Translate.vc / Portuguese → Turkish / Mailer
Mailer translate Turkish
121 parallel translation
Que... a dualidade afirmativa e negativa Que só Proust ou... Flaubert puderam alcançar.
Norman Mailer ancak büyük realistlerin... örneğin Proust veya Flaubert'ın ulaşabildiği... o öneme o olumluğa negatif ikiliğe aynen sahip.
É uma foto do Norman Mailer.
Bu ise Norman Mailer'in fotoğrafı.
Convidei o Norman Maylor.
Norman Mailer'ı davet etmiştim..
- E que tal o Norman Mailer? - Acho-os todos fantásticos.
Norman Mailer'ı da unutmayalım.
E ele começou a falar de Norman Mailer... e como Norman Mailer apunhalou sua mulher no peito.
Ve sonra o, Norman Mailer'den konuşmaya başladı ve onun karısını nasıl göğsünden bıçakladığından.
- Norman Mailer vai massacrar-nos.
- N. Mailer ölüm fermanı yollayacak.
Leste o artigo do Norman Mailer?
Norman Mailer'ın yazısını okudun mu?
Não consegui parar de rir da tua história do Norman Mailer.
Ama senin şu Norman Mailer hikayene gülmekten kendimi alamıyorum.
Ela deve ter pensado casar com o Norman Mailer.
O Norman Mailer'le evlendiğini sanıyordu.
Obrigo-te a ler todos os artigos da revista. Até a verborreia de Norman Mailer sobre a sua libido decadente.
O dergideki her başlıkları tek, tek okuttururum....... Norman Mailer'ın azalan libidosu hakkındaki son palavrası dahil.
- Estou. - Nina, querida. - Sim?
Brooklyn Heights'da, Norman Mailer'da yemekteydik.
Viemos ao brunch em casa do Norman Mailer em Brooklyn Heights.
Hemen geliyoruz.
Vai o Mailer... o Hammill, o Lee Grant, a Cindy Lauper, etc, etc. A lista é interminável.
Lee Grant, Cindy Loper, John ve John Dohn ve liste uzadıkça uzuyor.
E por último, este é o Mailer.
Ve son olarak, Mailer.
O Mailer anda à solta.
Mailer serbest.
Sr. Mailer, é uma enorme honra estar a fazer esta entrevista.
Bay Mailer, bu röportajı sizinle yapmak büyük bir onur.
Norman Mailer voltou pela terceira vez esta semana.
Norman Mailer bu hafta üçüncü keredir geliyor.
Quer dizer, assim que se souber... que o Norman Mailer almoça no Dragonfly, é só uma questão de tempo... até o resto dos intelectuais começarem a afluir.
Norman Mailer'ın Dragonfly'da öğle yemeği yediği duyulursa, bütün edebiyatçıların gelmesi an meselesi. - Harika olur.
Estou entusiasmada e feliz... por o Norman Mailer cá vir todos os dias... e se sentar numa mesa para quatro e pedir apenas chá. Claro.
Tabii.
Este é o sítio fixe onde o Norman Mailer gosta de estar.
Burası, Norman Mailer'ın takıldığı havalı mekan.
- Está a tentar ajudar-nos.
- Bize yardım etmeye çalışıyor. - Bunlar hep Norman Mailer'ın suçu.
Vamos deixar o Sr. Mailer em paz, certo?
Bay Mailer'ı da rahat bırakacağız.
Quem vai comê-la? Porque estão sete pessoas na cozinha... quando a única pessoa lá fora é o Norman Mailer? - Esta é a minha profissão.
Dışarıdaki tek insan Norman Mailer'ken neden yedi mutfak personeli de çalışıyor?
Foi cancelado.
Memnun oldun mu Norman Mailer?
Está contente, Norman Mailer?
Öğle yemeği iptal oldu.
Não pode estar aqui no restaurante, sem pedir nada... só porque é o Norman Mailer e pode fazê-lo.
Sadece Norman Mailer olduğun ve bunu yapabileceğin için bir şey sipariş etmeden bir restoranda oturmak yok.
Lamento, Sr. Mailer.
Affedersiniz Bay Mailer. Çok üzgünüm.
Norman Mailer, estou grávida.
Norman Mailer, ben hamileyim! - Tebrikler.
coxas duras, Norman Mailer, ter algo...
