English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Limehouse

Limehouse translate Turkish

126 parallel translation
Ficou, mas eu... nós, mudámo-lo para uma casa perto do rio a caminho de Limehouse.
Evet, ama ben... yani biz, onu nehir kıyısında... güvenli bir yere götürdük.
O Dippy Burke e o Limehouse Chappie de New York.
Dippy Burke ve Limehouse Chappie New York'dan gelmişler.
Era uma vez um chinês errante chamado Cheng Huan... que vivia em Limehouse... e uma rapariga chamada Shirley.
Limehouse'da oturan Cheng Huan adında... bir gezgin Çinli... ve Shirley adlı bir kız vardı.
Acho-a bastante vulgar. São uma pechincha em Limehouse.
Limehouse'ta bunları iki peniye satıyorlar.
Commercial Road estende-se por mais de um quilómetro de ponta a ponta!
Commercial Road bir mil uzunluğunda Allgate'in doğusundan LimeHouse'a kadar.
Limehouse só o conhece como um Chinoca empregado numa loja.
vizyonerlerden, yenilikçilerden ve sisteme apaçık meydan okuyup sanat formunu genişletenlerden oluşuyordu. Çoğu kez mağlup olmuşlardı.
Na época do mudo, alguns cineastas desafiaram os ideais do glamour, injetando uma dose de realismo nos seus filmes geralmente no quadro de um melodrama.
Bir an göklere çıkardığını bir de bakmışsın yerden yere vurmuş. Limehouse onu sadece Çinli bir dükkân sahibi olarak biliyor.
Caiu do outro lado da Estação Limehouse Green.
Limehouse Green İstasyonu'nun diğer tarafına düştü.
Estudei os melhores golpistas de sempre Charlie Ponzi, Yellow Kid Weil, Limehouse Chappie, the High Ass kid.
Eski dolandırıcıların hepsini yaladım yuttum mesela Charlie Ponzi, Sarı Velet Veil, Limoncu Chappie, Koca Kıçlı Velet.
"Mulher, 30 anos ou mais, " olhos castanhos, pele e cabelo claro encontrada em Limehouse Reach ".
Kadın, otuz yaşlarında kahverengi gözlü, beyaz tenli ve sarışın Limehouse yakınlarında boğulmuş.
Ninguém se magoou. Tinhas coisas a dizer, já as disseste, podemos começar de novo.
İşte o an düşündüm, Limehouse'da kullanmak istediğim efekt tam olarak oydu.
Indústria Química de Limehouse.
Limehouse Kimyasal Tesisleri.
- Já ouviste falar do Ellstin Limehouse?
- Ellstin Limehouse'u duymuş muydun?
Onde está? - Está com o Limehouse.
- Limehouse'daymış.
Já ouviste falar de Ellstin Limehouse?
- Ellstin Limehouse'u duymuş muydun?
Igualmente, Sr. Limehouse.
Sizi de görmek çok güzel, Bay Limehouse.
Ellstin Limehouse, este é o Boyd Crowder.
Ellstin Limehouse.
O Sr. Limehouse pediu-me para lhe entregar isto.
Bay Limehouse bunu size vermemizi söyledi.
O Sr. Limehouse não gosta de ficar em dívida com ninguém.
Bay Limehouse kimseye borçlu kalmak istemez.
O Limehouse sabia que tínhamos a erva.
Limehouse otun bizde olduğunu biliyordu.
Devia haver três milhões de dólares aqui, Limehouse.
Burada 3 milyon dolar olması gerekiyordu, Limehouse.
Não é isso, Sr. Limehouse.
Hayır efendim, Bay Limehouse.
- Ellstin Limehouse.
- Ellstin Limehouse. - Evet, tanıyorum.
Se ela estiver certa, a Mags guardou lá o dinheiro. Um tal Ellstin Limehouse.
Neyse, eğer kız doğruyu biliyorsa, Mags'in parasını Ellstin Limehouse adında bir adam saklıyormuş.
Conheces esse tal Limehouse? Não.
- Limehouse'u tanıyor musun?
Sr. Limehouse, delegado Givens.
Bay Limehouse. Ben, federal şerif yardımcısı Givens.
