Translate.vc / Portuguese → Turkish / Malum
Malum translate Turkish
1,358 parallel translation
Acho que devias tirar umas fotos à multidão.
Malum, bu kalabalığın bir kaç fotoğrafını çekmek isteyebilirsin.
Sabes que nunca vão para casa até verem o corpo ser levado?
Malum, cesedin götürüldüğünü görmeden kimse evine gitmez.
Eu tenho filhos.
malum, benim de çocuğum var bilirim.
Sabes, teria sido melhor se não dissesses nada, mas fizeste com que fosse impossível concentrar-me, e agora tenho de desinfectar e começar tudo do início.
Malum, hiç bir şey söylememiş olsaydın daha iyi olurdu bence, ve bunu yapmakla benim işe konsantre olmamı imkansızlaştırdın, ve şimdi strileze edip tekrar yapmam gerek.
Não sei se sabem, mas não me pagam um tostão até este lugar, cheirar como o Eternity para homem.
Malum, temizlediğim yer erkek parfümü gibi kokmadıkça kimse bana para vermiyor.
Estou a tentar ajudá-la, eu quero ajudá-la, certo?
Malum, sizi burdan çıkmanıza yardımcı olmaya çalışıyorum, tamam mı?
Sabem, podiam ter esperado que ela me pagasse antes de a prenderem.
Malum, siz ikiniz, kadın benim ücretimi ödeyinceye kadar bekleyebilirdiniz.
- Além disso, alguém me falou disto.
Ayrıca malum kişi bundan söz etti.
- Alguém me disse.
- Malum kişi söyledi.
Como é que sabes?
Ne malum?
Como é que sabe que dividem?
Banyosunu paylaştığı ne malum?
Poderia recomeçar, na faculdade, mas quem sabe se terá a oportunidade?
Düşünüp duruyorum. Üniversiteye başlayabilir. Ama bu fırsatı bile yakalayabileceği ne malum?
Os saltitões não ligaram nada. Porque ligarão estes?
Torbacılar bizi dinlemezken, bu heriflerin seni dinleyecekleri ne malum?
Um dia após a tragédia, a cidade ainda chora a perda do seu venerável velhote.
Malum trajedinin ardından, kent hâlâ ağlıyor. Saygıdeğer yaşlı adamın yası tutuluyor. - İşte geliyor.
Aliás, uma vez que somos... ... casados, devias mesmo conhecê-la.
Aslında, malum ya evli olduğumuza göre, kesinlikle tanışmalısın.
Oiçam, quando forem até uma dessas lojas da cidade, sabem?
Dinleyin, şu malum dükkanlar için çalışıyorsanız...
E se é um ouvinte habitual... e acabou de ligar o rádio, saiba que não perdeu muito.
Sürekli bir dinleyicimizseniz ve radyonuzu yeni açtıysanız, pek bir şey kaçırmadığınız malum.
E, ao contrário de algumas pessoas que conheço, ainda estou aqui em cima.
Üstelik malum bazılarının tersine hala yukardayım.
De qualquer modo nesta noite em particular, estávamos num clube em Nova Jérsia são os anos 50, e eu estou a misturar-me com a multidão.
Her neyse. O malum gecede, New Jersey'deki bir kulüpteydik. Ellili yıllardı ve ben kalabalığın arasına karışmıştım.
O que tens a fazer é... comer as tipas lá do bairro e... dar-lhes umas grandes quecas.
Yapman gereken o malum motorlara binmek ve acımadan gazı köklemek.
E se ele tiver amigos cá fora... e eles te seguirem?
Ne malum herifin dışarıda senin için pusuda bekleyen adamlarının olmadığı?
Sabe, se eu tivesse tido... Quais são as opções?
Malum, seçeneğim olsaydı...
Sabe, eu estive na prisão por ter morto a minha namorada num ataque de ciúmes.
Malum, bir kriz anında kız arkadaşımı öldürmekten hapisteydim.
Sabes, estás em todos os jornais.
Malum, bütün gazetelerin gündemindesin.
Isso ficou claro.
Orası malum zaten.
O que é que não ficou claro?
Ama malum olmayan kısmı...
Não admira que não enganasse o marido com outro homem.
Kocasını neden başka bir erkekle aldatmadığı malum.
Pode ter diminuído a sensibilidade genital.
Malum bölgeyi biraz rahatlatmış olabilir. Hayır.
Há umas quantas coisas que vão correr muito bem.
Malum şeyler pek güzel sonuçlanacak.
Alguém próximo dela, um certo capitão?
Zaten ona yakın olan biri, mesela malum yüzbaşı?
Sabes, eu penso numa razão melhor para um homem matar uma mulher.
Malum, Bir erkeğin bir kadını öldürmesi için daha geçerli bir sebep düşünemiyorum.
Querido, parece que tens um músculo que está duro.
Oh, bebeğim, anlaşılan malum kasını (! ) pek geliştirememişsin.
Quando se trata dos nossos filhos arranja-se dinheiro.
Malum, söz konusu çocuklar olunca, bir şekilde parayı buluyorsun.
- Quem é o Maurice? Sabe, Maurice Hudson.
- Malum, Maurice Hudson.
Sabe, há cerca de 30 jogos por dia, e... Olhe, deixe eu tentar explicar isto, está bem?
Malum, bir günde yaklaşık 30 bahis oynanır, ve... bakın, size anlatmama izin verin, tamam mı?
Sobre isto?
Malum konu hakkında hakkında?
Aposto que ele telefonou a alguém para tentar obter dinheiro, ou um bilhete para sair daqui.
Bahse varım, adam yardım bulmaya çalışıyordu ; malum. Belki biraz para ya da burdan gidiş bileti.
O mayor e o xerife Burdick pediram-me para vir aqui hoje apresentar e esta comunidade a nossa análise às provas deste caso.
Belediye başkanı ve Emniyet Müdürü bugün buraya gelip malum olayla ilgili bulduklarımızı halkla paylaşmamı istediler.
Sabem, eu... eu também tenho perguntas, sabem.
Malum, Ben... benimde sorularım var, yani.
Como quando o teu pai solta um, ou talvez a ex-namorada.
Malum, sadece babalar gibi sal gitsin, belki kız arkadaşında bu sayede...
Estás a ver? Talvez comparando aquela rosca, na ponta.
Malum işin sonunda bu şeyleri karşılaştırmak gerekebilir.
Problemas no casamento, qualquer coisa do género?
Sorunları varmıydı? Ailevi problemler, malum şeyler işte?
Sabes que polícias sujos não gostam de se dar com polícias limpos.
Malum, bilirsin kirli polisler temiz olanlardan pek hoşlanmazlar.
Estou aqui por causa da conferência HIDTA.
Şu malum konferans için geldim.
Requisitei os serviços de um certo tipo de rapariga jovem.
Malum meslek mensubu kadınlardam hizmet almak istedim.
O assassino entra.
Malum daha sonra katil içeri girdi,
Costuma ser depois.
Genelde o malum olaydan sonra yapılır bu.
- Há uma explicação óbvia.
Açıklaması malum.
Majestade, eu sei o que normalmente faz ao portador de más notícias, mas estamos a ficar sem lanças onde espetar as cabeças das suas mulheres.
Majesteleri, malûm genellikle felâket tellallığı yaparım, ama... Eşlerinizin başları için kazık tükeniyor.
Tento chegar ao fundo...
En öze inmeye çalışırım, malum, gerçek nerde diye.
Tem sido duro.
Malum işller kötü.