Translate.vc / Portuguese → Turkish / Kar
Kar translate Turkish
167,555 parallel translation
Se um homem receia que a sua mulher lhe tenha sido infiel...
- Bir adam karısının sadakatsiz olduğundan korkuyorsa...
Uma mistura da água de Deus e da terra de Deus deverá ser bebida.
Tanrı'nın suyunun karışımıyla Tanrı'nın yeryüzü sarhoş olur.
minha mulher estava do lado de fora do muro.
Herkesin başardığını nereden bileceğiz? Karım, duvarın dışındaydı.
Talvez Júpiter pensasse que a sua mulher iria descobrir a verdade.
Muhtemelen Judah, karısının gerçeği farkedeceğini düşündü.
A Georgina vai-nos levar a jantar.
Georgina bizi yemeğe çıkarıyor.
Se deixas o miúdo viver, vai trair-te, tal como eu, como o Sunny, como as tuas mulheres.
Şu oğlanı hayatta bırakırsan o da benim gibi, Sunny gibi karıların gibi sana ihanet edecek.
Façam-no sair. Quem o mata sou eu.
Onu dışarı çıkarın ama ölümü benim ellerimden olacak.
Assim que o sol se pôr ele poderá avançar.
Güneş batar batmaz ortaya çıkar.
E tudo o que temos é um motorista morto, e outro que todos pensam estar com uma concussão e a dizer loucuras.
Tek tanıklar ölü bir eskort ve herkesin delice konuşuyor kafası karışmış dediği diğer eskort.
Ele tinha sete mulheres.
Böyle yedi karısı olmuş.
Conseguem remover o disco e levá-lo para o Cofre?
Diski çıkarıp ve mahzene geri dönebilir misin?
Colectei um fio de cabelo do seu casaco e mandei para ser datado no laboratório.
Ceketinden bir saç folikülü çıkarıp Karbon-14 yaşı için labarotuvara gönderdim.
Posso tirar-te daqui e posso aproximar-te da comandante.
Seni buradan çıkarıp başkanın yanına götürebilirim.
Presumo que os respeites a todos ou só os que te servem?
Hepsine saygı duyduğunuzu varsayıyorum ama yoksa sadece çıkarınıza uygun olanlara mı saygı duyuyorsunuz?
Da última vez que aqui estive, eras apenas esposa do Barão, mas aprendes depressa a jogar, não, Baronesa?
Bu odaya geçen gelişimde yalnızca bir baron karısıydın. Fakat oyunu çabucak öğrendin değil mi Barones?
- Estou a apreciar o dia.
Günün tadını çıkarıyorum.
É o legado do Broadmore, as cabeças das esposas e filhos.
Bunlar da Broadmore'un kalıtı. Karılarının ve çocuklarının kafaları.
Não preciso da tua ajuda!
Defterlerime karışma. Yardımına ihtiyacım yok.
Os lucros já não são os mesmos.
Eskisi kadar kar etmiyorlar.
Os negócios podem ser complicados.
Ama iş bazen karışabiliyor.
Como é que digo a minha esposa que estava a fazer o meu trabalho quando pus o nosso filho numa prisão mexicana para manter o disfarce dele?
Ama gizli kimliğini korumak için oğlumuzu Meksika'da hapse attırmışken karıma işimi yaptığımı nasıl söyleyeceğim?
- Tira-o dali! - Espera!
Çıkarın onu oradan.
- John, destrói a máquina!
John, makineyi çıkar!
Levem-na daqui.
Çıkarın onu buradan.
Se ela for um problema, também será eliminada.
Çok sorun çıkarırsa Hookstraten'ı da indiririz.
Se abanarmos a árvore com força, vai cair.
Yeterince zorlarsak ortaya çıkar.
- Quando terminar, faço-lhe um bom preço.
- İşim bitince güzel bir fiyat çıkarırım.
O MacLeish interveio nas decisões?
MacLeish işe karıştı mı?
Emily, estás a fazer um trabalho excelente.
Emily, harika bir iş çıkarıyorsun.
Os governos aliados na região não têm interesse em lidar com isto.
Bölgedeki müttefiklerimizin - bu harekâttan bir çıkarı olmaz.
É... complicado.
Şey, işler biraz... karışık.
Se perdermos agora a boa vontade do povo americano, o Presidente não vai poder tratar de nada.
Amerika halkının iyi niyetini şu anda boşa çıkarırsak Başkan'ın hiçbir şey başarmaya fırsatı dahi olmayacak.
É a primeira aparição pública dele longe da Casa Branca.
Beyaz Saray dışında ilk kez halka karışacak.
Temos a oportunidade de ignorar os interesses especiais, os lobistas e usar a compaixão, a colaboração e o bom senso.
Çıkar gruplarını, lobicileri pas geçip şefkatle, iş birliğiyle, sağduyuyla ilerleme fırsatımız var.
A reação inicial das redes sociais é mista.
Sosyal medyadan ilk gelen tepkiler ortaya karışık.
Há dois anos, a mulher voltava de carro da mercearia e, acidentalmente, cortou o caminho de alguém.
İki yıl önce karısı, arabasıyla marketten eve dönerken yolda kazara birinin önünü kesmiş.
Há alguns pontos fracos no Senado.
Senato'da bazı yumuşak karınlar var.
O que ganha a Hookstraten com isso?
Hookstraten'ın çıkarı ne peki?
- Presumi que ela também votaria.
- O da çıkar diye düşünmüştüm.
- Esta tarde deu uma reviravolta, não deu?
- Öğleyin işler karıştı, değil mi?
Não mencione o meu filho.
Oğlumu karıştırma.
- O que ganha a Hookstraten com isso?
- Hookstraten'ın çıkarı ne?
- Se adotarmos a fórmula dele, faremos obstrução.
- Bu formülü kullanırsak süreci tıkarız.
Se está disposto a fazer jogos políticos com a vida das pessoas, estou mais do que disposto a ir à minha sala de imprensa e denunciá-lo em frente ao mundo inteiro por tentar manter como refém o nosso sistema de justiça quando mais precisamos dele.
İnsanların hayatlarıyla siyasetçilik oynamak istiyorsan seve seve şu koridordan gidip basının karşısına çıkar, ona en çok ihtiyacımız olan bu günlerde adalet sistemimizi rehin tutmaya çalıştığını... tüm dünyaya duyururum.
Mas no interesse de todos os envolvidos, seria pedir de mais que propusesse outro nome para aquele nono lugar?
Ama bu işin içinde olan herkesin çıkarı dâhilinde, dokuzuncu koltuk için başka bir isim bulsanız olmaz mı?
Não estou aqui para me meter em investigações em curso.
Sürmekte olan soruşturmalara karışmaya niyetim yok.
Bom proveito para as rosquilhas a bordo, porque serei a pessoa com a patente mais alta na Casa Branca.
Sen uçaktaki krakerlerin tadını çıkarırken Beyaz Saray'daki en yetkili kişi ben olacağım.
E baseado no facto de ser do interesse de todos concordar com qualquer coisa que conduza a um planeta mais estável e seguro.
Ve daha kararlı ve güvenli bir dünya sağlamanın her tarafın çıkarına olduğu gerçeğine dayanarak.
Preciso que os copie e os imprima.
Kopyalarını çıkarıp çıktılarını al.
Tirem-lhe as algemas, já.
- Kelepçesini çıkarın hemen.
- E a Emily está a fazer um belo trabalho.
- Emily de harika bir iş çıkarıyor.