Müzik setleri, Norman Mailer ve diğer şeyler...
É o meu livro favorito de Mailer.
Mailer'ın en sevdiği kitabım.
Norman Mailer lerá um excerto do seu último livro. E temos uma rapariga de Omaha com uma banana escondida.
Norman Mailer kitabından bir parça okuyacak, ve Omaha'dan gelen muz saklayan bir kızımız var.
Podes fazer-me ganhar o Prémio Nobel da Literatura?
Norman Mailer, New York Times'daki eleştirisinde kıçımı tutuşturdu. İnsan daha ne ister?
Para ser franco, preocupo-me mais com a minha segurança perto do Norman Mailer.
Açıkçası, ben kendi güvenliğimden Norman Mailer'leyken daha endişe ediyorum.
Ele foi a uma festa, no fim de semana passado... e o Norman Mailer segui-o, e socou-o no estômago.
Geçen hafta orada bir partiye katılmıştı ve Norman Mailer ona doğru yürüdü ve karnına bir yumruk attı.
Eu sei que deveria estar contente, pelo Mark ter levado um murro do Norman Mailer, mas não consigo parar de pensar, "E se o Norman Mailer me faz o mesmo?"
Biliyorum, Norman Mailer onu yumrukladığı için Mark adına mutlu olmam gerekirdi, ama tek düşünebildiğim "Norman Mailer beni de bir gün yumruklar mı acaba?" idi.
Faz sentido que tenha escolhido Cliff e não alguém como Mailer... porque com mailer teria sido o livro de Mailer.
Bu da Hughes'un Mailer gibi birini değil, Cliff'i seçmesini akla uygun kılar, çünkü o zaman, bu kitap Mailer'ın kitabı olurdu.
Norman Mailer.
Norman Mailer ve
Não, era o Norman Mailer num vestido.
Hayır, elbise giymiş Norman Mailer'dı.
Bem, Norman Mailer tem uma teoria... que utilizava para justificar... as coincidências ocorridas... no dia do assassinato do JFK :
Eh, Norman Mailer'ın bu konuda ilginç bir teorisi var ki bu teoriyi hayatta planlanmamış olarak çakışan olayları kanıtlamak için kullanır.
Adoro o Norman Mailer.
Norman Mailler'ı çok severim.
E na verdade, Norman Mailer, morava naquela casa logo ali.
Ve aslında Norman Mailer tam şuradaki evde yaşardı eskiden.
E eu estou aqui para testares o relato sobre o Norman Mailer, para tua acompanhante de amanhã à noite, no Baile?
- Evet. Ve ne? Ben de burada küçük Norman Mailer'ın yarın geceki eşi için bir test sürüşü müyüm?
A Susan Mailer e a Cynthia entraram no navio para a activar, mas algo correu mal.
Susan Mailer and Cynthia, kurmak için içeri sızdılar. Ama bir şey ters gitmişti.
Quando percebeu que o Comandante estava a bordo, insistiu com a Susan Mailer para cancelarem tudo, mas a Susan recusou.
Kaptanın gemide olduğunu anlayınca Susan Mailer ile olayı durdurma konusunda tartışmışlar.
A Susan Mailer morreu na explosão e o Jared Swanstrom foi apanhado pelo FBI e cumpriu 15 anos.
Susan Mailer patlamada öldü. Jared Swanstrom, FBI tarafından yakalanıp 15 yıl içeride yattı.
A Susan Mailer está morta por minha causa.
Susan Mailer'ın ölmesinin sebebi benim.
Para mim, Norman Mailer tem exactamente... a mesma relevância.
Yani bana kalırsa
- Chá?
Yani Norman Mailer'ın her gün gelip, dört kişilik bir masada oturup sadece çay ısmarlaması beni çok heyecanlandırıyor ve sevindiriyor. - Çay mı?
- Isto é culpa do Norman Mailer.
Orada oturup hiçbir şey ısmarlamıyor.
Sei que ninguém virá almoçar.
Öğle yemeğine kimsenin gelmediğini ve bundan Norman Mailer'ın sorumlu olmadığını biliyorum.
E sei que o Norman Mailer não é responsável... por ninguém vir cá almoçar.
Kendime bu geçici diyorum.