Qualquer informação que tenha sobre o Dickie ou o dinheiro que...
Bay Limehouse, Dickie veya peşinde olduğu para hakkında... -... eğer bir şey biliyor- -
Estou? Sou um amigo e cliente de Sr. Limehouse.
Ben, Bay Limehouse'un gayet özel bir dostu ve müşterisiyim.
Foi aí que conheci Ellstin Limehouse.
İşte o zaman Ellstin Limehouse'la tanıştım.
Limehouse deitou-o ao chão.
Limehouse Arlo'yu bir ağaç gibi yere serdi.
O Limehouse não se lembra disso, é como se não tivesse acontecido.
Limehouse... hiçbir şey hatırlamadı, sanki hiç yaşanmamış gibiydi.
Gostaria de saber o que precipitou essa conversa entre ti e Sr. Limehouse.
Bay Limehouse'la arandaki konuşmadan neler çıktığını öğrenmeyi çok isterim.
O que quer que tenha com Limehouse, é com ele.
Limehouse'la olan probleminiz Limehouse'la.
O Ash diz que o Dickie tem um acordo com o Limehouse.
Ash, Dickie'nin Limehouse'la bir anlaşması olduğunu söyledi.
Um dos homens do Limehouse tentou sair com um camião de esterco. Mandei-o para trás.
Limehouse'un adamlarından biri atık yüklü kamyonla buradan ayrılmak istedi adamı geri yolladım.
Deviam estar aqui 3 milhões.
Burada yaklaşık 3 milyon dolar olması gerekiyordu, Limehouse.
Limehouse!
Limehouse! Sadece...
- Sim, Sr. Limehouse.
- Buyurun, Bay Limehouse.
É suposto estarem aqui três milhões, Limehouse.
Burada 3 milyon olması gerekiyordu, Limehouse.
Até lá, não podes culpar-me por querer uma boa razão para ter a cabeça erguida quando tento explicar às pessoas porque é que o Ellstin Limehouse acha bem roubar-me a fortuna da minha família.
Ellstin Limehouse'un nedendir bilinmez ama beni aile servetinden kandırarak mahrum bırakmayı uygun gördüğünü millete söylerken başımı gururla kaldıracak iyi bir sebebim..... olmasını istediğim için beni suçlayamazsın.
Bem, como sabes, o Sr. Limehouse, queres mesmo que ele saiba que está a pôr em causa a reputação dele?
Bay Limehouse'u tanıdığın kadarıyla, itibarına dil uzattığını onun kulağına gitmesini gerçekten istiyor musun?
Seja qual for a decisão, o Sr. Limehouse disse para te dar boleia para casa.
Buz kutusuyla ilgili kararın ne olursa, olsun Bay Limehouse seni evine götürmemi söyledi.
Ellstin Limehouse.
Ellstin Limehouse.
Não posso andar a passear por aí, - a perguntar às pessoas...
Ulu orta etrafta gezip, millete " hey, bir ihtimal Limehouse'un paramı...
- Dickie! ... "Sabes onde está o meu dinheiro que o Limehouse escondeu?"
-... sakladığı yeri biliyor musun? " diye soramam.
Será que poderão ter ouvido algo sobre onde o Limehouse esconde o dinheiro.
Bu kişiler belki Limehouse'un parasını nerede sakladığını duymuşlar mı diye merak ediyordum.
Se vais a Nobles para roubar Ellstin Limehouse, vão dar-te de comer aos porcos.
Ellstin Limehouse'u soymak için Nobles vadisine gidersen... -... domuzlara yem olmak riskini göze alırsın. - Domuzlara.
O Limehouse guarda o dinheiro enterrado sob a igreja.
Limehouse parasını kilisenin altında saklıyor.
O Limehouse esconde o dinheiro sob o soalho, enterrado no chão debaixo da igreja de Nobles.
Limehouse parasını döşemenin altında, toprağa gömülü olarak Nobles kilisesinde saklıyor.
Liga ao Limehouse, pega na tua arca cheia de dinheiro e desaparece daqui!
Limehouse'u ara buz kutusu dolusu paranı al ve buradan defol!
Sabia sim, Sr. Limehouse.
Evet, efendim, Bay Limehouse.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]