Translate.vc / Portuguese → Turkish / Mary
Mary translate Turkish
13,576 parallel translation
- Mary...
- Mary...
Mary, espere, está tudo bem!
Mary dur! Her şey yolunda.
- Mary, Mary!
- Mary, Mary!
Mary. Está tudo bem!
Mary!
Mary, vem comigo.
Mary benimle gel.
O Alex Randall não violara a Mary Hawkins, e o Jamie nada teve que ver com nada daquilo.
Alex Randall Mary Hawkins'e tecavüz etmemişti ve Jamie'nin hiçbir şeyle alâkası yoktu.
O Silas afirma que viu o Alex atacar a Mary.
Silas, Alex'in Mary'ye saldırdığını gördüğünü iddia ediyor.
Viste como correu em auxílio da Mary.
Mary'nin yardımına nasıl koştuğunu gördün.
A Mary era virgem, não era?
Mary bakireydi, öyle değil mi?
Quando a Mary mencionou o Alex Randall, no hospital, achei que não passasse de uma paixoneta de rapariga.
Mary hastanede Alex Randall'dan bahsettiğinde genç bir kızın aşkından başka bir şey olmadığını düşünmüştüm.
Se o Alex e a Mary se casassem, o que seria da linhagem que a Mary e o Jack Randall supostamente asseguravam?
Alex ve Mary evlenmiş olsaydı Mary ve Jack Randall'ın soyunun sözüm ona teminatı ne olurdu?
A Mary diz-me que planeiam casar. Sim.
- Mary bana evlilik planlarınızdan bahsetti.
Decerto, não quereria que a Mary desperdiçasse a sua juventude a fazer de enfermeira.
Muhakkak Mary'nin hasta bakıcılık yaparak gençliğini heba etmesini istemezsiniz.
A Mary é minha amiga, e é jovem e impressionável.
Mary benim dostum ve genç, duyarlı biri.
Receio que viajar de cidade em cidade em busca de um novo emprego, levando uma existência frugal, seja... Bom, não é o futuro que a Mary imaginou para si própria.
Korkarım yeni bir mevki arayışıyla şehirden şehre seyahat ederek kıt kanaat geçinmek Mary'nin kendisi için öngördüğü gelecek değil.
Tem de pensar no que é melhor para a Mary.
Mary için en iyi olanı düşünmek zorundasınız.
Condenar a Mary a uma vida de penúria é algo que eu não sonharia fazer.
Yokluk içinde bir hayata Mary'yi mahkûm etmek hayal dahi etmediğim bir şey.
A Mary tem sorte por ter uma amiga tão solícita como a senhora.
Sizin kadar şefkatli bir dostu olduğu için Mary çok şanslı.
O Alex e a Mary claramente amavam-se, e eu estava a roubar-lhes a felicidade.
Alex ve Mary şüphesiz birbirini seviyordu ve ben de mutluluklarını çalıyordum.
A Mary Hawkins e o Jonathan Randall teriam um filho juntos.
Mary Hawkins ve Jonathan Randall birlikte bir çocuk sahibi oldular.
O Alex e a Mary simplesmente não podiam ficar juntos, para bem do Frank.
Frank'in iyiliği için Alex ve Mary öylece birlikte olamazlardı.
Acusei-o de ter sido ele a atacar-me a mim e à Mary. - Caramba, mulher, o que fizeste?
Mary ve bana saldıran kişilerden biri olduğuna dair aleyhinde suçlamada bulundum.
Ele casou com a Mary Hawkins.
- Evet. Mary Hawkins'le evlenmiş.
Acho que o rei quer mesmo sangue, e não Ave Marias.
Sanırım kral Hail Mary'ninki yerine gerçek kanın peşinde.
Não quer apenas Ave Marias.
Yalnızca Hail Mary'nin kanı da değil!
A sua mãe, Mary Garrison, cometeu suicídio quando ele tinha oito anos de idade.
Annesi Mary Garrison, Paul sekiz yaşındayken intihar etmiş.
Os seus pais são James e Mary Reade, ambos professores do secundário, e tem uma irmã, uma irmã mais velha, Annabelle, que é Assistente da Procuradoria em Arlington County, Virginia.
Ebeveynlerin James ve Mary Reade, ikisi de lise öğretmeni ve Annabel isminde senden büyük bir ablan var, Virginia'daki Arlington şehrinde bölge savcı yardımcısı.
Irmã Mary, trabalhei aqui durante sete anos.
Hemşire Mary, burada yedi yıl çalıştım.
Irmã Mary, como são escolhidos os pacientes daqui?
Rahibe Mary, buradaki hastaları nasıl seçiyorsunuz?
O gay musculado e o puritano?
Kaslı Mary ve Temiz Çocuk mu?
- Mary.
- Julie. - Mary.
Fica aqui, Mary.
Orada kal, Mary.
Tal como fumar no WC feminino de St. Mary's.
- Katolik okulundaki tuvalette sigara içmek de böyleydi.
Lembra-se de um homem que comprou uma sandes e dois Bloody Mary?
Bir sandviç ve iki kanlı mary alan adamı hatırlıyor musun?
Bebeu um Bloody Mary na última quinta-feira à tarde?
Geçen Çarşamba öğleden sonra kanlı mary içtiniz mi?
Um Bloody Mary?
Kanlı mary?
Mary Mulhall. Ela é vizinha e colega da Krupa.
Mary Mulhall, Krupa'nın komşusu ve sınıf arkadaşı.
- Detective. A vizinha da Krupa do apartamento 4E, Mary. Ela quer encontrar-se.
Dedektif, Krupa'nın 4E'deki komşusu Mary benimle görüşmek istiyormuş.
Sr. Reese, já entrou em contacto com a Mary?
- Bay Reese, Mary'yle temasa geçtiniz mi?
O ShotSeeker indica que o ruído veio de umas instalações na Universidade não muito longe do laboratório de química onde trabalham a Krupa e a Mary mas...
ShotSeeker silah seslerinin kampüs içinden, Krupa ve Mary'nin çalıştığı kimya laboratuvarına yakın bir yerden geldiğini gösteriyor.
O número. É a Mary.
Gelen numara Mary'nin.
Encontramos a Mary, Finch.
Mary'yi bulduk Finch.
Mary oiça, já vem uma ambulância a caminho.
Ambulans yolda Mary. Dinle, hâlâ Krupa'yı bulabiliriz.
A Mary Mulhall está morta.
Mary Mulhall öldü. Ortağım da ortalıkta yok.
A Mary deve ter dito alguma coisa.
Mary sana bir şeyler söylemiş olmalı.
Detective Fusco, o assassino da Mary está a ir para a 8ª esquadra.
Dedektif Fusco, Mary'nin katili bulunduğunuz merkeze giriyor.
A Mary é demasiada inteligente para escondê-la nas coisas dela.
Mary harddiski eşyalarının arasına saklamayacak kadar akıllı.
A Mary está morta.
Mary öldü.
Mary Mulhall.
Mary Mulhall.
A Mary está atrasada.
Mary gecikti.
Um deles...
Diğeri de St. Mary hastanesindeymiş. Durumu kritik.