Translate.vc / Portuguese → Turkish / Mesa
Mesa translate Turkish
19,080 parallel translation
Vou atacar a mesa antes que ela coma tudo.
Malum kişiden önce açık büfeye gitsem iyi olur.
Temos 90 mil dólares no quarto e temos 5000 aqui na mesa.
Odamızda 90 bin dolarımız var. Ve masada 5 bin dolarımız var.
Ficas aqui e ganhas um milhão de dólares na mesa com o Frankie Avalon.
Burada kalacağız, Frankie Avalon ile bu siktimin masasında milyon dolarlar kazanacağız.
Espero ter a tua demissão na minha mesa logo de manhã cedo.
Sabah ilk işin istifanı sunmak olsun.
Em cima da mesa.
Masaya yatırın.
O salão é por aqui e a mesa de bilhar à esquerda.
Burası lobi işte. Bilardo masaları da solda.
- Na mesa. - Interpreto que ele caiu no estratagema.
- Sanıyorum Bay Hunt hilemizi yuttu.
Não sei. Entrei e ele estava com a cara na mesa da cozinha.
Bilmiyorum.İçeriye girdiğimde mutfak masasında baygındı.
E tu não disseste nada que fizesse com que a cara dele fosse parar à mesa da cozinha?
Ve onunla konuştuğun için mutfak masasına bayılıp kalmadı değil mi?
- Usou uma mesa pedestal.
Yuvarlak bir sehpa ile.
Deve tê-lo deixado na esquina da mesa.
Bardağı masanın köşesine falan bıraktı herhâlde.
- Eis a vossa mesa.
- Masanız burası.
Porque não mudamos de mesa?
Masamızı değiştirsek ya?
- Podemos trocar de mesa?
- Masamızı değiştirebilir miyiz?
Obrigado por nos ter trocado de mesa.
Masayı değiştirmemize izin verdiğiniz için de çok teşekkürler. Minnettarım.
Porque seria de doidos trocar de mesa duas vezes.
İkinci kez yer değiştirsek delilik olurdu, evet.
Não é a melhor conversa para ter à mesa.
Masada çok uygun bir konuşma olmadığını biliyorum...
Por vezes, se um empregado de mesa for muito mau, eu dou uma gorjeta de 30 % e ele diz : "Eu não mereci isto."
Bazen böyle, kötü bir garson falan denk gelirse sadece % 30 bahşiş veriyorum. Onlar da "Ben bunu hak etmedim." diye sinirleniyorlar.
Eu tenho o meu marcado... desde que vi aquele rapaz bonito a tirar um folheto da mesa ali ao canto.
Ben benimkini buldum... şu... köşedeki masada duran komi.
Vês aqueles pombinhos a beijar-se naquela mesa?
Öpüşen aşk kuşlarını gördün mü?
Vi a gorjeta que te deram nessa mesa de legisladores.
Meclis üyeleri sana bahşiş verirken gördüm.
Queres estar sentado à mesa de jantar com o Saul quando eles chegarem?
Onlar geldiğinde Saul'la birlikte yemek masasında mı oturmak istiyorsun?
Sem mais nada para comer senão as migalhas que caíam da sua mesa.
Sadece masasındaki artıkları yiyebildik.
Está lá em cada um de nós, sentados nesta mesa.
Bu masada oturan herkes bu illetten muzdarip.
Mas ser agricultor e colocar comida na mesa, é a melhor coisa que um homem pode fazer.
Ama, çiftçi olmak ve masaya yiyecek koymak... bir erkeğin yapacağı en iyi şeydir.
Tenho uma faca de mesa no bolso. Tracey, relaxa pá.
Tracey, kapa çeneni.
O que estás a fazer na mesa das iguarias?
Yiyecek masasında ne işin var senin?
Que prazer vê-lo, Sr. Mannix, a sua mesa está mesmo aqui.
Sizi görmek ne güzel Bay Mannix. Masanız hazır.
O plano da aula está em cima da mesa.
Ders planı masada.
- Só com um broche debaixo da mesa...
- Masa altından muamele lazım...
Pensei que era empregada de mesa.
Büyükannem garson değil miydi?
Deixámos milhões na mesa, a culpa foi minha.
Milyonlarca dolardan olduk. Suç bendeydi.
Onde é a mesa dos presentes?
Hediye masası nerede?
Mas sabemos bem que parece uma mesa de dados em Tombstone.
Ama ikimiz de biliyoruz ki oyun alanı Tombstone, Arizona'daki bir barbut masası gibi eğri.
E é por isso que precisas de mim, porque estou disposto a olhar para o abismo para lá da moralidade convencional e fazer o que tem de ser feito para voltar a nivelar a mesa.
Bu yüzden bana ihtiyacın var. Çünkü ben alışılmış kuralların, uçurumun ötesine bakıp yapılması gerekeni yaparım o o lanet masayı eşitlemek için.
Ele deixou o telemóvel em cima da mesa.
Telefonunu masasında bırakmış.
Vem à festa mais tarde e procura a minha mesa.
Dövüş sonrası partiye, masama gel.
Vou deixar na mesa dele.
Gidip masasına bırakacağım.
Acho que seria um disparate recusares o que estou prestes a colocar na mesa.
Ortaya koymak üzere olduğum şeyi bırakıp gitmen aptallık olur.
Estão na mesa na entrada.
Girişteki masanın üstündeler.
Estar sentado à mesa a cantarolar não nos vai trazer nada.
Konferans masasının etrafında oturup Kumbaya'yı söylemek bize bir şey kazandırmayacak.
Já vi árvores a crescerem mais rápido do que ele a limpar aquela mesa.
Kardeşinin masayı toplamasından hızlı büyüyen ağaç gördüm.
- Adam, frita este lenço de papel com o pedido de batatas panadas da mesa 37.
- Adam, şu mendili masa 37'nin mücver siparişiyle birlikte kızartsana.
- "Se não gostas das cartas na mesa..." - "Vira a mesa."
"Masanın düzeninden hoşnut değilsen... - Masayı ters çevir."
Eu ainda não usei os meus pontos de jantar no Mesa Aberta!
Daha Open Table'daki yemek puanlarımı kullanmadım!
Há gente à espera de mesa.
Masa bekleyen insanlar var.
A recepcionista tem uma Beretta debaixo da mesa.
Resepsiyon görevlisinin masasının altında susturuculu Beretta vardı.
E, então, lembrei-me de pôr essa proposta na mesa.
Bu yüzden bunu teklif olarak sunabileceğimi düşündüm.
Coloque os seus pés sobre a mesa, e nós retiramo-los por você.
Masaya kaldırın.
Sim, temos um acordo na mesa, o fim disto.
Evet. Anlaşma hazır.
Por baixo da mesa.
- Masa'nın altına!