Translate.vc / Portuguese → Turkish / Nil
Nil translate Turkish
357 parallel translation
Um visitante que vem do Nilo.
Nil'den gelen bir ziyaretçimiz var.
O exército principal e as provisões precisam de subir o Nilo.
Ana ordu ve tedarik gemileri Nil'in üst kısmına geçmeli.
Poderá encontrá-los no Nilo, junto à quinta catarata.
Çölden geçersen Nil kıyısında onlara yetişebilirsin. 5. çağlayanın yakınlarında olabilir.
"EXÉRCITO DE DERVISES E NATIVOS DO CALIFA NO NILO"
HALİFE'NİN NİL KIYISINDAKİ DERVİŞ VE YERLİ KABİLELRDEN OLUŞAN ORDUSU
O Califa deixou o Nilo com todo o exército.
Halife, tüm ordusuyla Nil'den ayrılmış.
Ele pôs-me num barco no Nilo e levou-me para o acampamento..
Beni bir tekneye bindirip Nil boyunca... bir kamp görene kadar taşıdı.
Marzena, a exótica flor do Nilo.
Marzena, Nil'in nefis çiçeği. Kaçla açmalıyım?
É o Nilo... e mais abaixo desliza o barco de Cleópatra.
O, Nil Nehridir ve Cleopatra'nın kayığı üzerinde yol almaktadır.
Depois, encontrei isto flutuando... nas águas do Nilo.
- Ne oldu? Geçirdiğiniz kazayı hatırlıyor musunuz? Sonrasında, bunu Nil Nehrinde yüzerken buldum.
Nós ficamos muito gratos, Mas o Senhor das Cinco Cidades, Cujas conquistas vão desde o Nilo até à Babilónia,
Minnettarız, ama fethettiği topraklar Nil'den Babil'e uzanan Beş Şehrin Efendisi, Koyunların Hakimi'nin yardımı olmadan da başarılı olabilir.
O ar será doce como mira, E somente o vôo do ibis escurecerá o céu.
Nil Vadisi'nde havaya reçinenin tatlı kokusu yayılır, göklerdeki tek karanlık da ibis kuşlarının gölgesi olur.
Oh juiz da terra,
Nil Vadisi'nde güvende oluruz. Beraber olacağız.
Vens para cá, enches isto de talco e perfume cobres a lâmpada com um papel transformas a casa no Egipto, e tu és a rainha do Nilo sentada no trono, a tomares a minha bebida!
Buraya geldin ve eve pudra serptin, parfüm püskürttün lambaya fener taktın ve ev Mısır'a döndü! Sen de tahtına oturup, benim içkimi içen Nil Kraliçesi oldun! Ben buna ne derim biliyor musun?
Esta é a história de um homem, que viveu na antiga terra do Nilo.
Bu hikaye Antik Mısır ve Nil'de yaşayan, bir adamın hikayesidir.
Comecei a vida tal e qual estou a terminá-la : sozinho. Naveguei sozinho no coração do Nilo... num barco de junco e piche e amarrado com nós de caçador.
Nil'in kalbinde yalnız olarak, başladım, yaşadım ve bitirdim.
Costumava deambular sozinho pelas margens do Nilo...
Ben sadece Nil kıyısında yalnız dolaşırken kullandım.
Os meus verdadeiros pais devem ter sido muito pobres... pois quando era bebé fui encontrado num barco de junco, no Nilo
Çok yoksul bir ailem olmalı. Bebekken, başıboş bir tekne ile, Nil'e atılmışım.
Em que ano é que foi abandonado à deriva?
Ne zaman Nil'e bırakılmışsın?
Dizem que aquele que bebeu das águas do Nilo... não poderá saciar a sede noutras terras.
Onların Nil'in sularından içtiklerini duydum, asla bizim dışımızda kimse bunu yapamaz.
Essa atitude, meu rei, já encheu o Nilo de corpos.
Böylelerinin cesetleri Nil'i doldurur.
As suas carruagens aproximam-se do Delta do Nilo.
Arabaları, Nil Delta'sına yaklaşıyormuş.
Eles foram amontoados em caminhões das ONU para serem levados a um acampamento novo com uma boa terra, muito fértil, na margem do Nilo Azul.
Onları Mavi Nil'in güzel ve verimli için yataklarındaki başka bir kampa götürmeleri Birleşmiş Milletlerin kamyonlarına yalvardılar.
Desde as pedreiras, as pedras eram arrastadas através do deserto, para as costas do Nilo.
Maden ocaklarından, Nil'in kıyısına kadar taşları çölün içinden geçerek çektiler.
Ainda mais, a melhor pedra é usada para recobrir a pirâmide, e está sendo trazida das distantes pedreiras do Alto Nilo.
