Translate.vc / Portuguese → Turkish / Olay
Olay translate Turkish
57,373 parallel translation
Só nos negócios.
Sadece bir olay söz konusuysa.
Não é uma questão de ela não confiar em si.
Olay güven meselesi değil.
Pediu-me que investigasse o anúncio sobre a Nilaa e a mesquita radical.
Benden Nilaa'nın şu radikal cami olayı ve son olayları ilgili bir araştırma yapmamı istemiştiniz.
Não, não são só seis vidas!
Hayır, hayır, hayır! Olay sadece o altı can değil.
Reparou na instabilidade de Mrs. Grimes um ano antes da missão para eliminar o Bin-Khalid?
Diyorsunuz ki Bay Grimes'in bu durumunu ilk olarak Bin-Khalid olayından bir sene fark ettim.
Não são só seis vidas.
Olay sadece altı tane hayat değil ki.
Eu sei. Mas o que significa "GD"?
Tamam, onu anladık da, bu "CG" olayı nedir?
Se eles descobrirem antes de a pen ficar formatada, nós falhamos.
Jadalla ve adamları virüs verileri silmeden önce olayı çakozlarsa biteriz.
Tu saíste da UCT com o teu portátil e o kit de desenvolvimento a meio de um ataque terrorista.
CTU'dan laptobun ve ve geliştirme paketinle beraber bir terörist olayının ortasında ayrıldın.
Senador, compreendo que isto seja frustrante, mas temos mais questões para cobrir.
Senatör, sizin için çok zor bir durum olduğunun farkındayım ama olayın tüm detaylarını öğrenmeye çalışıyorum.
Foram encontrados vestígios de ADN, mas podem não ser dele.
Olay yeri DNA izleri buldu, ancak, yanlış yorumlanmış olabilir.
O testamento é muito específico sobre a criação das crianças no caso de uma desgraça.
Vasiyet, talihsiz bir olay durumunda çocukların nasıl büyütüleceği hususunda çok net.
Esta... outra-espécie-secreta.
Bu... diğer gizli tür olayı...
Diria que este acidente trágico é o que impulsiona o seu desejo de justiça social?
Yaşadığın bu trajik olayın sosyal adalet arzunu alevlendirdiğini söyleyebilir miyiz?
Uma das nossas jornalistas ia na camioneta e capturou este momento incrível.
Muhabirlerimizden biri matatundaydı ve bu olağan dışı olayı kaydetti.
Este jovem corajoso dispersou um incidente que ameaçava tornar-se muito pior.
Bu cesur genç adam kalabalığı yatıştırarak olayın kötüleşmesini engelledi.
Não tiveste mais problemas com a coisa do síndrome do cérebro?
Şu beyin sendromu olayı başka sorun çıkarmadı mı?
Esse é o problema, rapaz.
Aynen, olay bu delikanlı.
Está a ver como é.
Olayı anladın.
Sabes essa coisa das visitas?
Şu ziyaret olayı var ya?
Estava a fazer um discurso quando aconteceu.
Olay gerçekleştiğinde konuşma yapıyormuş.
Se está nas nossas mãos impedir que algo terrível aconteça, não o devemos fazer?
Eğer böyle korkunç bir olayı engelleme gücümüz varsa neden yapmayalım?
É isso, o presidente precisa do Whispers para o projeto dos zombies.
Olay bu. Başkan'ın zombi projesi için Whispers'a ihtiyacı var.
Não quero fazer uma cena.
Burada olay çikarmak istemiyorum.
A questão é...
Olay şu...
Testemunhas viram Sun Bak, a irmã do Sr. Bak, no centro dos ataques.
Görgü tanıkları olay yerinde Bay Bak'ın ablası Sun Bak'ı gördüklerini ilettiler.
Em estado grave, o detetive Mun...
Olay yerine ilk ulaşan memur Dedektif Mun...
Ouve, Lito, é o seguinte.
Bak Lito, olay şu.
Não quero que seja como os The Who em Cincinnati.
Bunun Cincinnati'deki The Who olayına dönüşmesini istemiyorum.
Naquela época, tudo se resumia a números.
O zamanki şartlara bakıldığında olay matematik hesabından ibaret.
- Bom para ti.
- Aferin çözdün olayı.
Temos informações de várias fontes declarando que a Polícia local e agentes do FBI estão no terreno.
... yerel emniyet güçlerinin ve FBI ajanlarının şu anda olay yerinde olduğu bildiriliyor.
Estou a sair com esse gajo doido por essa coisa psíquica.
Ben bu adamla çıkıyorum. Gerçekten takıntılı Bütün psişik vibe olayı.
Não estão a prestar atenção?
Olayın farkında değil misiniz?
Está mesmo a acontecer?
Bu olay gerçek mi?
Quando tudo isto terminar, haverá uma investigação muito rigorosa.
Bu olay bitince büyük bir soruşturma yapılacak.
Posso ajudar-te.
Yardımcı olayım.
Não há precedentes para alguma coisa.
Böyle bir olay daha önce bir kez bile yaşanmadı.
Tu sabes de coisas.
Olayı biliyorsun.
Um bastão de choque não é a minha cena.
Elektrik düğmesi benim olayım değil.
- Tens uma cena?
- Senin olayın ne?
Estou a ver uma pilha de dez carros.
Olay yerindeyim. Ondan fazla araç zincirleme kaza yapmış.
- Aquilo do coelho?
- Tavşan olayı hakkında.
É isso que se passa aqui?
Bu muydu bütün olay?
Sei que não é significativo para ti, mas é louco como a merda que eu veja o Michael Landon agora.
Biliyorum, sana bir şey ifade etmiyor ama şu anda Michael Landon'ı görmem akıl almaz bir olay.
Vou dar um palpite e dizer que não é relacionado com o Médio Oriente.
Riski göze alıp olayın Ortadoğu bağlantılı olmadığını söyleyeceğim.
Óptimo. Então, a partir de agora, nós controlamos a história.
Güzel, olayı hemen kontrol altına almaya başlıyoruz.
Deixe-me entregar-lhe os arquivos do caso.
Tamam mı? Dava dosyasını veren bırak ben olayım.
Pois, tem tudo que ver com limites e consequências.
Olay dönüp dolaşıp sınırlara ve cezalara geliyor.
Percebido, mas estarei no local.
Anlaşıldı ama olay yerinde olacağım.
- Qual coisa da granada?
Bomba olayı için. Bomba şey ne