English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Portuguese → Turkish / Onus

Onus translate Turkish

26 parallel translation
Arriar a bandeira, Sr. Onus!
Bayrağı indirin bay Onus!
"Onus border". ( Limite da obrigação )
"Zorunlu sınır".
Eu sou o Chefe Onus, líder da tribo Tugarin e protector desta floresta.
Ben Reis Onus Tugarin kabilesinin ve bu ormanın koruyucusuyum.
Guarde-o com o ônus.
O çantayı kargo bölümüne koy, olmaz mı? - Olur.
Que sorte, não, senhor? Suponho que só seria um ônus para você.
Sanırım size sadece ayak bağı olurum.
Mas usaremos as vigas do * monorriel de ônus e os * largueros... para fazer um suporte de patins para despegar.
Ama elimizde kızak yapmak için yeterli malzeme var.
O centro de gravidade nos permitirá distribuir o ônus... ou seja, nós...
Ağırlık merkezi yüklerimizi her iki kanada eşit dağıtmamıza imkân tanıyacaktır.
Ainda com os homens em cima, o ônus da asa... será a metade da que tinha o avião... porque deixaremos o capacete, a fuselajem de estibordo... o trem de aterrissagem e tudo isso em terra.
Üzerinde insanlar olsa da ağırlık yeterli olmayacak zira uçağın büyük kısmını bırakmak zorundayız.
Se o Mr Gideon recuperar e vocês retomarem a produção dentro de 180 dias, não há ônus nenhum.
Bir, Bay Gideon iyileşirse ve 180 gün içinde prodüksiyon yeniden başlarsa, ödeme yükümlülüğümüz yok.
Cabe a nòs o ônus de provar que a sua ex-mulher não é uma mãe adequada... e isso significa que terei de jogar duro.
Eski karının uygun bir anne olmadığını kanıtlamalıyız. Yani sert oynamam gerekecek.
Quando um klingon já não enfrenta seus inimigos como um guerreiro e se converte num ônus para seus amigos e familiares, é a hora do Hegh'bat.
Bir Klingon artık ayakta durup, düşmanlarıyla yüzleşemez olduğunda, dostları ve ailesi için bir yük haline geldiğinde, Hegh'bat zamanı da gelmiştir.
Fala comigo.
Geceleri sürünerek, tek başına inine dönerken... yalnızsın değil mi? onuş benimle.
¡ AO ônus!
Sezar için! Hücum!
E é deles o ônus da prova.
Suçu kanıtlama zorunluluğu ve masumiyet ilkesi var.
Então fala, Allannah.
k onuş öyleyse, Allannah.
Melhor, fale comigo na festa de Marie,
Benimle daha sonra Marienin partisinde k onuş.
- É o ônus da prova!
Mantıklı şüphe!
Não há presunção de inocência, nem ônus da prova, nem júri dos seus pares e nem apelo.
Suçsuzluk varsayımı yok kanıtlama zorunluluğu yok, akranlarından oluşan bir jüri ve temyiz yok.
Nesta vida, o ônus de reembolsar a sua dívida é inteiramente meu, senhor Gaitonde.
Bu hayatta, tüm sorumluluklar benim Gaitonde efendim.
E o ônus da prova permanece com o Sr. Sweeney.
İspat mecburiyeti Bay Sweeney'de kalıyor.
O ônus da prova é seu.
Kanit yuku sizin uzerinizde.
Este é o ônus do meu comando.
Komutanlığımın yükü bu.
Pensei que o ônus dos detalhes o iriam distrair do objectivo.
Detayların yükünün, amacınıza olan dikkatinizi dağıtacağını düşündüm.
O ônus da prova cabe-lhe a si.
Kanıtlama zorunluluğu size ait.
Um homem acusa-te de algo e tens o ônus de provar que ele está errado?
Bir adam seni bir şeyden suçluyor ve bunu kanıtlamak onun işi değil mi?
Nós ainda ficamos com o problema especial que temos no Reino Unido que o ônus da prova recai sobre o acusado.
Geriye İngiltere'de geçerli olan problemimiz kaldı suçlandığın konunun yalan olduğunu kanıtlama zorunluluğu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]