Translate.vc / Portuguese → Turkish / Magia
Magia translate Turkish
9,425 parallel translation
A Julia acha que a magia é um vício terrível. Tão mau que precisa de desintoxicação para ficar limpa.
Büyünün kötü bir lanet olduğunu düşünüyosun o kadar kötü ki rehabilitasyon ile arınman gereken bir şey.
Mas não é. A magia não é heroína.
Büyü eroin değil Julia.
A magia é um conjunto de ferramentas.
Tamam büyü dediğimiz şey bir grup araçtır.
Se passasse o dia a ouvir vozes dizerem-me para fazer magia negra, e os comprimidos fossem a única coisa que as calasse, seriam preciosos.
Bana tüm gün boyunca kara büyü yapmamı söyleyen sesler duyacağım ve onları durduran tek şey ilaçlar olacak o zaman... -... epey değerli olurlar.
Trata a magia como uma droga, porque as pessoas que lhe ensinaram são como traficantes.
Büyüye uyuşturucu gözüyle bakmanın sebebi sana onu öğreten insanların uyuşturucu taciri gibi davranmaları.
Odeio-te porque quando olho para os teus olhos, eu vejo a mulher que eu costumava ser, antes da magia, antes do Clã, quando não era mais que Rowena, a filha do curtidor.
Ediyorum çünkü gözlerine baktığımda büyüden, cadılar meclisinden önceki kadını görüyorum. Sadece Rowena Tanner'ın kızı olduğum zamanları.
É magia.
Büyü bu.
Mas minha magia era mais forte do que ele imaginava.
Ama bendeki büyü farkında olmadığı kadar güçlüydü.
Nós somos espectadores informados num espectáculo de magia.
Sen ve ben bir sihir gösterisindeki bilgili izleyiciler gibiyiz.
Que ela tivesse magia em si.
Büyülü olmasını.
Magia.
Büyü.
Brincaste com magia que não percebias.
Aklının almadığı sihirle oyun oynadın.
Achas que Brakebills te afastou da magia?
- Brakebills'in seni büyüden koparacağını mı düşünüyorsun?
Sinto a magia a emanar de ti.
Yani sendeki ışığı görebiliyorum.
Podemos passar à parte em que percebes que aqui não fazes magia?
Büyülerinin olmadığını fark ettiğin kısmı es geçebilir miyiz?
Isto não tem a ver com magia, mas com falarmos uns com os outros.
Bunun büyüyle bir alakası yok. Birbirimizle konuşmayla alakalı.
Já devem ter percebido que Brakebills nos ensina a sermos brincalhões e irónicos com a magia.
Eminim ki şimdiye kadar Brakebills'in bize büyüye daha farklı ve ironik bakmamızı öğrettiğini fark etmişsinizdir.
É arcano e pouco ortodoxo, mas a Magia dos Segredos existe mesmo.
Bu gizli ve biraz da alışılmamış bir şey ama sır sihri gerçek bir şey.
Estou aqui neste sítio magnífico, tenho magia na minha vida e continuo a fugir.
Burası harika bir yer. Hayatımda gerçek büyü var ve ben kaçmaya devam ediyorum.
Eu preciso da tua magia para me ajudar a impedi-lo.
Durdurmak için büyüne ihtiyacım var.
A minha magia está adormecida.
Büyüm uykuda.
Esperemos que me devolva a magia.
Umarım... Büyümü yeniden canlandırmak için.
Mesmo que a minha magia funcionasse, ainda precisaria de um tipo de energia para o localizar.
- Büyüm işe yarasa bile izini sürmek için enerji izi gerekecek. - Belki de farklı bir şey denemişizdir.
Insinuas-te, ris, usas magia, mas, no fim do dia, o que arriscas?
Flört edip gülüyorsun ve büyülerini kullanıyorsun ama sonuçta neyini riske atmış oluyorsun?
- Vais fazer a tua magia, mãe?
Büyünü mü yapacaksın, anne?
Magia maior e melhor.
Daha büyük, daha iyi bir büyü için.
Achas que Brakebills te afastou da magia?
Brakebills'in seni sihirden koparacağını mı düşündün?
Outra vez. E depois os amigos dela voltam a falar-lhe de magia e ela volta a incomodar-me.
Tabii, ondan sonra kankaları ona büyüyle ilgili her şeyi tekrardan anlatır.
Não sou polícia da Magia.
Ben büyü polisi değilim Quentin.
Mereço aquela magia tanto como ela. Mais até!
Sikerler, hatta daha da fazlasını.
99 % destes mentores levam-nos a um inferno de magia soporífero e burguês.
Bu danışmanların % 99'u bebart burjuvazi büyü cehennemine liderlik eder.
Usas magia para ocupar quadrados.
Kareleri almak için büyü kullanıyorsun. Korkunç.
Há coisas maravilhosas possíveis. Mas o cancro faz parte da pessoa, intrinsecamente, de uma maneira que a magia não consegue separar.
Hayret verici şeyler mümkün ancak kanser doğası gereği bir büyünün ayıramayacağı bir şekilde senin bir parçan.
Há quem pense que é magia.
Bazı insanlar onun büyü olduğunu düşünüyor.
Já devias saber que não deves praticar magia do Google.
Google büyülerine bulaşmaman gerektiğini daha iyi bilmelisin.
Diz-me que houve alguém que te explicou que a magia não provém do sol e dos gelados. Para nenhum de nós.
Lütfen birinin sana hiçbirimiz için büyünün kolayca gelmediğini anlattığını söyle.
Quero um sítio melhor, com magia a sério.
Daha iyi bir yer istiyorum. Gerçek büyünün olduğu bir yer.
Uma cidade de 8 milhões? Eles têm boa magia.
- 8 milyon insanın yaşadığı şehirde mi?
Os marabutos têm uma magia de objectos que nós aqui não temos.
Dervişlerin bizim buradakine hiç benzemeyen nesne büyüleri var.
Para que serve a magia se não podemos resolver problemas a sério?
Eğer gerçek sorunları çözemiyorsak büyünün, bunların amacı ne?
Foi a Marina. Não conseguias fazer magia desta mesmo que quisesses.
Sen istesen bile bu büyüyle başa çıkamazdın.
Aprendem magia como um papagaio aprende Shakespeare.
Büyüyü bir papağanın Shakespeare'i öğrendiği gibi öğreniyorsunuz. Yaparsanız yem kapıyorsunuz.
Um grande Mágico é Magia. Nos ossos, no sangue, no coração e na pila.
Büyük sihirbazın kemiklerinde, kanında, kalbinde sikinde büyü vardır.
Uma magia única, mesmo boa?
Yani gerçek bir şey, sağlamlarından.
Andava a estudar magia.
- Aynen.
- Não me gozes. - Andei no MIT, mas não estudei magia nenhuma na escola.
Yani MIT'ye gittim ama büyüyü hiç okulda çalışmadım.
- A magia é ciência.
- Büyü bilimdir.
- Nada de magia cá em casa.
- Bu evde büyü yoktur.
Magia selvagem.
Vahşi büyü.
E que... aprendia magia para ficar mais forte, para viajar, e queria dedos extra para feitiços.
Gezmek için, daha güçlü olmak için büyü öğreniyormuş. Sırf büyü için fazladan bir parmak büyütmek istiyormuş. - Parmak büyütmek mi?
Não recebemos muitos de lá, mas têm a magia mais interessante.
Siz pek buralara uğramazsınız ama geldiğinizde de hep en ilginç büyüler sizde olur.