Translate.vc / Portuguese → Turkish / Kor
Kor translate Turkish
6,888 parallel translation
Podemos, cego, porque o Velho está morto!
Göze alabiliriz kör adam. Çünkü İhtiyar Adam öldü!
Estás demasiado cego para ver?
Bunu göremeyecek kadar kör müsün? !
- Estás cego?
- Kör müsün?
E não sou cego.
Kör de değilim yani.
E tu... tu... pedaço de dinheiro de merda
Para senin gözünü kör etmiş.
Estás realmente bêbado.
Kör kütük sarhoşsun sen.
Olha, sei como é acreditar em alguma coisa tão fortemente que chega a cegar-te, Thomas.
Bir şeye körü körüne inanmanın nasıl bir şey olduğunu bilirim. Bu inanç seni kör etmiş, Thomas.
Cega-te o simples facto de que a tua fé não é nada além de uma muleta.
İnancının boş yere olduğu gerçeğini göremeyecek kadar kör etmiş seni.
Eu não sou cego, sabes.
Kör değilim.
Aria, eu sei que é difícil, mas às vezes ficamos cegas, quando é sobre aquela pessoa que nós amamos.
- Aria, çok zor biliyorum. Ama konu sevdiklerimiz olunca hepimizin gözü kör olur.
Então, achas que estou cego?
Sence kör mü davranıyorum bu konuda?
O que não entendo é porque alguém quer tropeçar bebâdo perto de uma enorme fogueira.
Anlamadığım şey ise, insan neden açık havada yakılan büyük bir ateşin önünde kör kütük sarhoş olmak ister ki.
Mas o pior era esta... cegueira súbita.
Ama en kötüsü de aniden kör olmaları.
A praia é um ponto cego.
Sahil kör noktada.
Há quem possa questionar o bom senso de mandar um monge cego assassinar o primeiro-ministro.
Bazılarının, başbakanı öldürmek için kör bir rahibi... göndermeniz hakkında şüpheleri olabilir.
Um monge cego que outrora matou 25 dos meus melhores soldados.
En iyi yirmi beş askerimi tek seferde öldüren kör bir rahip.
Às vezes elas cegam-nos.
Bazen bizleri kör ediyor.
Cada vez que te ataquei, utilizei o Sol para te cegar, mas, continuaste a disparar.
Her saldırışımda seni kör etmesi için güneşi kullandım ama sen ateş etmeye devam ettin.
Tontos cegos.
Kör aptallar.
Tucker, não é cego.
Tucker, kör değilsin.
Estamos às escuras.
Şu an kör noktadayız.
Não sou cega.
Kör değilim.
Estive cego com dor de cabeça.
Kör edici bir baş ağrısı tuttu.
Danos no nervo óptico podem causar pontos cegos, dor, visão distorcida.
Göz sinirlerinde hasar kör noktalara, acıya ve görüntüde kaymalara yol açabilir.
- Meus Deus, ele está cego?
Yok artık! Kör mü oldu?
E lembras-te que há um ponto cego.
Ve kör noktayı hatırla.
Ela não consegue ver.
Gözleri kör.
Corres às cegas.
Kör kör koşuyorsun.
O primeiro círculo era para aqueles que não aceitam Deus, portanto viviam no limbo, punido por uma névoa ofuscante.
İlk halka Tanrı'yı reddedenler içindir, arafta yaşarlar ve kör edici bir sisle cezalandırılmışlardır.
Estarei eu no glorioso sol dos céus, e no brilho dos infernos, o espirito toma um tom mesclado, na canção de Serafim e do gemido do demónio.
"Cennetin muhteşem ve cehennemin gözleri kör eden güneşi altında meleğin şarkısıyla şeytanın iniltisinin birbirine karıştığı name ruhuma işledi."
Não estou cego.
Ben kör değilim.
Trazer o Carl e colocá-lo naquele ponto de vigia.
Carl'ı alıp şuradaki kör noktaya gideceğim.
Acho que a tua auto-estima não te deixa ver um facto muito simples.
Sanırım kendine güvenin seni bir konuda kör etmiş.
Não, tu não eras cego.
Kör değildin.
Sou como um cego num espectáculo de magia.
Dikizleme gösterisini izleyen kör gibiyim.
Calculei um ponto cego num ângulo de 12 graus.
- 12 derecelik kör nokta açısını hesapladım.
Mesmo aqui, encontrámos um trauma contuso num dos crânios.
Kafataslarının birinde kör bir travma yarası bulduk.
Estás tão cega que nem consegues ver que o estás a usar.
Öyle kör olmuşsun ki, onu kullandığının farkında değilsin.
Este maldito administrador, constantemente.
Kör olası daimi yönetim işte.
Odeio pontos cegos, rapaz.
Kör noktalardan nefret ediyorum dostum.
Estranho. Não é ponto cego e a estrada está boa.
Kör bir açı yok ve yol da iyi durumda.
Costumo avançar mais depressa, mas desperdiçam os meus talentos com bioquímica rudimentar e análises moleculares a amostras.
Genelde çok çabuk terfi ederdim ama onların niyeti kör örnekler üzerinde gelişmemiş biyokimyasal ve moleküler analiz yaparak yeteneklerimi boşa harcamak.
Bem, havia uma espécie de rasto verde, sinuoso e esfumado e depois... Uma luz branca, capaz de cegar.
Kıvrımlı, dumanlı, bir çeşit yeşil kuyrukluydu ve sonra patladı, o kör edici beyaz ışık çıktı.
Kristina Morrow teve um encontro às cegas com um engenheiro aeroespacial há 8 anos.
Kristina Morrow, 8 yıl önce bir uzay mühendisiyle kör randevuya çıkmış.
Vais perguntar-me como sei disso, e eu vou-te dizer que é porque ela publicou sobre o pior encontro às cegas do mundo, no Facebook.
Bunu nereden bildiğimi soracaksın, ben de sana, Facebook'ta bu olaydan en kötü kör randevu olarak bahsettiğinden diyeceğim.
Sim, estou bêbado, mas não estou cego.
Evet, sarhoşum. Kör değilim.
O assassino teve sorte.
- Kör noktalar var. Katil şanslıymış.
- Nora. Não sou cega.
- Kör değilim.
Por enquanto, estamos a andar.
Şu an kör uçuş yapıyoruz.
João e Maria foram capturados por um canibal meio cego.
Hansel ve Gretel, yarı kör bir yamyam tarafından esir tutulmuştur.
Espera um bocado... Rabugenta, velha, cega...
Dur biraz, huysuz, yaşlı, kör...