Şimdi de, Nil'in yukarısındaki çok uzak maden ocaklarından piramidin dış kaplaması için daha ince taşlar getiriliyor.
Do Nilo ao Indi. De Samarkand à Babilónia.
Nil'den Hindistan'a, Semerkant'tan Babil'e kadar.
Sim, e pediu ao deus do Nilo que me trouxesse este lindo rapaz.
Nil Tanrısından bana bu güzel oğlan çocuğu getirmesini istedi.
O que enterraste no Nilo ficará enterrado no teu coração.
Nil'e gömdüğün şey, kalbine de gömülmüş olacaktır.
Comandante da Hoste do Sul.
Nil Tanrısı'nın sevgilisi, güney ordusunun komutanı.
Ouvimos como levaste as íbis do Nilo para matar as cobras venenosas usadas contra ti durante o cerco de Sabá.
Sabba şehri kuşatması sırasında zehirli sürüngenleri öldürmek için Nil nehrinden nasıl balıkçıl kuş getirttiğini duyduk.
Enviei Nilo abaixo 20 embarcações com riquezas como estas.
Aşağı Nil'e bunun gibi servet yüklü 20 tekne gönderiyorum.
Precisas do Nilo inteiro para matar a sede?
Susuzluğunu bastırmak için koca Nil mi gerekiyor?
Bitia recolheu um pequeno escravo do Nilo, chamou-lhe filho e Príncipe do Egipto, cegando-se à verdade, e à dor de um útero vazio.
Bithiah Nil'den bir kölenin çocuğunu çıkardı, ona oğlum ve Mısır Prensi dedi, gerçeğe ve boş bir rahmin acısına gözlerini kapattı.
Este filho do Nilo tinha mãe?
Nil'den gelen bu çocuğun bir annesi var mıymış?
Não prendereis os bois que pisam o milho, fazendo palha para os tijolos do Egipto, nem poupareis os braços que separam o milho incansavelmente ao vento, que separam o joio do trigo, trigo carregado incansavelmente às costas de inúmeros escravos, dos barcos sobrecarregados do Nilo para as margens repletas de gente.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
A flor do lótus floresce na lama cinzenta do Nilo.
Nil'in gri çamurunda nilüfer çiçeği açar.
Príncipe de Aan, Príncipe de Mênfis, Príncipe de Tebas, protegido do deus do Nilo, conquistador da Etiópia,
Memfis Prensi, hırsızlar Prensi, Nil tanrısının sevgilisi, Etiyopya Fatihi, generallerin generali,
- Refulge como o Nilo.
Gerçekten harika. - Nil gibi parıldıyor.
Saudamos-te, grande deus do Nilo!
Selam sana büyük Nil tanrısı!
Quando o Nilo correu vermelho, também eu tive medo... até que nos chegaram novas duma montanha aquém das cataratas que cuspiu lama vermelha e envenenou a água.
Siz peygamberler ve rahipler, insanların korkusundan yararlanmak için bu tanrıları yaptınız. Nil kızıla dönüştüğünde ben de korkmuştum... ta ki şelalelerin ardında kızıl çamur kusan ve suyu zehirleyen bir dağdan söz edildiğini duyana dek.
Se nos trouxeres outra praga, não será o teu deus, mas sim eu quem tornará o Nilo vermelho com sangue.
Bir bela daha getirirsen Nil'i kanla kızıla boyayan senin tanrın değil, ben olurum.
Esta mulher resgatou-me ao Nilo e encaminhou-me rumo à sabedoria.
Bu kadın beni Nil'den çıkardı ve ayaklarımı bilgi yoluna koydu.
Foste salvo do Nilo para que fosses uma maldição caída sobre mim.
Üzerime lanet olasın diye Nil'den kurtarıldın.
Bem, esse näo é bem o perfil da rainha de Hollywood eu diria rainha do Nilo.
Bunun bir Hollywood Kraliçesi'ni andırmadığı doğru Nil Kraliçesi'ni andırdığı kadar.
Virar a rainha do Nilo.
Nil Kraliçesi olmaya.
Bom, nil nisi bonum.
Ölünün ardından konuşulmaz.
Tal como a Mãe Nilo alimenta e reabastece a terra.
Tıpkı Nil Ana'nın toprağı sulayıp beslemesi gibi.
Já algum de vós viu o Nilo?
İçinizde Nil nehrini gören var mı?
Ela carrega-o nos olhos.
Nil onun gözlerinde akıyor.
Barragens no Nilo
Nil'deki barajlar
Nil desperandum, como dizia a minha professora de Ciências.
Eski fen öğretmenimin dediği gibi ; yılmak yok.
Sou o Nilo.
Ben Nil'im.