Translate.vc / Portuguese → Turkish / Lugar
Lugar translate Turkish
73,341 parallel translation
Ele está a impedir Star City de ser um lugar melhor.
Star City'i en iyi olmaktan alıkoyan şeydir.
- Sr. Queen, não tem lugar.
Bay Queen, sizin burada yeriniz yok.
Estás pronto para assumir o teu lugar?
Yerini doldurmaya hazır mısın?
Quando a União Soviética se dissolveu, muitos pensaram que as oportunidades capitalistas dariam lugar a um povo russo mais unido e forte.
Sovyetler Birliği dağıldığında pek çok kesim kapitalist fırsatlar ışığında daha güçlü ve kenetlenmiş bir Rusya ortaya çıkacağını düşündü.
Esse lugar não é bom para ti, Oliver.
Burası sana iyi gelmiyor Oliver.
Antes de ser apanhado, a Cayden estava a fazer um localizador que reconhece as batidas de coração em qualquer lugar.
Kaçırılmadan önce Cayden, nerede olursa olsun kalp ritmini tanıyabilen bir biyometrik cihaz üzerinde çalışıyordu.
O lugar onde o Chase está.
Adrian Chase her neredeyse, orayı da.
Não há energia no lugar todo.
Elektrik yok. Tüm binada.
Muito poucas, pois mexi no lugar para ele ficar escondido e... - E uma bomba explodiu. - Não é engraçado.
Burayı ekipmanlarla görünmez yaptığım için imkansıza yakın ve demin bir bomba patladı.
- Em lugar nenhum. - Desculpe, Sr. Presidente,
Kusura bakmayın Bay Başkan fakat binayı terk etmenizi isteyeceğim.
Para Starling City ou para este lugar horrível?
Nereye, Starling City'e mi yoksa bu korkunç yere mi?
A um lugar em que te vou explicar o motivo de estar a fazer isto.
Neyi, neden yaptığımı açıklamak için seni bir yere götürüyorum.
Enfim, se me derem licença, tenho de encontrar o Rene - e pôr a cabeça dele no lugar.
Neyse dinle müsaade edersen Rene'yi bulup ağzıyla kıçını yer değiştireceğim.
O meu governo ouviu rumores deste lugar.
Hükümetim de burası hakkında dedikodular duymuştu.
Se o meu chinês estiver certo, este lugar chama-se de Purgatório.
Çinceden anladığım kadarıyla buraya Araf deniliyor.
Precisam de ir para um lugar seguro.
Onları güvenli bir yere götürmeliyiz.
5 minutos depois, essa aeronave voou do mesmo lugar num vector de 2-7-0.
5 dk sonra da 2-7-0 yönünde aynı hava sahasından bu uçak kalkış yapmış.
Por falar nisso, como é que ele soube sobre este lugar?
Hatta buranın varlığından nasıl haberdar oldu?
Reconhece este lugar?
Nerede olduğumuzu anladın demek?
Meu Deus, isto tem de levar a algum lugar.
Aman Tanrım bu bir yere çıkıyor olmalı.
Acho que não está na hora e nem no lugar para uma coisa remotamente feliz.
Sanırım mutlu olmanın ne zamanı ne de yeri.
Encontra um lugar para ficares até resolvermos isto.
Neler olduğunu anlayana dek saklanacak bir yer bulmalısın.
Estive a pensar, talvez Portland não seja... o lugar mais seguro para criar uma família.
Düşünüyordum da... Belki Portland şu anda ailemizin yaşaması için en uygun yer olmayabilir.
- É preciso um lugar seguro. E obviamente não é aqui.
Güvenli bir yer düşünmeliyiz ve açıkçası orası da burası değil.
A rainha irá a esta reunião no lugar dele. - E como sabes disso?
Kraliçe, bu özel toplantıya onun yerine katılacak.
Como se eu não pertencesse a este lugar.
Sanki buraya ait değilmişim gibi!
É bom saber que já tens a cabeça no lugar.
Geri döndüğünü bilmek güzel.
Queres ficar aqui a aquecer-me o lugar?
Burada kalıp koltuğumu sıcak mı tutmak istiyorsun?
O teu lugar é comigo.
Bana aitsin.
Acredito que Eros foi infectado por uma nova ordem de tecnologia, alguma coisa de outro lugar, algures fora do alcance da nossa espécie.
Eros'un başka bir yerden, türümüzün ötesinden bir yerden gelen tamamen yeni bir teknoloji düzeniyle enfekte olduğunu düşünüyorum.
Senhor, precipitámos isto ao enviarmos uma nave para Phoebe em primeiro lugar.
Efendim ilk etapta Phoebe'ye gemi göndererek bunu hızlandırdık.
Não têm competências para este lugar.
Burası için gereken beriden yoksunlar.
Desculpa, querida, eu... Acho que esse lugar está ocupado.
Affedersin tatlım sanırım o sandalye dolu.
Se estivesse no meu lugar...
- Anlamıyorsun. Benim yerimde olsan...
Está a tentar encontrar o lugar dela.
Kendi ayakları üzerinde durmaya çalışıyor.
A filosofia deste lugar.
Bu mekânın felsefesi bu.
Quero mostrar-lhe o lugar.
Küçük bir tura çıkarmak istiyorum.
Em primeiro lugar, agradeço por me receberem.
Öncelikle, beni ağırladığınız için teşekkürler.
Este é um lugar seguro.
Buranın güvenli bölge olduğunu bil.
Este lugar está ocupado?
Affedersiniz. Dolu mu?
Noutro lugar, aborrecia-me.
Başka yerde sıkılırım.
Parece um lugar-comum, mas isso deu-me força.
Çok klişe geliyor ama bu bana güç veriyordu.
- Vais ter de mudar de lugar.
- Masanı taşımamız gerekecek.
No teu lugar, eu viajava, e aproveitava o tempo para descansar.
Yerinde olsam yola çıkardım ve dinlenmek için kendime zaman ayırırdım.
Sim, andamos a iludir-nos se acharmos que alguém ou um lugar nos oferece uma fuga.
Evet, birinin veya bir yerin bize kaçış olacağını sanıyorsak kendimizi kandırmış oluruz.
Era o único lugar onde me sentia segura.
Güvende olduğum tek yer orasıydı.
Se vai controlar o lugar do seu filho na direção, as decisões são unânimes ou mata a empresa.
Bay Bighetti, eğer oğlunuzun kuruldaki koltuğunu kontrol edecekseniz, kararları ortaklaşa almanız gerekiyor. Şirketi bu şekilde batıracaks...
Sempre me pôs em primeiro lugar?
Her zaman önce beni düşündün.
- Toda a gente no mundo terá lugar.
Dünyadaki herkes yerini kazanır.
Um lugar no futuro, atual e permanente.
Yarından bir yer... güncel, kalıcı.
A este tempo, este lugar, onde finalmente sei o que devo fazer com esta vida.
Bu zamana, buraya sonunda bu hayatta ne yapmam gerektiğini bildiğim yere getirdiği için.