Translate.vc / Portuguese → Turkish / Lês
Lês translate Turkish
868 parallel translation
Tia Martha, lês muitos romances.
Martha hala, çok dedektif hikayesi okuyorsun.
Nick, porque não largas o livro e lês a folha das corridas?
Nick, kitabı bırakıp at yarışı broşürünü okusana.
Charles, enquanto nós lavamos a loiça, por que não vais para a sala, te esticas no sofá e lês o jornal da noite?
Charles, biz bulaşıkları yıkarken neden oturma odasına gelip kanepeye uzanarak gazeteyi okumuyorsun?
Promete-me que o lês, Dorian.
Okuyacağına söz ver.
Sempre que possas, lês o que Pardo diz?
Fırsat bulunca Pardo'nun dudaklarını oku.
- Lês o livro esta noite?
- Bu gece şu kitabı okuyacak mısın?
Pegas num jornal, lês sobre 84 ou 284 homens, ou um milhão, como numa fome na China.
Eline gazeteyi alırsın, 84 ya da 284 kişi hakkında bir şeyler okursun. Ya da kıtlık çeken bir milyon kişi hakkında.
Lês mas não fica contigo.
Okursun ama aklında bir şey kalmaz.
Que lês nela?
Ne gördün?
- Lês demasiados livros policiais.
- Çok roman okuyorsun Francis.
Lês-me como a um livro.
- Lafı ağzımdan aldın.
Alice, porque não lês em voz alta para nós?
Alice, neden yüksek sesle okumuyorsun?
Lês demasiados livros de banda desenhada.
Çok fazla çizgi roman okuyorsun.
Lês muitos livros e vês muitos filmes.
Çok fazla kitap okuyup, çok fazla film seyrediyorsun.
Choras quando lês A Cabana do Pai Tomás.
Tom Amca'nın Kulübesi'ni okuduğunda ağlıyorsun.
Tens sempre quando lês livros destes.
Bu türden şeyleri okuyunca hep görüyorsun.
Lês os jornais?
Gazeteleri okudun mu?
Quando lês, não dizes as palavras.
Okurken sözcükleri telafuz etmiyorsun.
Lês esses livros todos?
Kitapların hepsini okuyor musun?
Lês os meus versos mas não me compreendes.
Mısralarımı okuyorsun ama beni anlamıyorsun.
Lês muito, Fritz?
Sen hiç okur musun, Fritz?
Lês-te todos esses livros?
Bütün bu kitapları okudun mu?
Lês-me o horóscopo do jornal?
Fal için gazetemi aldınmı?
Lês o horóscopo?
Falı okudunmu?
Não lês nada mesmo?
Yani hiç okuman yok mu?
E aqui, o que lês?
Şimdi de şurayı oku bakayım.
Lês alguns livros?
Lütfen. Sana bazı kitaplar versem, onları okur musun?
- Espero que não leias pensamentos, porque se lês, vou levar um estalo.
- Umarım düşünce okumuyorsundur çünkü okuyorsan az sonra suratıma tokatı yerim.
Nunca lês os óbitos?
Ölüm ilanları sayfasını okuyor musun?
Então porque é que os lês?
- Öyleyse neden okuyorsun?
Tu ainda lês contos de fadas ás escondidas?
- Sen, masal okumaya devam et.
Lês as cartas para o Concho.
Concho için kartları hazırlamışsın.
"Pode não ser o tipo de amor" "que lês nos contos de fadas"
# O, resimli kitaplarda gördüklerinize benzemeyebilir
Não podes acreditar em tudo o que lês nos jornais, pois não.
Gazetede okuduklarına inanmıyorsun, değil mi?
O que lês?
Ne okuyorsun?
Não lês os jornais?
Gazete okumuyor musunuz?
Porque não me lês o que escreveste ontem à noite?
Bana yazdıklarını neden okumuyorsun?
Lês-me isso, por favor, Brian?
Okur musun Brian?
Enquanto o lês, esqueces-te que tens fome.
Okur, açlığını unutursun.
E diz-me... por que lês revistas francesas na nossa lua-de-mel?
Ve nasıl, söyle bana, nasıl oluyor da balayımızda Fransızca dergi okuyabiliyorsun?
Não lês.
Okumak yok.
Mas desde quando é que tu lês a National Review?
Ne zamandan beri National Review okuyorsun?
- quando lês o jornal.
-... asla bilemezsin.
Lês a secção do desporto.
Spor sayfasını okurum.
- Lês para mim?
Bana okuyacak mısın?
Não lês os jornais?
Sanırım siz gençler hiç gazete okumuyorsunuz.
- Lês muito Oscar Wilde, não lês?
Çok mu Oscar Wilde okuyorsun?
- Lês muito bem.
- Güzel okuyorsun.
Por causa desse lixo que lês!
Senin okuduğun bütün şu süprüntüler.
Olha, que lês aqui?
- İyi bak.
Anita, não lês mais?
Anita, neden okumayı kestin?