliver Johnson olduğunu biliyoruz.
O Gene McCarthy fez frente ao Lyndon Johnson antes do Bobby Kennedy.
Gene McCarthy Bobby Kennedy'den önce Lyndon Johnson'a kafa tuttu.
- Está bem. Num discurso televisivo dirigido à nação, o Presidente Johnson expressou o choque da nação.
Başkan Johnson ulusal bir televizyon kanalında halkın şokta olduğunu söyledi.
O Presidente Johnson falou na televisão expressando o seu estado de choque e luto pessoal face à tragédia.
- Başkan Johnson şok ve üzüntü içinde olduğunu belirtmek üzere bir ulusal televizyon kanalına gitti.
O Johnson foi-se, a guerra vai acabar, vamos ter um novo presidente, dê por onde der.
Johnson gitti. Savaş bitecek. Sonuçta yeni bir başkan gelecek.
Pode ser Arranhadura do Gato ou Síndrome de Stevens-Johnson.
Kedi tırmığı hastalığı veya Stevens-Johnson sendromu olabilirmiş. Kim söyledi bunu?
Este é um desenho da mulher com base na descrição do Patterson e este é com base na descrição da Viola Johnson.
Bu, Patterson'ın tarifine göre çizilen kadının resmi. Bu da, Viola Johnson'un tarifine göre çizilen kadınlardan biri.
Este baseia-se na descrição da Viola Johnson do homem que envenenou o filho dela.
Şimdi bu da oğlunu zehirleyen adamın Viola Johnson'un tarifine dayanarak çizilen resmi.
Não estou convencido de que quem raptou o Richard Patterson tenha sido quem envenenou o filho da Viola Johnson.
Richard Patterson'ı kaçıran kişilerle Viola Johnson'un oğlunu zehirleyenlerin aynı kişiler olduğuna ikna olmadım.
É muito gentil, Srtª. Johnson.
Çok naziksiniz Bayan Johnson.
Como um gordo dos Bon Iver, o Jack Johnson do Wisconsin.
sisko bir Bon Iver, Jack Johnson of Wisconsin gibi.
Verdade?
"Bud Johnson" mı?
Posso falar com a Sra. Johnson?
Bayan Johnson'la görüşebilir miyim?
Sim, fala a Sra. Johnson.
Evet, ben Bayan Johnson.
Sra. Johnson, o próximo conjunto de candidatas está no consultório.
Bayan Johnson, yeni sekreter adaylarını ofise bıraktım.
Não te pago para seres ama dos teus próprios filhos, George Johnson.
Kendi çocuklarına bakasın diye sana para verecek değilim George Johnson.
Mãe, esta é a Virginia Johnson, a assistente do Bill.
Anne, bu Virginia Johnson, Bill'in asistanı.
Esta é a Sra. Johnson.
Bu da Bayan Johnson.
A Sra. Johnson tem de fazer uma medição.
Bayan Johnson'ın ölçüm yapması gerekiyor.
Não me lembro de nenhum Johnson.
Johnson diye birini hatırlamıyorum.
Ela tinha mandado mais homens para a guerra do que o Lyndon Johnson.
Meğerse Lyndon Johnson'dan daha çok adamı askere yollamış.
É a Srª. Johnson?
Yanındaki Bayan Johnson?
Dra. Freud, Virginia Johnson, da Universidade de Washington.
Dr. Freud. Virginia Johnson. Washington Üniversitesi'nden.
E o Johnson também.
Johnson da öyle.
Johnson.
- Memur Johnson'ı.
Chamo-me Anthony Johnson.
Adım Anthony Johnson
Acalma-te! Bob Johnson, até domingo. Não és a Srª.
Bayan Bob Johnson olmak için Pazara kadar vaktin var.
Bud Johnson?
- Evet.