Translate.vc / Portuguese → Turkish / Máis
Máis translate Turkish
628,848 parallel translation
- Há mais fofocas aqui do que no ensino secundário.
- Burada bir liseden fazla dedikodu var.
Podem fazer uma análise mais aprofundada?
Bunu daha derinlemesine bir analiz için kullanabilir misiniz? - Ayrıntılara gelin.
Precisamos de ir até lá e testar esse macaco para o vírus marari antes que se espalhe mais.
Acele etmemiz ve bu maymunu Marari virüsüne karşı, daha fazla... -... yayılmadan test etmemiz lazım.
É um lugar implacável cheio dos seres mais mortais.
Burası dünyanın en ölümcül yaratıklarıyla dolu acımasız bir mekân.
Perdemos mais de 100 animais, plantas e espécies de insectos por dia.
Dünya günde 100'den fazla hayvan, bitki ve böcek kaybediyor.
Sem mencionar que mais de 20 % do oxigénio do mundo vem da floresta tropical.
Dünyadaki oksijenin % 20'sinin yağmur ormanlarından geldiğini söylemeye gerek yok.
E quanto mais disto perdemos, menos O2 e mais CO2 obtemos.
Ve biz bunları kaybettikçe, daha az O2 daha çok CO2 alırız.
Lutar fogo com fogo vai assustar o macaco ou atrair mais bandidos.
Ateşli müdahale maymunu korkutur ya da daha fazla kötü adamı buraya çeker.
Há muitos mais de onde vieram estes.
Geldiği yerde daha çok var.
Se mais alguém cheirar a muira puama, ele vai ficar confuso.
Birimizden fazla muria puama kokan olursa, kafası karışabilir.
Mostre mais o teu traseiro, tens de apresentar-te.
Poponu daha fazla dışarı çıkart. Kendini sunman lazım.
Mais. Olhos grandes.
Daha fazla.
Sly, o explorador mais grosseiro do mundo, não encontrou nada, mas encontrei algumas sementes estranhas, estou a enviar uma fotografia... Agora.
Sly, dünyanın en iğrenç leşçisini bulma oyunundan sonuç çıkmadı ama bazı garip görünüşlü çekirdekler budum ve şimdi sana fotoğrafını gönderiyorum.
E mais, o Toby destruiu a tenda deles.
Özellikle de çadırlarının Toby tarafından tarumar edildiğini gördükten sonra.
Ainda mais com o peso dos cipós.
Özellikle de ağır sarmaşıklara bağlıyken.
Procura mais depressa.
Daha hızlı ara.
Discutam menos e trabalhem mais.
Az laf, çok iş.
As aranhas são o segundo organismo mais sensível a vibrações!
- Örümcekler dünyadaki ikinci... -... titreşime hassas organizmadır.
E então ele morrerá, junto com mais uns quantos.
Ve ölümünün arından, onunla birlikte kim bilir kaç kişi daha.
E, quando o governo de Rhondon voltou para a floresta para apanhar mais frutas para fazer remédio, prenderam os madeireiros.
Ve Rhondon hükümeti ilaç yapmak için daha fazla meyve toplamaya ormana döndüğünde, oduncuları yakalamışlar.
Está a ficar cada vez mais intenso.
Giderek daha da zorlaşıyor.
Tenho de cair mais fundo para derrotá-los.
Onları yenmek için daha derine inmeliyim.
É estranho... já que eles se divorciaram e tudo mais?
Garip oluyor mu peki? Sonuçta boşandılar ya?
Se eles vissem o que está nestes quadros nunca mais iam dormir.
Panolardakileri görürlerse bir daha uyuyamazlar.
O meu palpite é que ele fez isto mais vezes do que sabemos.
Tahminimce daha önce de kaçırdı ama henüz bilmiyoruz.
5 foi o mais longe que já consegui.
Şimdilik 5'e kadar dayanabildim. Doğru görünüyor.
Há 16 anos atrás, a Katie era a coisa mais doce que eu alguma vez vi.
16 yıl önce Katie gördüğüm en tatlı şeydi.
Não vou fingir saber o que está a passar... Mas a minha filha mais velha acabou de fazer 16 anos.
Ne yaşadığınızı biliyormuş gibi yapamam, ama büyük kızım da yeni 16 oldu.
E também quando foram encontradas. Talvez o mesmo carro apareça em mais de um local.
Belki aynı araç birden fazla mekanda görülmüştür.
Estão mais perto hoje do que estavam ontem?
Peki düne göre daha mı ileridesiniz? Evet.
Quanto mais saudável a vitima, mais sangue tinha em falta.
Kurban ne kadar sağlıklıysa o kadar kan alıyor.
Temos veículos de transporte e carros urbanos, mas este foi o que mais apareceu.
Kamyonetler ve belediye araçları var, ama en çok çıkan bu. Ticari minibüse benziyor.
- À janela aberta mais próxima.
- En yakın açık pencere.
Apenas pensei, onde mais iria o Thawne escondê-lo?
Ama sonuçta Thawne başka nereye saklamış olabilir ki?
- A sério, meu? Eu nunca mais voltarei a deixar-te.
Seni bir daha asla bırakmayacağım.
Terás que vir até á nossa posição antes que eu tenha que ver o Ray a fazer mais coisas estranhas.
Ray'in başka tuhaf şeyler yaptığını görmek zorunda kalmadan gelmelisin.
Temos mais dois capangas de aluguer ao fundo do corredor.
Koridorda iki kiralık haydut daha var.
Mais uma razão para nos despacharmos.
Harekete geçmek için bir sebep daha.
Bem, isto foi mais fácil da segunda vez.
İkinci seferde daha kolay oldu.
Não precisamos mais do Manuscrito.
Artık yazmaya gerek yok.
Sim, que mais é novidade?
- Yeni bir şey söylesene.
Sabem que mais? Isto vai ser canja.
Bu iş çocuk oyuncağı olacak.
- Pois, dá-lhe mais tempo.
- Biraz bekle de gör.
Então isso é minha culpa. Na verdade foi mais um esforço de equipa.
Daha çok takım çalışması diyelim.
Não te escuto mais.
Artık seni dinlemiyorum.
Está bem, mais tarde.
Tamam, sonra sarılırız.
Queres mesmo perder mais um?
Sahiden bir kişi daha kaybetmek istiyor musunuz?
És mais forte do que pensas.
Sandığından daha güçlüsün.
Ao fazer uma noite de filmes muitas mais vezes.
Daha sık film gecesi yapmaya.
Queres dizer mais mole. Não.
Yumuşak demek mi istiyorsun?
E não quero mais passar por isso.
Bunun bir daha olmasını istemiyorum. Asla.